Gençlikten önce ‘yaşlılık’!..
Bir grup Ak Partili’nin sahur sohbetinde “Eğitimi, kültürü ve gençliği ihmal etmenin sıkıntılarını yaşıyoruz!” görüşü öne çıktı.
“Oy kaybı”ndan bahsedildi ve bunun farklı sebepleri üzerinde de duruldu.
Öncelikle…
“Oy kaybı” meselesine gelelim…
Aslına bakarsanız, o açıdan “pek de olumsuz” bir tablo yok ortada.
Sayın Erdoğan’a Ak Parti’yi kurduğu günlerde, “10’dan fazla seçim kazanarak ulaşacağınız 17 senenin sonunda yüzde 42 oy alacaksınız.” denseydi, bunu elbette memnuniyetle karşılardı.
Türkiye herhangi bir ülke değil; çok sayıda devlet kuran dolayısıyla da en fazla devletin yıkılmasına engel olamayan ceddin evlâtlarıyız.
Elimizde bırakılan “nispeten küçük” toprak parçasına, üç kıtaya yayılmış Koca İmparatorluk’tan kalan nice derdi taşımışız.
Bu topraklarda her “unsur” ayrı telden çalar; iç çekişmesi, kavgası, fitnesi hiç eksik olmaz.
Dış rüzgârlara en açık toprak parçasında yaşıyoruz…
Doğudan, batıdan, kuzeyden, güneyden ve ara yönlerden esen bütün rüzgârlar bizden geçer, bizi etkiler…
Rahmetli Bakan Kâmran İnan, “En fazla hain üreten ülkelerden biri olduğumuzu” söylerdi.
Evet, çoklarının fiyatı var!
Bu memleketi yönetme noktasına gelen her kim olmuşsa, hayatı kararmıştır; kısa süre içinde çökmüş, karnı patlayasıya şişmiş, kemikleri un ufak olmuş, gecesi gündüzü çileyle dolmuştur, yakın tarihten nice misal.
Böylesine belâlı bir coğrafyada faaliyet gösteren bir partinin, yönetime gelişinin üzerinden 17 sene geçtiği halde hâlâ tek başına, hem de çok uzak ara tek başına iktidarda olması eşi benzeri bulunmayan bir “siyasi” başarıdır.
Bununla birlikte…
Zamanın aşındırıcı etkisinin gittikçe daha fazla hissedildiği, vaktinde yanlış yapılan ya da yapılmayan işlerin faturasının belirmeye başladığı da bir gerçektir.
Evet;
Geçtiğimiz günlerde, Ak Partili bir grubun “sahur sohbeti”ne katıldık.
İstanbul’un tanınmış Ak Partililerinden bir grup.
Orada “ihmale uğrayan” meseleler ele alınırken, ittifak halinde “eğitim ve kültür”e dikkat çekildi.
Her söz alan Ak Partili, seçim çalışması yaparken özellikle gençlere ulaşmakta zorlandıklarını söyledi.
Gençlerin dili farklı, ruhu farklı, anlayışı farklı, iletişim kaynakları farklı…
Delikanlı yürekler heyecan arıyor, “tepkiye meyilli” oluyor, farklı bir dünyaları var.
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “sivil toplum kuruluşları temsilcileriyle iftar”ına biz de iştirak ettik.
Orada gördüğümüz; sivil toplum yöneticilerimizin genellikle “bizcileyin” orta yaşlı ve genellikle de yaşlı isimler olmasıydı.
Bu cefakâr insanların en az yüzde ellisini 30 küsur senedir tanıyorum.
Onlarla ne günlerimiz oldu, birlikte ne mücadeleler verdik.
Şimdi ise…
Vaktin aşındırıcı etkisi, ruhlar genç ama vücutlar o gençliği taşıyamıyor.
Mesele, bu “genç ruhlu yaşlı”larla, “gençlerimizi” bir araya getirip “sinerji” oluşturma meselesiydi…
Bu olmadı.
Şu sıralar liselere, üniversitelerde “gezi ruhu” çok daha etkin durumda.
Geziciler gibi düşünmeyen öğrencilerin çoğu sessiz, öyle bir köşede, “Aman notum kırılmasın, aman sıkıntı olmasın!” modunda.
Geziciler yaman, aktif, dinamik, agresif…
Akademisyen ve öğretmen camiasında da durumlar böyle:
Bir grup gayet agresif, diğerleri “muhafaza” kıvamında.
Bu durum böyle;
Gençlerin yönü, maalesef genellikle Gezi’ye.
Sahura kadar sohbet ettiğimiz Ak Partililer, gençliğe ulaşacak bir dilin mutlaka yakalanması gerektiğini söylediler.
Bu nasıl olacak?..
Mesele, gençlere “Güzel emsal” olabilme meselesi.
Sağa sola savrulduğum ve çok sakat yerlerde dolandığım gençlik yıllarımda birkaç “güzel emsal” vesile olmuştu bir şeyleri görebilmeme.
Sonra…
Sonra…
Bu güzel emsaller azaldı ya da güzel emsaller genellikle kıyıda köşede kaldı, kıyıya köşeye itildi.
Onu bunun gıybetini yapan, cüzdanı cebinde değil de kalbinde taşıyan tiplerde de artış meydana geldi.
“Menfaatçi” tiplerde yani…
Bir de mevcut yanlışları iyice abartan, çoğu vakit de “uyduran” sosyal medya gerçeği var ki durum iyice zor hale geliyor.
Mesele…
Gençliğe hitap edebilme meselesinden çok, “kendine hitap edebilme” meselesi.
Yüce Allah, bütün gençlerin karşısına “Güzel İnsanları” çıkartsın.
HAYIRLI BAYRAMLAR
Dostlar, Bayram’ı hayırlısıyla idrak edelim…
Sonra…
Alandayız yine kısmetse.
Yani…
Şart!..