Geri dönüşebilir duygular
Geri dönüşüm, dur durak bilmeyen üretim iştahının masum dünyanın sırtına yüklediği bir günah çıkartma döngüsü. Bundan 70 yıl önce ‘bu atıklara ne olacağı’ gibi bir sorunumuz yoktu: İnsan tabiatla uyum içinde yaşıyor, bilimsel araştırmalar mikro plastiklerin anne fetüsüne dahi sirayet ettiğini henüz keşfetmemiş ve geri dönüşüm, sağlığımıza kasteden bu maddeler için yegâne bir çözüm olarak görülmüyordu. Fakat artık her şey geri dönüşü olmayacak bir biçimde değişti. İnsanlar, geri dönüşümün masum yönü ile tatminkârlar ve geri dönüştürmenin hazzını yaşıyorlar. Bu yükün neden üretenlerce değil de insanlarca gönüllü olarak yüklenildiği ve sonucu itibariyle haz duyulan bir eyleme nasıl dönüştürüldüğü gizemini korusa da yazının tamamı değerlendirildiğinde aslında bunun akıllıca bir yöntem olduğu ortaya çıkacaktır.
Modernite ile birlikte insanın yapaylaşması ve insan ruhunun geri dönüştürülemeyecek şekilde yara alması, insanı yaratılış gayesinden tamamen koparmak isteyenler için büyük bir haz kaynağı. ‘Geri dönüştürülemez duygular’ derken insanı eşrefi mahlûkat çizgisinde tutacak olan tüm özelliklerinden geri dönüşü mümkün olmayacak şekilde koparılmasından bahsediyoruz. Kelebek etkisiyle tüm dünyayı geri dönüşü olmayan bir sona götürecek olan bu durum, çağımızda yaşıyor olduğumuz çevre sorunlarından çok daha önemli. Hakeza insanı insan yapan tüm özelliklerin geri dönüştürülemeyecek şekilde tahrip ve tahrif olmasından dünyanın göreceği zarar, tabiatın geri dönüşüm olmadan yaşayacağı zarardan kat be kat daha fazla. Geri dönüştürülen fakat kendinin değil başka bir nesnenin yapısını oluşturanların, geri dönüştürülemeyecek şekilde ruhundan parça kaybedene karşı mağrurlu hissetmesi bu gerçeği değiştirmiyor.
Eşref-i mahlûkat olarak yaratılan insanı ve onun ruhuna hitap eden duyguları geri dönüşemez hale getirip tahrif edenler, plastik gibi sayısız defa geri dönüşebilen kötü hasletlere sahip. Örneğin, merhametini yitirmiş bir insan, yaratılış ayarlarına geri dönüştürülemediği sürece dünyanın içindeki her şey geri dönüşse dahi bir iş başarılmış değildir. Diğerkâmlık yok edildiğinde onu her seferinde bıkmadan usanmadan geri dönüştürebilecek insanlar etrafınızda yoksa o ruh etrafınızda dolaşmıyorsa yalnızca bir duyguyu geri dönüştürülemez şekilde kaybetmiş olmazsınız: aynı zamanda sizi dönüştürecek, ayağınızı istikamet üzere sabit tutacak insandan ve ortamdan da mahrumsunuz demektir.
Resulullah’ın (sav) ümmeti, Mevlana’nın, Yunus’un çocuklarıyız. İnsanı eşref-i mahlûkat çizgisinde tutacak tüm özellikleri ve çabaları, geri dönüşü olmayacak şekilde yok eden bir sistemin bize ne faydası olabilir ki? Evet, modern dünya bizi çok fazla yaralıyor ve hatta aldığımız yaralardan cerahat akıyor. Fakat öfke, korku, üzüntü, mutluluk gibi duygularımızı “geri dönüşebilir” hale getirmekten başka çaremiz de yok.
Atıkların geri dönüşüm döngüsünde olduğu gibi dünyayı bu hale getirenlerden bu durumu düzeltmelerini bekleyemeyiz. Nasıl ki insanlar, geri dönüşümün masum yönü ile tatminkârlarsa ve geri dönüştürmenin hazzını yaşıyorlarsa biz de kendimizi/çevremizi istikamet yolunda sürekli geri dönüştürerek yeniden başlamalarını sağlamalı, yaratılış gayemize uygun yaşayarak her iki dünyadan da haz alabileceğimizin idrakinde olmalıyız.