Dolar (USD)
35.16
Euro (EUR)
36.59
Gram Altın
2958.42
BIST 100
9916.22
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
30 Nisan 2020

Gemisini kurtaran kaptan!

Rahmet ayının içinde düşüncelere daldım. Bir nefis muhasebesi yaparken siz değerli dostlarımı da ortak etmek istedim. Olağan dışı bir hayat temposu ile alışık olmadığımız bir şekilde, evlerimizin içine sıkışırken kaybettiklerimizin farkına varalım istedim.

Bir yandan pandemi gerçeği ile karşı kaşıya kalırken, her sene duymaya alışık olduğumuz dünya gündeminden uzaklaşarak başka gündemler ile sarsıldım. Helak mı oluyoruz düşüncesi ile titrerken “içimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak etme!” diyerek ellerimi Rahman’a açtım.

Rollerimizi güzel oynamazsak kaybedenlerden olacağımızı gördüm. Yaşanan onca dramlara son olması düşüncesi ile insanlığımızın önündeki engelleri hatırlamayı istedim.

Ve dedim ki;

Her an gözetim altında olup sorumluluğumuzu unutarak, ölüme çok yakın olduğumuzu bilip değişime açık olmayarak insan olur muyuz?

Kendi isteklerimizi önceleyip eşlerimizi ihmal ederek, isteklerini görmemezlikten gelerek mutlu olabilir miyiz?

Kalemiz olması gereken evlerimize emek vermeyerek, eşimizi yüreğimize koymayarak aile olabilir, evlatlarımıza iyi örnek olabilir miyiz?

Kulak duymak, göz görmek, kalp de anlayıp sevmek için yaratılmıştır. Nasihati dinlemeyen kulak, güzeli görmeyen göz, doğruyu algılayıp sevmeyen kalp bedene yüktür.

Bütün sözler dinleme, anlama ve uyma ile hayata anlam katar. Güzellikler; dinleyenler ve yüreğine söz geçirenler için olur. Ancak mutluluğa talip olanlar umduklarına kavuşur.

Alemlerin tek sahibi sözü dinleyip uyanları ve sağlam duruşta olanları doğru yola ileteceğini vaat etmiştir. Sağlam duruşlu olmak ne istediğini bilmekledir.

Bizi biz yapan belki de diğer mahluklardan üstün yapan en önemli özelliğimiz öncelikle dinlememiz, görmemiz akabinde güvenmemiz, teslim olmamız, hatamızı kabul etmemizdir.

Lakin yaptığımız hataları anladıktan sonra değiştirerek daha güzelini yapmazsak ne anlam ifade eder ki?

Gözler ve kulaklar kalbin danışmanıdır. Göz doğruları görür, kulak doğruları işitir. Lakin kalp kendi söylemlerini tasdik etmeyeni pek dikkate almaz. Hatta bazen doğruları görmeye ve işitmeye bile tahammül edemez. Asıl vurgunun kalbe yapılması bundan dolayıdır.

İman; güven ve teslimiyetin birleşimidir. Güvenin olduğu yerde teslimiyet vardır. Elbette sonsuz teslimiyet Allah’adır. Aksi takdirde hoş bir hayat olmayacaktır.

Rahman, kullarına karşı güven veren, elinden, belinden, dilinden emin olan insanları muhatap alır.

Güven veren güven duyulmayı da hak eden, sorumluluklarının farkında olan, her nimeti emanet olarak görendir.

Mallarımız gibi eşimiz ve evlatlarımız da bize verilmiş bir emanet değil midir?

İç huzurumuzu yakalayamazsak mutlu olup mutlu edebilir miyiz?

Yaptığımız hayırlı işler dahi olsa mutmain olabilir miyiz?

Muhabbetin, sevginin, merhametin olmadığı yuvamızda huzuru yakalayabilir miyiz?

Hakka vereceğimiz hesabı düşünmeden, birbirimizin örtüsü olmadan, evde yaşanan sorunları beraber halletme derdiyle kavrulmadan, hayırda, af etmede-vermede-sevmede-güzelliklerde yarışmadan huzurlu olabilir miyiz?

Hayatı kazanma endeksli yaşamak bu kadar mı zor?

Ticaret mantığını neden evlerimizde göremiyoruz?

Neden eşlerimize “çantada keklik” gözü ile bakarız?

Yoksa iyilik ile kötülük yapanın hayatlarının ve istikballerinin aynı olacağını mı sandık?

Hep iyi olduk da karşımızdakinin kötü, bu kadar sıkıntılı hayat yaşamanın suçunun hep karşımızdaki olduğunu mu bildik?

Hep zannettik. Zanlarımıza da en çok biz kandık. Yalan dediğimiz dünyaya her zaman aldandık.

Her isteğimiz hemen ve tam olsun istedik. Verdiğimizi anında almak istedik.

Hatta ekmeden biçmek, emek vermeden yemek istedik.

Diken ektik gül bitsin istedik. Gül çıkmayacağını bili bile ısrar ettik ve sonunda isyan ettik.

Akabinde ne mutlu olduk, ne de mutlu edebildik.

Ne kadar mutlu edersek o kadar mutlu olacağımızı bile bilemedik.

Hatta şeytanın varlığını yani yapılan yanlış kanunları bile günah işlememize gerekçe kıldık.

Bir ömür su gibi akıp giderken hüsran içinde olduğumuza inanamadık. Gemimiz batarken seyirci kaldık. Gemisini yüzdürenlere de haset ettik.

Hasılı kelam; gemisini kurtaran kaptandır. Gemisi olmayan da boğulmaya mahkûmdur.