Gençler, evlilikten neden korkuyor?
Gençlerde görülen, geciken
evliliklerin gerisindeki gerekçeleri bilmek gerekiyor…
Bu gençler evlilikten niçin
çekiniyor? Hangi korkulardan etkileniyorlar?
Bekârlık psikolojisinin beklentileri ve çekinceleri nelerdir?
Hayat yolunun bu kritik eşiğinde
yaşanan kırılmaları sağlıklı bir şekilde aşmanın yolları nelerdir?
Geleneğin hegemonyasını aştığını düşününler, modernitenin hegemonyasında karar kılmış görünüyorlar…
Huzuru, sadece hayatın hazlarında arayanlar evliliğin ruhunu nasıl
zedelediklerinin farkında bile değiller…
Yaşam standartları oldukça yüksek, beklentiler aşırı olunca ayakları yere
değen evlilikler gerçekleşmiyor…
Evliliğin tatlı hayali; yerini kaygı, kuşku, korku dolu rüyalar ve kâbuslara terk ediyor…
Çetrefilli, stresli, sorunlu bir
evlilik algısı zihinlere musallat oluyor…
Fıtrat, kanaat, tevazu ve takva
zemininde gelişmeyen süreçler hayırlı
sonuçlara vesile oluyor…
Kadın, kadın olarak, erkeklerde
erkek olarak fıtratın sesine kulak verebilse makul olan evlilikler beraberinde
gelecektir…
Kadın olsun, erkek olsun yaratıcı
tarafından konulmuş fıtrata karşı meydan okumaya dönüşünce her şey çığırından çıkıyor…
Evet, yalnızlık fıtrata aykırıdır…
Müzmin bekârlık, kronik bir
hastalığın habercisi de olabilir…
Duygusal ihtiyaçlarını bastıran ya
da meşru olmayan mecralara kaydıranlar kendilerini kandırmakla kalmıyor, kötülüklerin önünü açmış oluyorlar…
Evliliğin gittikçe ötelendiği ve zorlaştığı bir çağda iffeti ile
yaşamak bir o kadar zorlaşıyor…
Tekrardan sormak lazım… Gençler evliliğe neden soğuk ve ürkek?
Evliliği kısıtlayıcı buluyorlar… Özgür hareket etme alanının daralacağını düşünüyorlar…
Hesap vermek zorunda kalmak istemiyorlar… Sorumluluk almak istemiyorlar…
Bireysel takılma arzusu baskın çıkıyor…
İstediğini istediği zaman yapamama
kaygısı, evliliğe mesafeli kalmayı getiriyor… Tek kişilik dünyalarda teselli arıyorlar…
Bir de çevrelerinde gördükleri kötü
örnek evlilikler gözlerini korkutuyor; ‘Ben bunu yaşamak istemiyorum’ krizine dönüşüyor…
Aynı yastığa baş koymak, cesaret
istiyor…
Mükemmel olmayanlar, mükemmeli
arıyor… Bu da olmayınca, birlikte bir hayatı göze alamayanlar, haliyle ‘herkes kendi yoluna’ deyiveriyor…
Artık yalnız kalmak yaygın bir
tercih…
Daha doğrusu medeni cesareti
kalmayanların medeni halleri değişmiyor…
Evlilik için ellerini tez tutmaları
gerekenler, teselliyi başka zeminlerde arıyorlar…
Önce kariyer diyorlar… Kız – erkek
fark etmiyor… Motto kariyer olunca evlilik geri plana düşüyor… Lisans sonrası elzem görülen yüksek lisans, doktora, gibi uğraşlar
evlilik yaşını sürekli erteliyor…
Dahası iş, askerlik gibi şartlar da vaktinde evlenmeyi bırakın, evliliğin hayaline bir
fırsat vermiyor…
Mevcut yasal düzenlemelerin
getirdiği hukuksuzluklar evliliği çekilmez
bir külfet kılıyor…
Gençliği evlilikten soğutan medya
dezenformasyonları, ekonomik kaygılar işi daha da zorlaştırıyor…
Artık modern kent yaşamında gençlerin kararları üzerinde ‘büyük sözü’ de geçmiyor…
Çünkü geniş aile yok…
Cemiyet, cemaat çevreleri de bu
konularda eskisi kadar ilgili değil…
Hülasa şu dünya sürgünümüzde, Rabbimizin sevgi ve şefkat pınarı kıldığı evliliği
neredeyse kendimize zehir kılıyoruz…
Yüce Allah’ım ‘… lütfumdan zenginleştiririm…’ güvencesi bile yeterince bizi harekete geçirmiyor…
Üretilmiş korkulardan dolayı önümüzü göremiyoruz ve habire öteliyoruz.
Kendimize yazık ediyoruz…