Gençlik pırlanta gibi, sıkıntı yaşlılıkta!
Anıtkabir manzaralı mekânda çalışan bir tanıdığımız “Gittikçe artan sayıda başörtülü, Atatürk’ün mezarını ziyarete geliyor” dedi.
Evet, benim de dikkatimi çekiyor bu durum.
Bundan dolayı da bu ziyaretçilerden bazıları ile konuşuyorum.
Tarihteki özel yerlerini almış şahıslara “saygı”nın gereği olarak burayı da ihmal etmediklerini söylüyorlar.
Fatih Sultan Mehmet Han’a, Sultan Abdülhamid Han’a, Sultan Vahidüddîn Han’a ve Mustafa Kemal Paşa’ya “farklı kaynakları” okudukça “saygı” duyduklarını belirtiyorlar.
Tarihteki şahsiyetlerin “hatalarını” yarıştırmaktansa…
Onları yaşadıkları dönemin şartları içinde değerlendiklerini ve tarihe “övgü” ya da “sövgü” penceresinden bakmayı doğru bulmadıklarını ifade ediyorlar.
Dahası…
“Bugünkü” nesillerin, geçmişin hesabını hele “ölmüşler üzerinden” kavga ederek görmelerinin son derece “saçma” bir tavır olduğunu söylüyorlar.
Yükselen Yeni Nesil.
Huyumuz kurusun;
Kendi tarihini olduğu kadar kendi gençliğini de yerden yere vurmakta üzerimize yoktur!.
Bizler böyle “geçmişte yaşar” ve bugünü karalarken, gençlikle aramızdaki mesafe artar.
Gençlik bizden kopmak istemez de, biz gençliği kendimizden uzaklaştırırız!..
Sonra da…
İşte;
Gençliği kaybediyor olmaktan şikâyetler!..
Naçizâne, tavsiyem, etrafınızdaki gençlere çok daha fazla kıymet veriniz…
Onları tanımaya, anlamaya çalışınız.
Ben bir üniversitedeki fahri görevim ve bir üniversitede bu yaştan sonra başladığım talebeliğim sayesinde gençlerle daha fazla sohbet imkânı buluyorum.
Onları yakından tanıdıkça da...
Bizcileyin “yaşını başını almış” vatan evlâtlarından çok daha “berrak” çok daha “çözüm odaklı”, çok daha sağlam duruşlu olduklarını idrak ediyorum.
“Sosyal medyadaki” çoğu sahte hesaplardan sağa sola saldıran, adeta terör estiren azgın azınlık sizi yanıltmasın.
Caddelerde, sokaklarda çirkin görüntüler arz eden bazı tiplere bakarak genellemelere yönelmeyin…
PIRLANTA GİBİ BİR GENÇLİĞİMİZ VAR
Geçtiğimiz hafta İstanbul’da gerçekleştirilen Teknofest’teydim.
Orada çok sayıda “teknoloji dehası” gençle tanıştım.
İcatları müthiş, beyin durduracak “projelere” imza atmışlar…
İcatlarını sergiledikleri mekânlara gittim, bu teknoloji dehalarındaki “tevazu”ya hayran kaldım.
Hocalarının böylesi talebelere lâyık olabilmek için çok daha fazla gayret göstermeleri gerekiyor.
****************************
Gençlik “Gergin Politikacı”lardan Hoşlanmıyor!
Sohbetlerimizde bu mesele özellikle dile getiriliyor.
“Abi” diyor gençler bana;
“Bizdeki politikacılar niçin bu kadar sert!.. Her çıkan, rakibini yerden yere vuruyor. Hakaretin bini bir para!.. Taraflar birbirini alenen hainlikle, hırsızlıkla suçluyor. Vekil özlük haklarının ziyadeleştirilmesi dışındaki hiçbir meselede anlaşamıyorlar. Birinin varlığı diğerinin yok olmasına bağlı adeta…”
Bunları söylüyorlar üç aşağı beş yukarı…
Bir de şöyle diyorlar:
“Bugün hakaret ettiğinle yarın birlikte hareket edebilirsin. Bunun örnekleri yok mu? Madem böyle durumlar oluyor, bu kadar keskinleşmenin ne anlamı var? Politikacılar, o sert suratlarıyla aşağıyı da geriyorlar. Güne huzursuz başlıyoruz abi, gergin politikacılar yüzünden!”
Gençlerin “biz” gazetecilere de tepkileri var:
“Gazetecinin de siyasi tercihi olur elbette ama bazıları işi fena halde abartıyor. Kimine sonuna kadar düşman, kimine sonuna kadar taraftar. Böyle mi olmalı abi?.. Ekranlarda cıvık cıvık destek veya saldırı görüntüleri… Böyle mi olmalı abi?”
Yargıdaki ve üniversitelerdeki “iç çekişmeler” dikkatlerinden kaçmıyor gençlerin…
“Eğitim ve kültür”deki “sıkıntılardan” dolayı kendilerinin suçlanmasına da anlam veremiyorlar…
“Gençler yine sıfır çekti” yollu haberlerin çok genelleyici ve suçlayıcı olduğunu söylüyorlar.
O veya bu yönlü “kılık kıyafet” tartışmalarının kendilerini rahatsız ettiğini belirtiyorlar.
“Bir kanser hastasının kıyafetine takılan da var, İstanbul’daki belediye şoförlerinin sakalına yasak koyan da!.. Bu işleri bırakalım artık; Sakal bırakmış bırakmamış, örtünmüş örtünmemiş kime ne!” diyorlar.
Okullardaki, Meclis’teki, vesaire mekânlardaki “kravat” zorunluluğunu “çok saçma” bulduklarını ifade ediyorlar.
“Lüks araç”larla “hava atan”, vatandaşa tepeden bakan tiplere gıcık olduklarını, görgüsüzlüğün tavan yapmasından rahatsızlık duyduklarını…
İnsanların makam mevki için birbirlerini yemelerine “anlam” veremediklerini belirtiyorlar…
Gençlerden öğrenecek çok şey, alınacak çok ders var.
Marifet yaşlanmakta değil.
Yaşlandıkça gençleşmek gerek…
Durgun sular kir tutar, gençlerimizin yaptığı gibi geçmişi kaybetmeden geleceğe “akıp gitmek” gerek.
*******************