Gertrude Bell Mü’minlerin annesi(!)
Gertrude Bell, tarihimizde, Türklere, en büyük kazık atanların başında gelir.
Kendi ifadesi ile “Türkiye Arabistanı”nı, yani yaklaşık 2 milyon kilometre kare toprağımızı bizden çekip almıştır.
Gertrude’un, o günlerde “Türkiye Arabistanı” dediği topraklara biz İngiliz ağzıyla “Orta-Doğu” diyoruz ki; şuur, idrak, kimlik kaybı, coğrafyanın kaybından da acı.
Bugünkü Irak’ın, hatta bir bakıma, Suriye’nin, Ürdün’ün de kurucusudur Gertrude.
1868 doğumlu İngiliz’dir.
Oxfort’un ilk bayan mezunlarındandır.
6 dil (Arapça, Farsça, İngilizce, Fransızca, Almanca, Türkçe) bilir.
Karış karış “Türkiye Arabistanı”nı, İran’ı dolaşmış, hatta bir süre Konya’da bile bulunmuştur.
Ailesi İngiltere’nin en zenginlerindendir. Arkeolog, coğrafyacı, antropolog ve maceraperesttir. İsviçre Alpleri’nin zirvelerinden, Kanada dağlarının doruklarına kadar tırmanışlar yapmış, 1890’ların imkanlarıyla bütün dünyayı dolaşmıştır.
Arabistan ve İran çöllerine korkusuzca dalmış, çöllere aşık olmuştur.
Babası ona sürekli ”engeller aşılmak içindir” derdi.
Gertrude’e göre, İngiliz devleti “Evrenin Gözcüsü” idi.
Araplar ona hem “Hatun”, hem “Üm-mül Mü’minin-Müminlerin Annesi” derlerdi. Ondan önce, bu sıfat, Hz. Ayşe (r.a.) için kullanılmıştı.
Burada şunu sormadan edemiyorum, acaba daha nelere, kimlere anne(!) diyoruz?
Gertrude’i, sayfa kenarlarına aldığım notlardan, sizlere tanıtmaya çalışacağım. Bu bilgiler şaşırtıcı derecede hâlâ aktüel.
• Gertrude, “Britanya Gücü”nün ete kemiğe bürünmüş haliydi.
• Sykes (İngiliz diplomat) – Picot (Fransız diplomat) anlaşması Türk topraklarının (Suriye-Lübnan-Ürdün-Kuveyt-Katar-Suudi Arabistan-Yemen) İngiliz-Fransızlar arasında taksimidir.
• Gertrude; “Türkler Araplara hükmetmedi, biz hükmetmeye çalıştık, başarısız olduk” derken, Şerif Hüseyin’in oğlu Seyit Faysal, “Biz 600 yıldır, köleyiz” diyordu. Gertrude, ona öyle öğretmişti.
• Irak’ın ilk Kralı Şerif Hüseyin’in oğlu Seyit Faysal, İstanbul’da eğitim görmüştür. Seyit Faysal, Gertrude’un projesi olarak, Irak’ın ilk kralı olduğunda, sarayında kadehlere şampanyaları kendi dolduruyordu.
• Irak Devleti, ilk çağlardan beri Irak topraklarının ilk bağımsız devletidir.
• Biz (İngilizler) Faysal’a ihanet ettik, o bizi bağışlamakla kalmadı, güvenmeyi de sürdürdü.
• Şerif Hüseyin’e, isyanı sürdürmesi için ayda, 125 bin sterlin rüşvet verilmektedir.
• Getrdude’un şefi Cox, azarlayınca Bin Suud gözyaşlarına boğulur.
• Musul ile Bağdat arasında savunulabilir bir cephe yoktur.
• Türkler Bağdat’ı alırlarsa Basra’da gider.
• Türklerin Kuzey Irak’a el atmaları önlendiği takdirde Kürtler, sadık birer Irak vatandaşı olacaklardır. (Bunu “Kuzey Irak’a devamlı el atın” olarak anlamalıyız!)
• Bağımsız Kürdistan ekonomik olarak asla ayakta kalamaz, İngilizler ise Kürtleri besleyip duramaz...
• Türk yanlısı Kürtler, Musul-Kerkük Türkiye’ye bağlansın istemektedirler (1920).
• Irak Devleti’nin yaşaması için tahıl deposu Tikrit ile petrol deposu Musul-Kerkük Irak’ da kalmalıdır
• Aşağı Fırat havzasındaki Şii Araplar Türk taraftarıdırlar.
• İngilizlere yardım eden Araplar kadar, İngilizlere düşman Araplar da vardır.
• Şam’ı işgal eden Fransız askerleri sokaklarda büyük korkuyla gezmektedirler.
• Gertrude’e Arabistan çöllerindeki gezilerinde yardım eden Fattuh isimli Ermeni aşçıyı Türkler ele geçirdiklerinde öyle benzetirler ki, Fattuh yaşlanmıştır.
• “Ah! İslam’dan öyle nefret ediyorum ki...!” der, Gertrude...
• Açık saçık giyinen İngiliz kadınını “edepsiz” bulur.
• Kendisi tamamen aksi yaşamasına rağmen, zamanının feminist hareketi, “sufrajet”e karşıttır.
• Churchill, Mısır’daki İngiliz İstihbarat görevlilerine “Kırk Haramiler” demektedir.
• Gertrude, Lawrence’e “küçük iblis” diye tıslar. Lawrence suspus olur. Aşağı orta sınıftan gayrimeşru bir çocuk olarak dünyaya gelen Lawrence’in görev bölgesindeki erkeklerle ilişkileri Getrude’da tiksinti yaratmaktadır.
• Lawrence, arkeolog olarak meslek hayatına Karkamış’ta kazılarla(!) başlar.
• Türklerle savaşın finansmanı Mısırlılara yüklenir. Zira bu bölgeleri elde tutmanın İngilizlere maliyeti 25 milyon sterlindir ve İngilizler bunu kaldırmakta zorlanmaktadırlar.
• Şiiliğin en göze çarpan özellikleri Kifah (kaypaklık) tır.
• Bağdat’ın dini lideri Kadiri Şeyhi Nakıp, İstanbul’daki ırkçı-laik yönetimden nefret etmekle beraber, yine de onları İngilizlere tercih edeceğini söyler.
• Süveyş, İngiltere-Hindistan yolunu 4 aydan 3 haftaya indirmiştir.
• Gertrude şöyle yazar: “Basra, 33 bin Arap nüfuslu bir Türk şehridir”.
• Britanya’nın Hint Valisi, Arapların Türklere karşı kışkırtılmasına şiddetle karşıdır. Hint Müslümanlarının ayaklanmasından büyük endişe duymaktadır.
• “Jön Türklerin, Türkiye’nin Savaş Bakanlığını ele geçirmeleriyle, bir zamanlar üç kıtaya hükmeden Türk İmparatorluğu hızla çöküşe yol alıyordu” der, Gertrude.