Dolar (USD)
34.07
Euro (EUR)
37.78
Gram Altın
2797.44
BIST 100
9774.49
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

10 Ağustos 2024

Gençliğin sosyolojisi mutlaklaştırılmalı mı?

Son dönemlerde dikkat ederseniz bilhassa gençlik ve gençlerle ilgili konuşmalarda “gençler şunlardan şikayet ediyorlar”, “şöyle olmazsa gençlik ateist ve deist olacak”, “gençler gidişattan şikayetçi” türünden ifadeler geçiyor. Bu ifadeleri yakın zamanda daha yoğun dinleyince, hakim söylemin gençliğin şu anda içinde yaşadığı sosyolojiyi mutlaklaştırmak üzerine kurulduğunu gördüm.

Gençlik şu anda önünde iyi bir dünya ve yaşam olmadığını düşünmektedir. Elbette bu düşüncelerinde önemli oranda haklıdır. Fakat hemen belirtelim ki, biz de genç iken iyi bir dünya ve hayat bulmamıştık. Dolayısıyla şikayet etmek yerine iyi bir dünya kurmak için uğraşacaksınız.

İlerleme fikri insanlara ve bilhassa gençlerin zihni arkaplanına öyle işlenmiş ki, şu anda her şeyi kolay elde edeceği bir dünya arıyor. Zahmet etmeden elde etmeyi, her şeyi ayağına getirtmeyi, kolayca kazanmayı düşünüyor. Yapay zekaya o kadar büyük anlamlar yüklenmiş ki, artık Tanrı’nın fonksiyonlarını yapay zeka devralmış görünmektedir.

Öncelikle bu ilerleme fikrini daha doğrusu ideolojisi ya da mitini kafadan bir silmek lazımdır. Pandemi süreci göstermiştir ki, insanlık birden hal değiştirebilir. Dünya bundan sonra krizlerle daha fazla uğraşacak. Dünyanın gidişatı bundan sonra büyük oranda dünya nüfusunun marabalaşması yönünde ilerlemektedir. Bir ilerleme (!) varsa bu olsa gerektir. Postmodern küresel sistem dünyanın geleceğinde büyük bir köleleşme ve marabalaşmanın yolunu döşemektedir. Esasen bunun ciddi olarak başlangıcını yaşamaya başladık bile.

Gençler dijital aygıtlara, telefonlara vb. bakarak hayatın da artık belli alt standartlarının oluştuğunu düşünmektedir. Artık bu dijital çağda onlara göre hem her şey kolay olmalı, hem de geçmişteki bir takım ilkellikler aşılmış şekilde bir hayat standardı sağlanmalı.

Nitekim gelinen noktada kitap okumaktan imtina edilmekte, uzun yazı ve kitaplar okunmamakta ve her şeyin kısa özeti istenmektedir. İşin ilginç tarafı diploma ile tekemmüle ulaşıldığı ve hikmetin elde edildiği düşünülmektedir. Rahmetli babam ehliyeti aldığım zaman bana şu cümleyi kurmuştu; “bak mustafa! Arabayı ehliyet kullanmaz. Sen kullanacaksın. Ehliyet aldım diye kendini şoför zannetme.” Tam da modernitenin kelime anlamına uygun olarak “hemen” ve şimdi” istenmektedir. Bu bakış açısı ise onları hayatta daha naif ve kırılgan yapmaktadır.

Ben ortaokuldan itibaren çalışarak okudum. Muhasebecilik, işçilik ve ürün satışı yaptım. İlahiyat yıllarında okulla birlikte hafta sonları ve yazları sürekli çalıştım. Ortaokul yıllarında babam yeni ev yaptırdığı ve borçlandığı için harçlık istemeye bile utanıyordum. Bugün kütüphanemde bulunan hatırı sayılır sayıdaki kitapların hepsini kendi gayret ve çalışmalarımla aldım. Yine bir üniversite hocası olarak hatırı sayılır kitap okudum ancak kendimi hala talebe olarak görüyorum. Diplomamın ve titrimin beni hikmetli kıldığını hiç düşünmedim. Hayatım boyunca “hikmet” peşinde koşmak temel şiarımdır.

Şimdi dünya sisteminin geldiği yer öyle anlaşılıyor ki, devir dijitalizm olsa da ilkel koşullara çekmiştir. Bazı gençler dünyayı adaletsiz bularak Allah’a küsmektedirler. Dünya adaletsiz işlemektedir fakat bu “insanların kendi elleriyle işledikleri yüzündendir.

Böyle bir sosyoloji karşısında, bu sosyolojiyi mutlaklaştırarak gençlere anahtar teslim bir hayat sunulması gerektiğini düşünenler var. Evet gençlere daha iyisini sunmak isterdik; fakat onu orada biz de öyle bulduk. Gençlere düşen hayalini kurdukları adaletli dünyanın gerçekleşmesi için can hıraş çalışmalarıdır.