GELMİŞ GEÇMİŞ EN AMERİKAN'CI CHP GENEL MÜDÜRÜ
Kılıçdaroğlu’nun Mayıs 2010’da yönetime getirilmesi ile birlikte oluşan yeni anlayış partiyi hiç olmadığı kadar Amerikancı ve küreselci bir çizgiye taşımıştır. Baykal’a tertip edilen kaset komplosunun amacı partide bir vites değişikliği yani Parti’nin küreselcilerle el ele kol kola olmasını sağlamaktı.
Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesi ‘İstiklal
ve İstikbalimiz’ in temini üzerinedir.
Kemalizm’le birlikte ‘laiklik’
temel unsur haline getirildi ve uğruna her şey feda edildi.
Daha evvelde yazmıştım İstiklal ve istikbalimize ilk darbe İstiklal
Savaşı Kahramanı(!) İnönü tarafından indirilmiştir. İnönü’nün, ABD ile
imzaladığı ‘Askeri ve Ekonomik İşbirliği
Anlaşması’ ile ülkemizde Amerikan
mandacılığının temeli atıldı. ABD kongresinde çıkarılan ve tarihe ‘Truman Doktrini’ olarak geçen yasanın kapsamına
alınmamız ve bu yasanın ülkemizde bir iç hukuk haline getirilmesi bir ihanettir.
Ne diyor o yasa ve anlaşma?
“Madem ki Türk ve Yunan Hükümetleri, Birleşik Devletler Hükümeti’nden, milli
bütünlüklerini ve hür milletler olarak mevcudiyetlerini idame ettirebilmek için
gerekli ve diğer yardımları acil olarak talep etmişlerdir…” maddesi Türkiye’yi, ABD’nin denetimine soktu...
O dönemde ABD ile yaşadığımız sorunlar İnönü’yü fazla etkilemiş olmalı
ki 1963’te Times dergisine verdiği beyanatta “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye o dünyada
yerini alır” demişti. Fakat bu söz POTUS Johnson’a karşı söylenmiş gibi
yansıtıldı. Lakin gerçek bu değildi ve ancak 1,5 sene sonra anlaşılabildi.
Biraz daha gerilere Lozan’a kadar gidecek olursak aslında emperyalizmin
İnönü’nün bu gafletini beklediğini görürüz.1923’te Lozan görüşmeleri sürerken İngiliz
Baş delegesi ve Dışişleri Bakanı Lord Curzon, Ankara Hükümeti’nin Dışişleri
Bakanı ve Baş delegesi İsmet Paşa’ya der ki: “Aylardan beri müzakere ediyoruz. Arzu
ettiklerimizin hiçbirini(!) alamıyoruz, vermiyorsunuz(!), anlayış
göstermiyorsunuz. Memnun değiliz(!) sizden. Ama ne reddederseniz cebimize
atıyoruz. Memleketiniz haraptır. Yarın bize geleceksiniz, o zaman bu cebimize
koyduklarımızdan her birini birer birer çıkarıp size vereceğiz. Bugün
reddettiklerinizi o gün kabul edeceksiniz “ der.
İlginç bir rastlantıdır. İnönü, Lozan Antlaşmasının imzalandığı Temmuz
ayında (1923), onu yok sayacak Amerikan egemenliğine kapı açan anlaşmaya imza
atmış oluyordu… Bu yasa ile birlikte POTUS Truman ya da diğerleri, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti’ne, ”anlaşma gereği şu konuda yasal düzenleme
yap” yada “şu yasa Amerikan çıkarlarına aykırı” dediğinde başkanın bu
istemini yerine getirmekle yükümlü hale gelmiş olduk.
Yardım koşulsuz olmadı ön koşul hep ‘Amerikan
çıkarlarına bekçilik yapmak’ oldu.
Anlaşmalara uymadığımızda da cezalandırıldık.
Çünkü 1952 tarihli kongre yasasının 511 numaralı paragrafının (a) ve (b)
bentleri bunu gerektiriyordu: “…askeri taahhütleri yerine getirmekten şu
veya bu sebeple kaçınan ülkelere hiçbir şekilde iktisadi yardım yapılmaz. ”Ya da
“Birleşik devletlerin güvenliğini artırmaya hizmet etmeyen hiçbir iktisadi
yardım yapılmaz.”
İnönü, bu tuzağı iş işten geçtikten çok sonra ancak anlayabildi...
Bu anlaşmaların bağlayıcılığı karşısında 1963-1974 yılları arasında
Kıbrıs’ta yaşanan Rum-Yunan mezalimine Milli Şef hiçbir şey yapamadı. Niyetlendi
fakat Johnson Mektubu ile hizaya çekildi.1974’e gelindiğinde CHP el değiştirmiş
Ecevit Genel Başkan olmuştu ve Rahmetli Erbakan ile birlikte koalisyon hükümeti
kurulmuştu. Kıbrıs Barış Harekâtı kararı özgüveni yüksek lider Rahmetli Erbakan
sayesinde alınabilmişti.
