Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
25 Ocak 2019

Gerçekte önemli olan ne!


Zeitgeist, birçok insanın hayretle izlediği bir dizi belgesel film serisinden oluşuyor. Bu belgesellerde resmedilen atmosfer başlangıçta korkutucu ve ürkütücü gelebilir ama umut verici bir sonla bitiyor. Konu şu...

Olayın farkında olan bilim adamları zalim kapitalist sisteme ve onun para babalarına, finansörlere direniyorlar ve filmin sonuna doğru kapitalist zalim düzene dur diyorlar. Bundan sonra herkesin mutlu ve mesut olduğu bir dönem başlıyor…

Ne kadar iyimser değil mi?

İçinizden bazılarınızın, binlerce yıl sürmüş güçlü yapıların bu kadar kolay ve bu kadar basit yıkılmayacağını düşündüklerini tahmin edebiliyorum. Ezen, sömüren sistemlerin sonu beklenmedik bir şekilde sonlanıyor. Manaya dayanmayan yani mayasını manadan almayan sistemlerin ve düzenlerin zamanla anlamsızlığı ortaya çıkıyor. Tarihe bakın, varlığını zulme dayandıran hiç bir güç abat olmamıştır bugüne kadar. Ad ve Semud kavmi, Roma imparatorluğu, Bizans… yıkılmaz sanılan güçlerin akıbeti hep aynı olmuş ve sonunda Sünnetullah gerçekleşmiştir:

“Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki; kendilerinden öncekilerin akıbetlerinin nasıl olduğunu görsünler? Onlar; kendilerinden daha kuvvetli ve yeryüzünde daha çok eser bırakan kimselerdi. Allah; onları günahlarıyla yakalayıverdi. Allah'a karşı onları koruyan yoktur.”

Bugünkü duruma bakarak yeise kapılmayalım. Amerika, İsrail ve süper güç tanılananların sonlarının da hiç beklenmedik olacağını bilelim. Hepsi dayandırılmış kof kütükler gibidirler. Sesleri gürdür ama içleri boştur. Cürümleri kadar yer tutuyorlar ve cüsselerinin büyüklüğü ömürlerinin sonsuz olduğu anlamına da gelmiyor ayrıca. Üç beş Sarı Yelekli eylemciler karşısında koskoca sanılan Fransa’nın ne hallere düştüğünü hep birlikte gördük. “Üzerine Güneş Batmayan İmparatorlukların” üzerine de bir gün karanlık çökecektir. Sen Afrika’yı, Asya’yı sömüreceksin, altını üstene getireceksin, katledeceksin sonra hiçbir şey olmamış gibi sefa süreceksin. Kulun adaleti yoksa Allah’ın adaleti var, er ya da geç tecelli edecektir.

Hz. Peygamber buyurmuştur: “Allah zalimlere mühlet verir. Yakalayınca da kaçmalarına fırsat vermez.”

Bir soru daha, bu filmleri yapanlar da kapitalist. Niye kendi sonlarını oynuyorlar?

Söyleyeyim, kapitalistlerin dini imanı her şeyleri para. Kendi ölümlerinden kazanacaklarsa her türlü oyunu her türlü filmi çevirmeleri bundan...

Bu noktaya gelmişken Zeitgeistten şu anlamlı alıntıyı yapalım:

“Büyükannem müthiş bir insandı. Bana Monopoly oynamayı öğretmişti. Oyunun adının ‘edinmek’ olduğunu anlatmıştı. Biriktirebildiği her şeyi biriktirir ve nihayetinde oyun tahtasının hakimi olurdu. Ardından bana hep aynı şeyi söylerdi. Bana bakar ve şöyle derdi: “Bir gün bu oyunu oynamayı öğreneceksin.” Bir yaz neredeyse her gün, her saat Monopoly oynadım ve o yaz oyunu oynamayı öğrendim. Anlamıştım ki kazanmanın tek yolu ‘edinmeye’ olan koşulsuz bağlılıktı. Anlamıştım ki para ve mevkiler sizin skorunuzu arttırmaya yarıyordu. O yazın sonunda artık büyükannemden daha acımasızdım. Eğer oyunu kazanmak gerekiyorsa, kuralların etrafından dolanmaya hazırdım.

O yılın sonbaharında büyükannemle oturduk ve oynadık. Sahip olduğu her şeyi elinden aldım. Onu, son parasını verip mutlak yenilgi ile ayrılırken izledim. Ardından, bana öğreteceği son bir şey daha vardı. Sonra dedi ki: “Şimdi tamamı kutuya geri döndüler. Bütün o evler ve oteller. Bütün demiryolları ve kamu şirketleri. Bütün o gayrimenkuller ve o harikulade paralar. Hepsi kutuya döndüler. Zaten hiçbiri gerçekte senin değildi. Bir süreliğine olayın büyüsüne kapıldın. Ama sen oyunun başına oturmadan çok önce de buradaydılar. Ve sen gittikten sonra da burada olacaklar. Oyuncular gelir, geçer. Evler ve arabalar, unvanlar ve kıyafetler hatta vücudun bile.”

Davos zirvesini izlerken ekonomisi büyük ülke temsilcilerinin kibirli hallerini hatta Yaratana meydan okuma gibi büyüklenmelerini görünce kutuya dönüşlerin başladığını sezinledim. Uzun zamandır Batı ekonomileri bunun sinyallerini veriyor. Gerçek olan şu ki; her şey bir gün kutuya geri dönecek. Sahip olduğumuz her şeyin bir gün balon gibi söneceğini bilelim. Peki hayatta önemli olan ne? İnsanlık…

İmanın tadına varmak her şeyden önemli. Şükür…

Fudayl b. Iyaz: “Nimete karşı şükürden ayrılmayın! Bir kavimden alındığı takdirde geri gelen çok az nimet vardır!” Buyuruyor. Din nimettir, iman nimettir, sıhhat nimettir, hayat nimettir. Bize bahşedilen her şeyin başlı başına önemli olduğunu, nimet olduğunu bilelim.

Sonuçta malda yalanmış mülkte yalanmış öğreneceğiz.

Dirilişten sonra mutlaka yargılama olacağını unutmayalım…