Dolar (USD)
35.20
Euro (EUR)
36.69
Gram Altın
2954.98
BIST 100
9626.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
28 Ekim 2019

Gerçekler perdelenemez!

Türkiye insani diplomasisi ile sekiz yıldır Suriye’de yaşananları gündemde tutuyor. Sadece gündem de tutmuyor, Batı ve Arap dünyası kafasını kuma sokarken, açılan yaraları sarıyor, insani krizin derinleşmemesi için sorumluluk alıyor, 3 milyonun üzerinde savaş mağduruna sahip çıkıyor. Hemen her platformda başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere yetkililer, öneriler gündeme getiriyor, yüksek sesle atılması gereken adımları sıralıyor. Bütün diplomatik kanalları açık tutarak, “zulme açılan kapıları kapatmak” için büyük bir mücadele veriyor.

Peki Batı ve Arap dünyası ne yapıyor?

İzliyor.

Susuyor.

Bazen konuşuyor; zulme dikkat çekmek yerine mazlum hakların gözyaşlarını yok sayarak, terörizmi meşrulaştırmaya çalışıyor.

Kamuoyundan tepki gelince; sözler veriliyor.

Eylem vakti ise sözlerini de unutuyor, gündemi değiştirmek için algı operasyonuna sarılıyor.

Peki kadın örgütleri. Üç maymunu oynuyorlar.

Türkiye 2 milyona yakın Suriyeli mazlum kadına çatı olurken, sözde uluslararası çatı kadın dernekleri, örgütleri ve tabi aktivistleri savaşın en ağır bedelini ödeyen kadınları görmezden geliyor.

Hani bunlar Kürt dostu ya… Nasıl oluyorsa Kürt dostları, mazlum kadınların arasında ki Kürt kadınlarımızı yok sayıyor.

Çünkü beyinlerindeki kadın modeline bu mazlumlar uymuyor! Çünkü onları terörizm ve emperyalizm mağdur ediyor. Savaşın mağduru kadınlar, laiklik ilkelerini de anlaşılan çiğniyor. Anlaşılan bu kadınlarımızın tepelerine düşen bombalar ve füzeler laik mühimmat. Doğru laik mühimmat tabi. Çünkü söz konusu kadın derneklerini fonlayan ülkeler üretiyor o muhimatı. Sonra Ortadoğu’daki diktatörlere ve terör örgütlerine hediye ediyor. Onlar da kadınlarımızı katlediyor. Doğal olarak sözde kadın dernekleri ve örgütleri fonlandıkları ülkelere ve terörizme tepki gösteremiyor, kadınların ölümlerine ve sürgünlerine alet oluyor.

Ve aynı dernekler, savaşın kadınlarına sahip çıktığında da Türkiye’yi hedef alıyor, “barış” diyerek terörizme perde oluyor. Özetle onların hak ve hukuk arayışı içerisinde terör mağdurları olmuyor..

Ve Barış Pınarı Harekâtı.

Amaç: Tüm terör örgütlerinin kendi sınırımıza yönelik tüm tehdit ve saldırılarını engellemek. “Enerji koridoru" adı altında kurulmak istenen "terör koridoruna" engel olmak. Terör örgütlerinin bölgedeki demografik yapıyı bozmasına izin vermemek. Suriyelileri vatanlarıyla buluşturmak.

Sonuç: ABD hemen ardından Rusya ile yapılan mutabakat ile tüm hedeflerimize ulaştık. Süreç işliyor.

Peki, ABD ve Rusya masaya oturmak zorunda kalırken, AB ülkeleri ve Arap dünyası neden zıttı bir tutum sergiledi?

Çünkü AB ülkeleri ve Arap dünyası Türkiye’nin kararlı tutumunu anlamadı, ters algı meydana getirdikleri takdirde ülkemizin geri adım atacağını düşündü. Yanıldılar. Özellikle İletişim Başkanlığımızın dezenformasyonlara karşı hızlı cevapları, gerçeği yaygınlaştırması, bilgi kanallarını açık tutması, ince bir kamu diplomasisi yönetmesi ters algı peşinde koşanların hepsini ters köşe yaptı. Ama durmadılar. Durmuyorlar da. Ve tabi durmayacaklarda. Her güne yeni bir yalan materyal üreterek haklılığımızı sorgulatmaya çalışacaklar. Büyük başarıyı gölgelemek için manipülatif haberlerine ara vermeyecekler. Gerçeğe karşı savaş açmışlar. Ancak biz de durmamalıyız. Elimiz güçlü. Sırtımızı doğrulara dayıyoruz. Yanımızda mazlum halklar var. Sivil diplomasiyi devreye sokup, gerçekleri anlatmaya devam etmeliyiz. Bu süreçte, sivil toplum örgütlerimizin, meslek örgütlerinin, sendikalar ve üniversitelerimizin Türkiye’nin verdiği haklı mücadeleyi uluslararası arenaya taşımaları hayati öneme sahip. Tabi öncelikle birlik olmalıyız, birlikte dayanışmalıyız. Birlik olmadan savunamayız. Savunamazsak, başaramayız.

Bu arada Türkiye, terörden temizlenen Tel Abyad'da ihtiyaç sahiplerine yönelik gıda, hijyen ve diğer yardım malzemeleri ulaştırıyor. Hatta mobil klinik açıldı, onlarca uzman hekimimiz görevinin başında, sağlık hizmeti sunuyor. Ekmek fırınları kuruldu, yardım paketleriyle birlikte Tel Abyad’da ihtiyaçlar aralıksız karşılanıyor. Batı bunu da haberleştirmiyor.