Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Gerçek bayram için...

Siyasi, toplumsal, kültürel bir çok tartışmaların arasında Kurban Bayram'ına ulaştık. Hemen yanıbaşımızda Suriye, bir insanlık dramı yaşıyor. Suriye muhalefeti bir dikdatörden kurtulmak için mücadele veriyor. Azınlık rejimi Esad, kendi vatandaşıyla savaşıyor. Ama dışarıdan müdahale ve bakışlar, sadece Suriye üzerinden yakın ve uzak menfaatleri temin etmeye yönelik. Ümmetin, kendi iç sorunlarını halledecek bir mekanizması ve gücü yok. Aslına bakılırsa, bir ümmet bilincinin bile olduğunu söylemek oldukça zor. Binlerce insan ülkeden göç ederken, binlercesi ölürken biz Kurban bayramını kutlayacağız.

Bilboardlara, reklamlara, televizyonlara baktığınızda, bugünlerde en fazla göreceğiniz şey; bazı yardım kuruluşlarının Afrika ülkeleri başta olmak üzere bir çok ükede gerçekleştirdikleri kurban organizasyonları. Bu da küresel adaletsizliğin bizi getirip bıraktığı derin krizlerin bir başka göstergesi. Bu ülkelerden bir kısmına yaptığım ziyaretlerde de müşahede ettim ki, insanlar açlığa mahkum birçok yerde. Onların bu durumu, gidip gördüğünüzde ancak utancınızı artırabilir. Batılı insanın daha çok yiyebilmesi, diğerlerinin yiyememesi ile mümkün ve dünya üzerinde büyük bir sömürü düzeni var.

Kurban, temeli itibarıyla Allah'a yakınlık (kurbiyet) kurulmasının bir imkanıdır. Kesilen kurbanlar, yapılan yardımlar, ziyaretler vb. bunların hepsi niyetleriyle birlikte bu kurbiyeti kurabileceğimiz alanlardır hepimiz için. Bundan dolayı bayramlar sebebiyle düşünülmesi gereken birinci şey; müslümanlığın neresindeyiz sorusudur. Allah'ın (CC) bizim için belirlediği yolun içerisinde nerede durduğumuz düşüncesidir. Yoksa "Yoldan çıktım, yollar bana hiç cazip değil" modları gittikçe hayata yayılırken, öncelikle doğru sorularımızı kaybettiğimizin farkına bile varamıyoruz.

Günümüzün önemli sorunu, hayatımızın yönünü ve asli hedefini tayin eden kavramların giderek içeriksizleşmesi, gündelik hayatın bu hedeflerden yoksunluğu ile heterotopik özellikler kazanmasıdır. Böylece, bir müslümanın yaşamında biraraya gelmesi mümkün olmayan muhtelif yaşam tarzlarının ve kavramların biraraya gelmesi mümkün olmaktadır. Bunun sonucu olarak da, müslümanlık kendisi dışındaki hayat tarzlarına boyun eğmiş olarak gündelik hayat içerisinde görünür olmaktadır; sınıfsallaşmış, liberalleşmiş, postmodernleşmiş bir müslümanlık. Seküler içeriklerin tayin ettiği müslüman formatlar, bedenler ve şekiller artık hayatımızda arz-ı endam etmektedir. Şunu bilelim ki, bugünden yarına Türkiye'de yoğunluğu artarak konuşulacak sorun bu olacaktır. Çünkü bu gidişatın bir çürümeyi sürekli teşvik edeceğini görmek için kehanete gerek yoktur.

İslam'ın bir müslümanın gündelik hayatına koyduğu kuralları bu tür imkanlar olarak anlamak gerek. Bunlardan en önemlisi olarak namaz, bir müslümanın zaman ve farkındalık bilincine süreklilik sağlayan bir öge olarak "aradan çıkarılacak" bir şey değildir. Hayatımızdaki kaymaları sürekli kılmayacak bir periyotta müminin Allah'ına verdiği ahdi hatırlaması, kendisini yeniden düzeltmesi ve öte dünyalara ve ebediyete aitliğini bir bilinç haline getirmesidir.

İşte Kurban bayramı da aslında bizim için müslümanlığımıza ne denli özen gösterdiğimizi, Allah'a yakınlık (kurbiyeti) sağlayıp sağlayamadığımızı test etmenin önemli bir imkanı olacaktır/olmalıdır. "kaç kilo et çıkar", "kavurma güzel olmuş", valla en büyüğünü kestim", "bu kurbanda tatil köyündeyiz" maddeselliğini aşarak öncelikle niyetleri düzeltmek, ardından Allah'a yakınlığa Kurban bayramını vesile kılarak bir yol aramak; en azından bunun için cehd etmek en önemli kazanç olacaktır.

Bütün bu tartışma ve sorunların arasında Türkiye ve İslam dünyasındaki müslüman kardeşlerimizin kurban bayramlarını tebrik eder, tüm insanlığın hayrına vesile olmasını Yüce Rabbimden niyaz ederim.