Kıbrıs Barış Harekâtı, Amerika’ya rağmen Türkiye Cumhuriyeti’nin batı
karşısındaki ilk diklenişidir.
“Yeter artık! Bıçak iliğe dayandı” deyişidir.
ABD Kıbrıs sorunu yaşanırken bizi hep engelledi. Ambargo uyguladı. Askeri
ve ekonomik yardımları bir silah gibi kullandı. Ülkemiz hem terörle ve hem de
ekonomik buhranlarla terbiye edildi.
Neden mi?
O dönem ABD Başkan Yardımcısı Siyonist Yahudi Nelson Rockefeller: ”Ekonominin
kilit noktalarını ele geçirerek politik etkinliği sağlamak gerekir. Amerika’nın
yaptığı budur.” Diyordu. ABD gerçekten Rockefeller’in dediğini
yapıyordu.
Türkiye, o günlerde ne Amerikan AID, ne İMF nede Dünya Bankasından
destek alamadı. Çünkü önerilen politikanın dışına çıkılmıştı. Cezalandırılmalıydı.
Hızla 12 Eylül’e gelindi. Ülke “Our Boys” dedikleri darbeci
ajanlara teslim edildi. Ardından CIA kayıtlarında “en Amerikan taraftarı lider”
olarak geçen Özal’lı yıllar…
Şu bir hakikattır ki; Türkiye,
İnönü döneminde Amerikan rüyasına yattı, Menderes’le küçük Amerika hayali
kurdu, Ecevit döneminde (70’li yıllarda) Amerika ile hayal dahi
kurulamayacağını bildi, 28 Şubat’ta emperyalizme karşı buluğa erdi,15 Temmuz’la
emperyalizme karşı nasıl savaşılacağını bütün dünyaya öğretti. Bu süreç hep acılarla
doludur.
70'li yıllarda Ecevit’in CHP'si ülkedeki Amerika karşıtlığı havası ile antiemperyalist
anti Amerikancıydı. Türkiye, onun döneminde çok yokluklar çekti.70 cente muhtaç
hale getirildi. Aslında Türkiye cezalandırılıyordu. Terör ve ekonomik buhran kırbaçtı.
Varlık içinde yokluk, yokluk içinde acı çektik. Sebebi Amerika’nın dayattığı
politikalara ‘hayır’ dememiz
sonucunda içimizde kurduğu kumpaslardır.
O dönem Ecevit’in CIA biyografisindeki notta “Tarafsız ya da ılımlı Batı karşıtı”
olarak yazılıydı.
Bugünse; GOEBBELS Kemal'in idaresinde CeHaPe en Amerikancı parti
durumunda. ABD’nin kumpası ile Genel Başkan oldu. Onun emrettiği gibi gayri
milli muhalefet yapıyor. 6’lı masayı ikame edip, ABD’nin kurduğu
FETÖ,PKK,PYD,YPG gibi terör örgütleri ve siyasi uzantıları ile yakın ilişki
içinde. Bu haliyle CHP ‘İstiklal ve
İstikbal’imizin ruhuna el Fatiha diyor.
Amerika gezisinde beraberinde götürdüğü gazetecileri atlatarak 8 saat
ortadan kaybolup, TRUMP'ı tahtından eden gölge CIA 'Center for American Progress'
ve devlet yetkililer ile görüştü...
Hatta FETÖCÜ Şerif Ali Tekalan'la görüştüğü
iddia ediliyor. İcazet peşinde koşarken "aman yakalanmayalım"
diyor. Türkiye’nin geleceği ile ilgili faydalı ne varsa papağan gibi “hayır” diyor. 6’lı masanın açıkladığı
hükümet programı müstemleke ülkelerine dayatılabilecek nitelikte onur kırıcı. Amerika’nın
50’lerde dikte ettiği, 60-70’lerde terrbiye ettiği, hatta 80-90’lardaki güçsüzlüğümüzü
suiistimal ettiği dönemleri hatırlatır nitelikte. Atatürk havalimanı yeniden
açılacak, Kanal İstanbul yapılmayacak, Akkuyu Nükleer Santral gözden
geçirilecek, Türkiye Merkez Bankası İstanbul Ofisi kapatılacak, Cumhurbaşkanlığı
köşkü Çankaya’ya taşınacak, Fiyat İstikrar Komitesi kapatılacak, Kur Korumalı
Mevduat durdurulacak, Yapımı devam eden Şehir Hastaneleri durdurulacak, Varlık
Fonu kapatılacak, Yeni Termik Santral yapılmayacak.
Say say bitmez.
ABD’nin kurduğu masa ABD’nin verdiği ev ödevini yapar.
Bu haliyle Goebbels Kemal’in CIA notunda sizce ne yazıyordur?
SONSÖZ
Ben söyleyeyim.
"Gelmiş geçmiş en Amerikancı en mandacı CHP Genel
Müdürü"
Vesselam…