Gençlik ve geleceği…
Çağ, gençliği yutuyor. Nesiller tarifsiz hastalıkların pençesinde. Gençliğin anlam arayışına dair en ufak teşebbüsü yok, kaygısı olmadığı için teşebbüsü yok. Aileler bu durumun azap verici sonuçlarını kestiremiyor. Daha da fenası çağın gençliği artık ebeveyn olunca çocuklarını bile isteye kendi elleriyle çağın illetlerine teslim etmeyi modernite görüyor, bir çeşit övünme vesilesi olarak kendi evlatlarına enjekte ettiği hastalıkların sonuçlarını göremiyor…
Dünyanın baskın güçleri
Dünyanın baskın güçleri, egemen güçleri, üst akıl, alt beyin ya da adına her ne derseniz deyin, gençlik üzerinde plan, program yapan çeşitli platformlar vardır. Bu platformlar çok büyük fonlarla finanse edilerek nesilleri yok etmeye gayret ediyor, kendi ‘‘âli’’ hedefleri için inanılmaz değişim ve dönüşüm adına gençliği adeta ‘yok’ etmek için, nesilleri ‘bilinç’ kaybına uğratarak, deyim yerindeyse bir ‘robot’ gençlik planlanıyor. Bu planların hızla hayata geçtiğini görüyoruz ve maalesef bu meşum plan sahipleri‘batıl’ ilkeler namına başarılı oluyor…
Robot nesil hedefi!
Evet ‘robot’ nesil. Aile olmanın erdemini yitiren, daha da fenası kendi insanlığının, insaniyetinin gereğini önemsemeyen bir gençlik türetiliyor. Aile yok, insanlık yok, benlik yok ( Ben değil, benlik, kendini bilmeyen, Rabbini bilemez), gaye yok, amaç yok, emel yok, hedef yok… varsa yoksa hedonizm, varsa yoksa günlük yaşama, önünü ardını düşün(e)meme, insan adeta bir çeşit zombi boyutuna kavuşturuluyor…
Tüketim çılgınlığı
Tüketim çılgınlığı, özenti, kibir, gösteriş, beğenilme ve soyut bir yaşam. Yeniçağın insan ve gençlik algısı. Asosyal hayat, sanal bilinç, kurgu ve nihilizm öyle bir bilinçle gençliği biçimsizleştirerek bilinçsizleştiriyor ki bu adeta kıyametin kameti… Kimse de durup düşünmüyor. Bu gidiş nereye. Nesillerimiz henüz doğum anıyla başlanılarak zehirleniyor. Manen, bedenen, ruhen zehirleniyor. Eğer aileler kendi çocuklarımıza ana mektebinde sahip çıkmazsak ne olacak, nasıl olacak bunu acilen düşünmeliyiz. Empati yapmalıyız. Kendi çocuklarımızın ne hale geldiğini, halden hale nasıl halsizleştirildiğini düşünmezsek elbette yarın insanlık dışı semptomları hanemizin içinde görmek kaçınılmaz olacaktır…
Yaşamın gayesini öğretmek
Çocuklarımıza özgürlüğün tanımını yeniden yapmalıyız. Yaşama gayesini, gayretini yeniden öğütmeliyiz. Nereden geldiğini, geldiği yerden ne maksatla geldiğini, buradaki (fanilik diyarı) amacını ve gideceği ebedi diyarın hakikatini içselleştirmez, çocuklarımızın ruhuna bu umdelerin mutlaklığını sindirmezsek dert yanmanın bir anlamı olamaz…
Evet, nesillerimiz büyük bir yıkımın en dibinde. Düşman her an durmadan çocuklarımızı biraz daha eritiyor. Tarifsiz bir savaşın en dehşetli senaryoları çocuklarımız için hazırlanıyor. Evlatlarımız bir çeşit zavallılık şurubuyla sarhoşlaştırılıyor. Bakmaya kıyamadığımız bebelerimiz ahlaksızlığın arenasında figüran rolünde oynatılıyor. Çocuklarımızın kanına zehir, ruhuna ahlaksızlık, varlığına cinsiyetsizlik zerk ediliyor. Sizin çocuklarınız, bizim evlatlarımız. Ailelerinin kıvancı, Rabbin emaneti, devletimizin, milletimizin, memleketimizin ve ümmetimizin ümidi çocuklarımız… Sizin çocuklarınız...