Gençlik bir milletin geleceğidir,
geleceğe ait ümitleridir, beklentileridir.
Gençlik bir milletin yaşadığı
zamanda gücüdür, güvenidir.
Gençlik bir milletin hayat
kaynağı olan can damarıdır.
Gençlik bir milletin duruşudur, şahsiyetidir,
haysiyetidir.
Gençlik bir milleti ayakta tutan en
önemli değerlerden biridir.
Gençlik bir milleti geleceğe
taşıyan en önemli köprülerden biridir.
Geleceğe emin adımlarla yürümek
isteyen toplumlar önce gençlerini yetiştirmeli ve sonra onlara geleceği teslim
etmelidirler.
Yüce Mevla’mız dünyevi ve uhrevi
sıkıntılardan ilk korumamız gereken kişileri sıralarken kendimizden sonra
çocuklarımızı, yani gençlerimizi zikretmiştir. Yüce Mevla “Ey iman
edenler! Gerek kendinizi ve gerekse evladüıyalınızı öyle bir ateşten koruyun ki
onun yakacağı, insanlar ve taşlardır.” (Tahrim/6) buyururken gençliğin
kıymetini, ruhen ve bedenen yetiştirilmesi gerektiğini bir kez daha ortaya
koymuştur.
Gençliğini iyi yetiştiremeyen
toplumlar huzursuzdur. Her ortamda gençlerden şikâyet eder dururuz. Doğduğu ve
büyüdüğü yıllara göre gençleri kuşaklara ayırırız. X kuşağı, Y Kuşağı ve Z
kuşağı. Sonra o kuşaklara bazı özellikler sıralarız. Uyumlu, kanaatkâr,
otoriter, saygılı, kuralcı, başarılı, çalışkan, şüpheci, rekabetçi gibi
vasıflar atfederiz onlara. Genellikler “Ne olacak bu gençliğin hali”
diye serzenişte bulunuruz. Bu gençlerin bizim çocuklarımız olduğunu ve onların
yetişmesinde en önemli unsurun biz olduğumuzu göz ardı eder, bütün suçları
onlara yükleriz. Yaşımız ne olursa olsun gençlerden bizim yaşımıza göre hareket
etmesini bekleriz. Biz onların yaşındayken yaptıklarımızı unutur, onlardan
yaşlarının üstünde hareketler bekleriz.
Ensar Vakfı olarak “Gençlik
Arama Konferansı” adı altında yapılan bir ankette gençlere yirmi soru
yöneltildi ve bu sorulara verdikleri cevaplar üzerinden gençlerin ne istediği
sonucu çıkarıldı.
Öncelikle gençler kendilerine
değer verilmesini istiyorlar. Kendilerini değerli hissetmek, bir birey olarak
toplumda, ailede ve ortamlarda adam yerine konulmak herkesten önce gençlerin
hakkıdır. Adam yerine konulmayan, bir değer atfedilmeyen gençler kendilerini
adam yerine koymayanları zaten başta silecek ve o da onlara değer
vermeyecektir. Değer görmek istiyorsan önce sen değer vermelisin. Daha özeli
değer verdiğin kadar değerlisin.
İkincide gençler kendilerinin
sonuna kadar dinlenilmesini istiyor. “Sen ne bilirsin, sen ne anlarsın”
diyerek ötekileştirdiğimiz ve dinlemeye değer görmediğimiz gençler aynı tavrı
bize gösterecek ve bizi dinlemeyecektir. Herkesin bir fikrinin olduğunu ve onun
için özel olduğunu bilerek herkesin fikrine saygı göstermek gerekir. Yani dinle
ki dinlenesin.
Üçüncüde evladın şunu yap, bunu
yap tarzında emir verme yerine “Beraber ne yapabiliriz” diyerek
onlarla iş birliği içinde hareket etmemizi istiyorlar. Üstten bakan bir anlayış
yerine arkadaşça bir tavırla birlikte hareket etmek onları bize
yaklaştıracaktır.
Dördüncüde fıtraten ve fikren
içinde olabilecekleri ve kendilerinin katkı sunacağı projelerde yer almak
istiyorlar. Üreten kişi olmak, üretebileceğini göstermek ve ürettiğiyle topluma
katkı sağlayan birey olmak gençlerin arzu ettiği şeylerden birisi. Biz onları
sadece tüketen diye görüyoruz ama onların içinde aksine tükettiğinden daha çok
üreten bir arzunun olduğunu görmek istemiyoruz.
Beşinci olarak ise tüm bunları
yaparken bir sevgi dili, bir gönül dili kullanılmasını, peygamberi metot olan “Kolaylaştırın
güçleştirmeyin, müjdeleyin nefret ettirmeyin” prensibiyle hareket
edilmesini ve asla adalet duygusundan taviz verilmemesini bekliyorlar.
Bu anlayışla yaklaşacağımız
gençler yerdiğimiz değil övdüğümüz ve arzu ettiğimiz gençlik olacaktır
vesselam.