Gerçek inançta koza olmaz
İnsan nefsi çok değişiktir ve asla boş bırakılmaya gelmez. İnsan hayatını ahlaklı ya da ahlaksız hale getiren bu değişik nefs, sürekli olarak terbiye edilmelidir. Nefs, terbiye edilmeye çalışılmazsa aklın emrine verilmezse nerede boşluk varsa oraya dalmaya çalışır.. orada bir koza örer.
En çok da dini ve
siyasi alanlarda boşluk bırakmak istemez ve hemen oralara giriş yapar. Bir insan kendi başına da etrafına koza örebilir,
sosyolojik bir grup (Parti, dernek, kulüp, vesaire..) olan insanlar da bazen
liderleri tarafından koza ile kuşatılabilir. Kozanın içerisine dışarıdan giriş yapılmaz, içeriden
çıkışa müsaade edilmez ve iletişim kopartılır. Hak din, ilim, akıl ve ahlak
reddedilir.. edepsiz, hürmetsiz ve sevgisiz ne kadar dünyevileşmiş arzu, plan
ve iş varsa hepsini yeni bir din ve siyaset olarak ilan eder ve buna uyun
dayatması yapar.
Yüce Allah, kitabında
insana din olarak siyaset olarak başka şeyler emreder, nefs bu dinden bu
siyasetten bambaşka bir şey anlar ve yaşar. İnsan nefsi bambaşka anladığı bu
din, bu siyaset ve etrafına ördüğü koza ile toplumsal terbiye ve ahlakı bozar.
Böyle bir insan, kozasını daha genişletir ve kocaman bir yapı, bir grup ortaya
çıkarır. Eski ve yakın tarihlerde bir koza örmüş, sahte bir cennet vaat eden ve
Mescidi Dırar (Dırdır/dedikodu Mescidi) ahlaklı böyle gruplar maalesef
görülmüştür.
Tehlikeli olan asıl
durum budur.. bu insan ve kurdukları bu yapılardır. Siz eğer gerçek inancı,
aklı, ilmi ve ahlakı yaşamaz, yaymazsanız etrafına koza örmüş insan ve yapıları
bitiremezsiniz. İlim, akıl ve ahlak toplumda ne kadar eksik ise bu insan ve
yapılar her zaman kendilerine irade teslim edecek kaynak bulabilirler. Buraları
onların kozası, tapınağı olur ve sürekli dırdır ile yeryüzünü fesada uğratırlar
da neye uğradığınıza şaşırırsınız.
Koza örmek demek hem
bireysel nefsi hem toplumsal nefsi terbiye etmemek demektir. Yasa tanımaz,
terbiyeden yoksun, insana ve kutsala sövmekten hayâ etmeyen, ahlak değerlerini
asla kullanmayan, aklın ve ilmin uğramadığı böyle bir kitle artık uzun
uğraşınız olacak demektir. Aklınızdan geçmeyen, hayalinizin yetişemeyeceği
miktarda para, gayret ve zaman harcasanız da bu durumu yine
düzeltemeyebilirsiniz.
İnsanlar, böyle insan
ve yapılara dönüp baktığında ideal bir din yaşanılıyor, ideal bir siyaset
yapılıyor zannedebilir. Ne üstün ahlaklı kişi ve yapılar kabul edip el üstünde
tutabilirler. Bu da büyük gaflettir. Bunların kendi nefsleri ne Hak Dinin ne de
aklın emrindedir. En harika, en muhteşem işleri yapıyoruz zannederler ama
sadece ahlaksızlık üretip fesat yayar ve toplumlarına cehennemi yaşatırlar.
Oysa bireysel ve toplumsal nefs, Hak din ve aklın emrinde olsa ne böyle bir
ahlaksızlık üretebilir ne de böyle bir ahlaksızlığa inanabilir.
Böyle nefslere denk
gelince siz istediğiniz kadar iman, inanç, ilim, akıl ve ahlak diye yırtınıp
durun nefsler öyle bir hale gelmiştir ki etrafına ördüğü kozayı asla
yıkamayabilirsiniz. Zaten böyle bir durumda toplumsal terbiyeyi sağlamak için
mücadeleniz çok çetin geçecektir. Aslolan insan ve gruplar, etrafına koza örüp
yalan, gıybet, yetim malı yeme, kadını ve fakiri küçümseme, insanı insan yerine
koymama, aklını başka birine teslim etme, adaletten vazgeçme, Allah’a ve dinine
küfretme gibi ahlaksızlıkları yapmaya başlamazdan evvel tedbir almalı, sorunun
çözümü için gereğini yerine getirmelisiniz.
Âdem Peygamberden
Muhammed Peygambere kadar Hak din, hem bireysel nefsi hem toplumsal nefsi
terbiye etmek için vardır. Siz yeter ki nefsinize, dininizi terbiye ettirmeyi
değil dininize, nefsinizi terbiye ettirmelisiniz ki yeryüzü zulümle değil
rahmet ile dolsun. Nefs terbiyesi yapmamışların, nefs terbiyesinin ne olduğunu
bilmeyenlerin zihniyetinden de düzeninden de uzak durun ki sevgi ve merhamet
medeniyeti kuran ahlak Peygamberi gibi olun ki gönüllerde gerçek inanç ve
yeryüzünde barış hâkim olsun. Böylece de insanlık huzur bulsun.