Gençler Nâbî'yi Sever mi?
Gençler İçin Nâbî, kitabının ikinci baskısını hazırlarken günümüzdeki bazı aktüel gelişmeleri dikkate almam gerekiyordu. Neydi bu aktüel gelişmeler. Anlatayım. Şair Nâbî’nin Ayasofya Camii için yazmış olduğu bir şiiri vardı. Nâbî Divanın bir köşesinde duruyordu. Ayasofya şiirini bundan birkaç yıl önce bir Ramazan gecesinde büyük bir şehrin büyük bir meydanında büyük bir kalabalığa okumuştum.
Kalabalıktan
kimileri utangaçlığından, kimileri uyuklamasından olsa gerek ses çıkarmamıştı
bu okumama. Coşkulu ilahiler, hareketli marşlara alışmış bu kalabalığa niye bu
şiiri okumuştum ben de anlamamıştım doğrusu. Daha doğrusu şiriin yeri burası
değildi. Bu şiir, Ayasofya Camii bahçesinde okunmalıydı.
Ayasofya
Camii açıldıktan hemen sonra o kalabalıktan şiire meraklı birkaç dostumuz beni
aramış, hocam bu şiiri nereden buldunuz,
gerçekten Şair Nâbî’nin miydi bu şiir, demişlerdi. Israrlara dayanamayarak Şair
Nâbî’nin divanından bu şiiri buldum.
Hatta Şair Nâbî Divanın orijinal nüshasının olduğu Süleymaniye Yazma Eserlerden
de istemiştim. Amacım bu şiirin varlığından herkesi haberdar etmekti. En
azından Ayasfoya Camisinin varlığından haberi olanların bu şiirden haberi
olması lazımdı.
Daha
önce günümüz harflerine Ali Fuat Bilkan tarafından çevrilen Nâbî Divanının en
ücra köşesinden bu şiiri çıkarıp Gençler için Nabi kitabının en güzide yerine
koydum. Hem de gençlerin anlayabileceği bir şekilde günümüz Türkçesine de
aktardım. Yine meraklısı için Yazma Eserler Kurumundan aldığım orijinal nüshayı
da kitabın ekler bölümüne koyduydum.
Kitaba
başka ne aldım? Şair Nâbî’ye üçyüz yıl sonra yapılan bir eleştiri ve bu
eleştiriye verdiğim cevabın yer aldığı bir makale. Şair Nâbî, eleştirilmeyecek
diye bir şey yoktur. Esasında Nâbî, elinde cebinde, dilinde o kadar çok hüner
var ki bu kadar çok eleştirilmiştir. Hem çağdaşları hem de ondan sonrakiler
epeyce şairi eleştirmişlerdir.
Osmanzade
Taib’in daha hayattayken onun evini “katır hanı”na benzetmesi ve vefatından
sonra Şeyh Galib’in kendi kitabı Hüsn ü Aşk’ı üceltmek adına hatta bir inat
uğruna Şair Nâbî’yi ve Hayrâbâd adlı eserini eleştirmişti. Şeyh Galib, "kitabın
yazılışının sebebi" kısmında, kendisinin de katıldığı bir mecliste şu
manzara ile karşılaşmıştı. Meclistekiler, Şair Nâbî'nin Hayrâbâd adlı kitabını
övüp duruyorlar, ona benzer bir eserin yazılamayacağını söylüyorlar.
Derler
ki Şeyh Galib, Şair Nâbî’ye yapılan bu iltifatlar karşısında çok kıskanır. Meclisten
ayrılıp eve gelir. Babasının kesip kendisine hediye ettiği divit kalemi mürekkep
hokkasına daldırır durur. Şeyh Galib, kağıdı sırıl sıklam ıslattığının farkına
olmadan yazmaya başlamıştı. Ona soramadı babası. Damlayan göz yaşları neden
mürekkeb izlerine karışıyordu. Onu bu ihtirasa götürenşey, neydi? Hiç durmadı,
durulmadı ve altı ayda Hüsn ü Aşk’ı bitirdi. Bitirirken de Nâbî’yi ve
Hayrâbâd’ını eleştiri yağmuruna tutmaktan geri kalmadı. Hayrâbâd'ın konusu Şeyh
Attâr'dan çalındığını, eserde orijinallik bulunmadığını, dil ve üslup açısından
övülen Nâbî'nin iddia edildiği kadar mükemmel bir üsluba sahip olmadığını
yazmıştı Hüsn Aşkı’n şairi. O, biraz daha ileri giderek Nâbî‟yi bir de
"şiirinde izdivâcı tasvir etmekle" suçlamıştı. Daha doğrusu böyle bir
şey yapmanın iyi bir şaire yakışmayacağını "erlik midir" sorusuyla
şöyle vurgulamıştı:
Bulmağla bir iki hoşça ta'bîr
Erlik midir izdivâcı tasvîr
Şeyh
Galib’le birlikte klasik edebiyatımızda şu gelenek başlamıştı. Başka ünlü bir şairi
ya da eserini eleştirmek.Yine Şeyh Galib her ne kadar Hüsn ü Aşk adlı
mesnevisinde Nâbî’yi ve Hayrâbâd adlı mesnevisini eleştirse de divanında övgü
maksadıyla Nâbî’yi zikretmiş ve onu beğendiğini şu beyitte belirtmiştir.
Pesendim gülsitân-ı şi‘r-i Nâbîdir yine Gâlib
Benim her tab‘-ı mevzûn gerçi bir serv-i revânımdır
Yani
Galib; övgüm, Nâbî şiirinin gül bahçesinedir. Benim vezinli tabiatım bir servi
ağacı gibidir. Şimdi
ne diyelim Şeyh Galib’e Nâbî’iyi şiir sahasında hırsızlıkla suçlaması ne kadar
doğru bilemiyoruz ama o, bizzatihi Hüsn ü Aşk’ında eleştirilere bir ön cevap
olacak şu beyti söyler.
Esrarını
Mesnevi’den aldım
Çaldımsa mir-ı malı çaldım
Ne diyelim şimdi. Şeyh Galib’e en güzel cevabı Diyarbakırlı Şair Refî vermişti. Daha önce vefat eden birinin faziletlerini hezl u tezyif etmek doğru olmaz demişti Refî.Ya Nâbî’nin evini katır hanına benzeten Osmanzade Taib’e kim cevap vermişti. Nâbî’nin hemşehrisi merhum Prof.Dr.Abdülkadir Karahan. Onu da bir başka yazımızda ele alacağız. Şimdi soralım, Gençler Nâbî’yi sever mi?