Gençlik ve Kütüphane
BABASI, "çocuklarım kitap okusunlar" diye iki çocuğunun elinden tutmuş doğruca kütüphaneye getirmişti. Bunlardan biri beşinci sınıfa diğeri de birinci sınıfa gidiyordu. Kütüphanemiz ihtisas kütüphanesi olduğu için burada çocuk kitapları yoktu. Ama bu güzelim çocukları da, şairinin dediği gibi -dünyanın çiçeklerini- eli boş göndermeye gönlüm razı olmuyordu.
Etrafıma bakınıp durdum. Mehmet Doğan Hocamızın yayınladığı "Genç Safahat" kitabını gördüm. Bu kitaptan geçtiğimiz günlerde epeyce almıştım. Başarılı öğrencilerime ödül olarak veriyordum. Çünkü milli ve manevi değerlerimizin, yetişmekte olan genç nesillere kazandırılmasında rol-modellerin ehemmiyeti büyüktür.
Büyük Türkçe Sözlüğün yazarı olan D. Mehmet Doğan ağabeyimizin hazırladığı bu güzelim "Genç Safahat" kitabını adı Şeyma olan büyük çocuğa hediye etmiştim. Diğer kardeşine de haftaya babanla beraber gelirsen sana da sürpriz hediyem olacak demiştim. Bu olay karşısında babaları çok sevinmiş, çocuklarının elinden tutup onları kütüphaneye getirmekle ne de iyi ettim düşüncesine kapılmıştı.
Babanın çocuklarıyla ilgili oluşuna bizim de müspet reflekslerimiz, çocukları ileride iyi bir okur olacaklarının ilk sinyallerini vermişti. Neden diyeceksiniz? Çünkü onları uğurladıktan biraz sonra Şeyma kütüphaneye koşarak gelip "bu kitabın hatırası çok büyük efendim. Bunu bana imzalar mısınız?" demişti.
Çocuklara "Genç Safahat" kitabını hediye ettikten sonra babaları bize teşekkür ederek kendini kısaca tanıtmıştı. Kendisinin Mısır El-Ezher mezunu olduğunu, yıllarca denklik zulmü çektiğini, artık yeni dönemde bahar rüzgarları esince denklik hakkını kazandığını ve İlahiyat Fakültesi'nde master yapmaya başladığını anlatmıştı. Aynı zamanda imam olduğunu söylemiş, Mehmet Akif için de Mısır'da ona ayrı bir hayranlık duyulduğunu söyleyip onu bir de Mısırlı dostların gözüyle tanıdıklarını anlatmıştı bize.
Babanın Mısır ve Mehmet Akif bilgisi üzerine, onun çektiği sıkıntı ve cefa karşısında etkilenmiştim. Ona kütüphanemizin kurucusu merhum Prof. Dr. Abdülkadir Karahan'ın Mehmet Akif Ersoy ile ilgili hatırasını aktardım. Ne yapmıştı Karahan Hoca? Bir avuç üniversite öğrencisiyle beraber Mehmet Akif'in cenaze merasimini düzenlemişti. Akif'in na'şını Beyazıt Camiinden Edirnekapı Mezarlığı'na götürüp orada defnetmişti. Hatta milli şef döneminin polisleri Karahan Hocayı merkeze götürüp sorguya çektiklerinde onun meşhur savunmasıyla karşılaşmışlardı. Karahan Hocamız "Bana 'İstiklal Marşımızın Şairi vefat etti' dediler. Ben bunun için cenaze törenine katıldım. Bunun için mezarı başında şiir okudum, demişti. Siz İstiklal Marşı'nı resmi marş olmaktan çıkarın, biz de bu zat için tören düzenlemeyelim" Bu savunma karşısında suskun kalan polislerin Karahan Hocayı serbest bırakmaktan başka çaresi kalmamıştı. O zamanlar için büyük düşünceler taşıyan bu genç delikanlıyı ancak bu günlerde "Genç Safahatı" okuyanlar anlayabilirler.
Bu yüzden kütüphanemizi ziyarete gelen şuurlu gençler ve şuurlu babaları kitap ve kütüphane hakkında hayal ettiklerinin çok ötesinde bir karşılama görürler. Birilerinin Kütüphane-Müze projesi gibi değil de kitap ve hayat içerisinde mecrasını bulmaya çalışan gençliğe yardım için var olmalıyız. Bu yüzden ülkemizde var olan çocuk kütüphanesi sayısını, 60'lardan 260'lara ulaştırmalıyız. Ve en önemlisi okullarımızın arka bahçesi olan kütüphanelerimizi Kültür Bakanlığı'ndan alıp Milli Eğitim Bakanlığı'na yani 1960 yılındaki yönetmeliğe götürmeliyiz. Ancak o zaman rol-model alınacak bir Mehmet Akif'i tahayyül edebilir ve yine Mehmet Akif'i rol-model almış bir Abdülkadir Karahan'ı yaşantısı ve eserleri ile birlikte örnek alabiliriz.
Not: Türkiye Yazarlar Birliği öncülüğünde 2013'ün Ekim ayında yukarıda saydığımız nedenlerden dolayı Klasik Türk Edebiyatının Duayeni Prof. Dr. Abdülkadir Karahan'ı, doğumunun 100. Yılında uluslararası bir sempozyumla anacağız.