Dolar (USD)
32.58
Euro (EUR)
34.68
Gram Altın
2509.11
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

29 Mart 2016

GENÇLERİN İKİ KAHRAMANI

Bugün anneyim. Kalemim özellikle anneliği tercih ediyor bugün. İnsan soyunu bir merhamet denizinde dünyaya taşıyabilme maharetiyle yaratılmış olmak güzeldir. Kolay olmasa da... Dokuz ay; dünyanın en mutlu hamalı olursunuz. Sonra bir kaç yıl kucakta taşırsınız. Hele bir taşımayın; telaşa memur adımlarınıza dolaşır durur. Mani olamazsınız. Ve bir ömür kalbinizde...Taşırsınız.

Ardından bir anne olarak başka bir korku yaşarsınız. "Çocuklarım ya has mümin yani has insan olmazlarsa? Hadi oldular, ya o hassasiyette kalamazlarsa?" Ege'de doğuma kurtulmak tabir ederler. Bir anne doğum sonrasında işte bu korkulara, bu endişelere yakalanarak kurtulur.

Hikmeti öğrenmiyor. Kitap okumuyor. Bilgisayara tutuklu yaşıyor. Başı secdeye varmıyor. Merhametli davranmıyor. Saygılı değil. Bir amacı yok. Basit işlerle meşgul oluyor. İnsanlığı dert edinmiyor. Sığ düşünüyor. Rabbi ile arası iyi miki? Başkasına haksızlık yapıyor mu? Tarihimizi öğrenmiyor. Bilinçsiz bir insan mı benim evladım gibi endişeler dizisi ile yaşarsınız, bir anne iseniz. Her gün bu endişelere yenilerini ekler veya çıkarırsınız. Dünyaya getirirken yaşadığınız görülmemiş acılar ve büyütürken çektiğiniz bedensel yorgunluklar bu kafa sancılarının yanında hiç kalır. Hemen çoğu gün sizi yakalayıp bir kenara oturtabilmiş her dinginlik, bu kaygılar salkımından birer tane koparır ve size ikram eder. Henüz hiç bir endişe "tane"si tıpkı bu koruk gibi olmamıştır...Mütevekkil duruşunuza rağmen bunu yaşarsınız.

Lafı nereye getireceğim bilseniz. Bir anne olarak 'bir parça rahatladığım' böyle bir dönem yaşayacağımı hiç ummazdım. Biz müminler adaleti ve merhameti öne çıkaracak idareciler görmeden ölüp gideceğimizi sanmıştık. Dahası siyasi liderlerimizin evlatlarımızın kahramanları olabileceğini rüyamızda görsek, inanmazdık.

Çünkü şimdi hemen çoğu insanın olduğu yerlerde olabilecekken kamusal alanda bir güzel itilip kakıldık. Yalan değil, aşağılandık. Devlete, devlet kurumlarına küstürüldük. Adeta kayıt dışı yaşadık. Yok sayılıyorduk. Elbette hiç boş durmuyorduk. Devlette çalışsak bu kadar çalışmazdık dediğimiz kadar...Bizim mesaiye kırk dakika varken masa arkasında ruj tazeleme alışkanlığımız olamadı. Halkta çalıştık ve sınırsız mesai yaptık. Yalnız hep bir hüzün vardı. Kendi memleketimizde üvey halk muamelesine maruz kalmanın acısı vardı. Ve bir de çok anneydik. İnsanlık ölmesin diye çok sayıda diriliyorduk. Sonra bu mahzunluğumuz ilahi bir öpücükle sevince uyandı. Ne olduysa oldu. Meğer Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız bu ülkeye yetişiyorlarmış biz umutsuzluk içindeyken. Ne güzel yetiştirilmişler meğer...Onların da anneleri 'dert edinmiş' evlatlarını...

Evin merdivenlerini çıkarken ya Cumhurbaşkanımızın sesi gelir, ya Davutoğlu'nun. Çocukluğu çoktan gerilerde bırakmış gençler bu iki adamı dikkatle dinlerler. Hiç bir vaizin önüne böyle heyecanla oturmamışlardır. Hiç bir yaşayan kahramanları yoktu, zamanında belletilen ölümsüz ölümlülerin dışında. Şimdi bu gençler kendiliklerinden onları kahraman biliyorlar. Adaletin ve merhametin kahramanı. Sorgulamayan övücü değillerdir. Hele sorgulayan bir anneye sahipken. Lakin insaf sahibidirler. Kıymet bilirler.

Daha evvel başbakanımız, geçen gün de Cumhurbaşkanımız gençlerle muhabbet ediyordu. İçimden uzaktan uzağa bir çok gençle muhabbet halindesiniz, hitap ettiğinizin kitle "ağzı açık, zihni açık" sizi dinliyor olduğunu bilesiniz, dedim.

Bu arada. Bunları yaşamış bir anne olarak, evlatlar her vakit seve isteye bilinç dersleri aldığı için daha endişesiz, daha içim rahat yaşadığım vakidir. Bilinçsiz bir övücülük veya sığ menfaat alkışı değildir bu sözler. Bir anne olarak teşekkür ediyorum. Çaba'ya durmuş, dua'ya yürümüş bir halde...