Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
08 Aralık 2015

GENÇLER BEYNİNİ İYİ KULLANMALI

Beynimiz hayatımızın en büyük, en önemli organı ve benliğimizin merkezidir. Kainattaki en gelişmiş ve mükemmel yapı olan beyin, bütün hareketlerimizde, düşüncelerimizde duygularımızda her zaman devrededir. Beynimiz olmasaydı, görmeyecek, hatırlamayacak, iletişim kuramayacak, hissedemeyecek, uyuyamayacak, vücut sıcaklığımızı bile sabit tutamayacaktık.

İnsan beyni kıvrımlıdır. Beyin yüzeyi bir metrekarenin yirmide biri kadar olmasına rağmen korteksteki (beyin kabuğu) katlanmalar sayesinde beynin faal alanı 1.5 metrekareye ulaşır, yani kafatasının büyüklüğünde hiçbir artma olmaksızın beynin gücü otuz kez artırılmış olur. Beyin yüzeyinin bu sebepten üçte biri serbest yüzeyde, üçte ikisi ise kıvrımların derinliklerindedir. Beyin yüzeyi kıvrım kıvrımdır. Bu gelişmişlik sayesinde insan araç kullanır, parmaklarıyla ince işleri yapabilir, dil ve matematik sembollerle haberleşmeyi gerçekleştirir, zevk ve isteklerini yani doyumlarını geçici de olsa bastırmayı mümkün kılar. Bu şaşırtıcı özellikler beyinde bulunan 100 milyar civarındaki sinir hücresinin (nöron) ve bu hücreler arasındaki hemen hemen sonsuz sayılabilecek iletişim ağının sonucudur. Beynin bunca fonksiyona sahip olması ancak bu iletişim ağının gelişmiş olması ile mümkündür.

Beyin dar bir rafa sıkıştırılmış, tepilmiş bir yorgan gibi durur. Parçalı kafatasının içinde bütün boşlukları en ekonomik şekilde dolduracak tarzda yerleşmiştir. 100 milyar hücreden oluşan 1400 gramlık kütle, bu şekilde dar bir mekana sığar.

Üstelik beyin en erken teşekkül eden organlardan biridir ve döllenmeden üç hafta sonra ana karnında maya tutmuş haldedir. Oluşum devresinde her dakikada tam 250 bin sinir hücresi teşekkül eder ve neredeyse sonsuz olan bağlantılar kuruldukça dış dünyadan bilgi içeriye girmeye başlar; dış dünyadan içeri girmeye başladıkça da muhtemelen bağlantılar daha hızlı kurulmaya devam eder. Böylelikle beyindeki 100 milyar nöron, hayret verici ve karmaşık yollarla birbirleriyle etkileşerek, görmeyi, hareket etmeyi, öğrenmeyi, hafızaya almayı ve düşünmeyi mümkün kılar.

100 milyar nöronun her birinin ortalama 10 bin başka nöronla bağlantı içinde olduğu düşünülürse yaklaşık 100 katrilyon bağlantıya sahip, karmaşık bir şebeke karşısındayız demektir. Bir muzun hoş kokusunu, limonun keskin kokusundan ayırmak için altı milyon beyin hücresinin harekete geçmesi gerekir.

Beyindeki nöron sayısı da ilginç özellikler taşır. İstenildiğinde yeni nöronlar oluşturulamadığından vücutta gereken fazla nöron mevcuttur. Daha sonra onlar, fazla büyümüş bir ormanı seyretmek gibi budanır.

Vücutta, ihtiyacın yaklaşık iki katı nöron vardır. Üstelik, bilim adamlarının tahminine göre nöron sayısı ile galaksimizdeki yıldız sayısı arasında bir eşitlik de mevcuttur.

Nöronlar arasındaki bağlantı noktaları demek olan sinapsların sayısı da akla durgunluk vermektedir. İnsan beynindeki tüm sinapsları sayabilmek için sayma oranı her bir sinaps için bir saniye olarak hesap edilse gereken süre 32 milyon yıldan fazla olur; eğer beyindeki mümkün olabilecek nöron bağlantılarının sayısını bulmak istersek bir milyon sıfırlı bir rakam gibi bizi daha da büyük hayrete düşürecek bir sayı elde ederiz. Bu sayıyı daha iyi anlayabilmek için bilinen kainattaki zerreciklerin sayısının 79 sıfırlı bir rakam olduğunu düşünelim.

İlginç olan durum ise bir insanın dünyaya geldiğinde yani doğumda beyin oluşumu neredeyse tamamlanmış oluşu, 100 milyar nöronla hayata başlamasıdır. Yaş ilerledikçe nöron sayısı aynı kalır ama nöronlar arasındaki bağlantıların sayısı artar.

Bu yüzden bebeklikten gençliğe, bir insan ne kadar çok uyarılırsa, yani yeni bilgiler öğrenir, yeni yüzler tanırsa bu bağlantıların miktarı o kadar çok artar.

Çocukluk ve gençlik döneminin insanın eğitim ve öğretime ayrılması boşuna değildir. Çünkü nöronlar arasındaki yollar bu dönemde oluşur.

Gençlere tavsiyemiz; beynin alıcı olduğu bu kıymetli süreyi okumaya, bilgi ve kültürünü artırmaya, beceri ve yeteneklerini geliştirmeye ayırmalıdırlar. İnanın, ömür boyu kullanılacak bilgi ve becerilerin çoğu gençlik dönemi sonuna kadar öğrenilir.

Toplumda hak ettiği yeri almak isteyenler beyinlerinin bu kapasite ve alım gücünü göz önüne almak zorundadır.