Gençlerimizi Tıp’a gönderelim mi?
Üniversite giriş sınavlarında en yüksek başarıyı gösterenler, en zekiler midir bilemiyorum, ancak öyle kabul etmek durumundayız.
Eğer öyleyse, bir ülkenin en zeki çocuklarını 50 yıl boyunca hep tıp fakültelerine yönlendirip, ekonomi, teknoloji, siyaset, askeriye, eğitim, diyanet, basın, gibi alanlara daha “önemsiz” muamelesi yapması ülkeye atılmış en büyük kazıktır.
ABD, dünya ülkelerinin en zeki öğrencilerini beyin göçü ile kendi ülkesine çekip toplarken, senin en zeki öğrencilerini hep tıp fakültelerine yığman, onların bir yarısına da kasabalarda ömür tükettirip, heder etmen, heba etmen, ne kadar doğru?
***
Buyur Geç!
Çok güzel bir adetimiz var, kalabalık bir yerden, camiden, toplantıdan, konferanstan çıkarken, sıkışma olursa yanımızdakine yol verir "Buyur!" deriz. Birbirimize omuz atmayız, dirsek atmayız.
Ne hikmetse arabamıza binince sanki başka bir millet oluyoruz. Acaba yandaki arabaya neden hiç "Buyur!" demiyoruz?
Dikkat ediyorum sizi zora ve riske sokarak ileri geçen arabayla bir sonraki kırmızı ışıkta birleşiyorsunuz. Bir şey kazanmış da olmuyor. Arabasına madalya falan da takmıyorlar. Sadece, durduk yerde size saldırıp, huzurunuzu bozuyor.
Acaba ne zaman ve nasıl normalleşeceğiz?
Dünyada en vahşi araba kullanan milletlerden biriyiz.
Otomobili biz icat etmedik, üreten de biz değiliz.
Otomobille gururlanmamız gereken bir durumuz da yok.
Ama otomobille en fazla gaza gelen, gurur yapan biziz.
Bir kısmımız, otomobilin koltuğuna oturduğu an, kendini bu diyarların imparatoru zannedip ”bütün dağlar önümüzde eğilsin, bütün yollar açılsın” hülyalarına kapılıyor.
Trafikte kendinden başkasına tahammülü yok, yolları sadece ona mahsus görüyor.
Bu görgüsüzlüğün dip noktasıdır.
O otomobil...
O, en gösterişli silahın, tahtın zannettiğin...
O otomobil...
Çoğu kere senin tabutun oluyor.
Sen arabaya binmekle imparator falan olmadın!
Hâlâ, herkes gibi, birisin!
***
İnsanlık kaybetti
2000'lere kadar, AB ve ABD, dünyada (demokrasi-insan hakları-inanç-düşünce hürriyeti) konusunda İnsanlığın umudu idiler.
Ülkemizde de başı dara giren bu ülkelere kapağı atardı.
Ne yazık ki, ABD ve AB, son 20 yılda, bu umudu, sonuna kadar yıktılar.
Demokrasi ve özgürlük getirmek için(!) geldikleri Irak’ta gözlerini kırpmadan bir milyon masum katlettiler.
Geçtiğimiz günlerde bir Hollywood filmi izledim. ABD’liler, Mars’ta kalan tek astronotu kurtarmak için göz yaşartıcı(!) bir insanlık gösteriyorlardı.
Acaba, Iraklılar, insan değiller miydi?
Boyun eğdiremedikleri, Venezüella’ya ve seçilmiş Başkanına utanmadan, dünyanın gözünün içine baka baka Ceyar utanmazlığıyla darbe yapıyorlar.
Yavrusunu yiyen kedi gibi ABD ve AB, (demokrasi ve insan haklarını) yediler.
Ne yazık ki insanlık kaybetti.
Demokrasi ve insan hakları...
Artık kendilerine sahip çıkacak başka bir medeniyet arıyor!