Gelin Tanış Olalım
Fırat Tanış’ı film ve dizi oyunculuklarının yanısıra, Gelin Tanış Olalım adlı kuşatıcı seyirlikler üzerinden tanıdık. Bir ara Amak-ı Hayal adlı uzun metraj film senaryo çalışmam nedeniyle aynı romanı da, sahneye yansıtacağına dair haberlere rastladığımda çalışmalarına olan alakam yoğunlaşmıştı. Takipte olduğum bir isimdi.
Fırat Tanış, 12 Ağustos tarihli sosyal meydan çıkışında “o
cenah”a dair bir soru sordu. “20 yıl olacak. Var mı o cenahtan 1 tek yetişmiş,
nitelikli müzisyen, ressam, oyun yazarı, senarist, yönetmen, besteci... 20 yıl.
20 koca yıl. Var mı?”
Şüphesiz bir sanatçının ayrıştıran, kutuplaştıran, öteki
saydığını hem olumsuzlayan, hem de genelleyen bir söz sarf etmesi şaşırtıcı.
Bir sanatçının “o cenah şöyle böyle” demesi ile kapı önünde veya kahvehanede
“Çorumlu değil misiniz, hepiniz şöyle veya böylesiniz” demesi arasındaki beş
değil, üç değil, bir farkı, nüansı söyleyiniz desek yeri var. “O cenah”ı
belirttiği sanat disiplinlerinde bir çırpıda tümüyle silen o keskin cümleyi
sarf etmiş olmakla, onları neredeyse hiç tanımadığını veya ön yargısızca tanımak
istemediğini de göstermiş oldu. Bir sanatçının kendisini ön yargısızca izleyen,
belki ilgiyle takip edenlerin de bulunduğu koca bir kesimi, farklı düşünse de
kendi ülkesinin halkı hakkında böyle düşünebilmesi ve konuşabilmesi onları
nasıl da karşısına aldığının ve yargıladığının da işareti olmak bakımından
üzücü…
İyi bilsin ki “o cenah” benzer soruları, sorgulamaları daima
kendine sorarak yaşadı, yaşıyor.
Kimi sanat dallarında neden var olamayışımızın pek çok
alanda önümüze konulan ceberut engellerin yanı sıra, sanatı adeta yasaklayan
geleneksel din ve hayat algılarından kaynaklı olabileceğinin üstünde yıllarca
durduk ve sorunlarımızı çözümlemeye, kendi kıtlıklarımızı giderecek sorgulayıcı
bir bakışla kendimizi yeniden daha doğru ve güzel var etmeye ve çoğaltmaya
çalıştık, çalışıyoruz. İnsanlığın kendini gerçekleştirme ortak sürecine, kimi
alanlarda bir süreliğine eşlik edemeyişimizin hem küresel güçler, hem yerel
güçsüzlüklerimiz, zaaflarımız, yanlış algılarımız, hurafelerimizden, hem de
referanslarımızı çağın değişen şartlarında güncellemeyip, değişmez
sabitelerimizin aydınlığında değişimi yakalayamayışımızdan kaynaklanmış
olabileceği üzerine çokça düşünüp tartıştık ve gün be gün buna dair çözümlerle
dertlendik, tasalandık. Somut çarelere yöneldik.
Çözümlerimizin sonuçlarını almaya da başladık. Şimdi çok
kıymetli fakat yok sayılan bir takım isimleri burada sayacak değiliz. Fakat
yine de eksiğimizin de farkında olarak bu derece yıkıcı, yok sayıcı bir
paylaşımın doğrudan suçlusu ve tek öznesi biz değiliz.
Fırat Tanış’ın, henüz kendisinin de tanış olmadığı ve ön
yargıladığı cenahları kendi ifadesiyle bildirmesinden, Semih Çelenk’in yazıp
yönettiği Gelin Tanış Olalım adlı tek kişilik türkülü seyirliği tam anlamıyla
içselleştiremediği anlaşılıyor.
Fakat olgunluk; başkalarının eksikliği üzerinde değil, kendi
eksikliği üzerinde yoğunlaşmak ve tamamlanma çabasıdır. Hatta bir sanatçının
ayırt etmeksizin herkesin, kesimin eksiğini
gediğini giderici toplumsal sorumluluklar yüklenmesi veya en azından
buna ön ayak olması beklenir.
Belki de devletin sanatçı yetiştiren kurumları bir asra
yakın zamandır kendilerini “o cenah”ın tam karşısında konumlandıran tarafta
iken, Güzel Sanatlar Akademilerinden, Konservatuvarlardan dünyanın söz
edebileceği kalitede kaç sanatçı yetiştirildi? Gibi sorular sorulabilir. Ancak
sormayacağız. Keşke yetişmiş olsun. Keşke ülkemiz en kıymetli alanlarda temsil
gücüne ulaşsın. Hatta bırakın temsil gücünü en alt tabana kadar hayatı sanatla
yaşama konusunda bilinçlenmiş ve bunun keyfini süren halka halka bir bir halk
olalım.
Daha pek çok şey söylenebilir. Ancak polemiksiz
söylenebilecekler bakımından bu kadarla kalalım.
Bakın ne diyeceğim? İşte bu konuda yapılmakta olan güzel
işlerden sadece biri:
HBS Sinema Akademisi’nden bahsediyorum. Peygamber as
döneminin en iyi sanatçılarından Hassan b Sabit’in adını alan akademi, Siyer
Vakfı tarafından Alemlere Rahmet Kısa Film Yarışması ile birlikte aynı yıl
yarışmanın eğitim zemini olması düşüncesi ile genç sinemacıları yetiştirmek
üzere kuruldu. Her yıl sinemanın farklı bir alanını projeye ilave ederek
faaliyetlerine devam eden akademide birbirinden değerli
senarist-yönetmen-oyuncu ve kurgu-montaj-ışık-ses-görüntü yönetmenliği
alanlarında önemli isimler eğitmenlik yapıyor.
Katılımcılarda aranan özellikler Sinema Radyo Televizyon
bölümü öğrencisi olmak ya da bu alana gerçekten gönül vermiş, tutarlı bir
kararlılıkta olunması şartı ilke olarak benimsendi. 6 yıldır çeşitli içerikler
ile gençlere yönelik sinema eğitimi veren HBS Sinema Akademisi İstanbul’da
vermiş olduğu eğitimlerin hızlandırılmış ve ama yoğun bir müfredat ile
Anadolu’nun 5 ayrı noktasında 7-8 er günlük programlar şeklinde icra edecek. Bu
hafta Bursa’da Sinemada Anlam Arayışı dersi ile ben de akademiye katkıda
bulunacağım.
Ayrıca Alemlere Rahmet Kısa Film Yarışması uluslararası bir
kimlik kazanmış olup bu yıl AA, TRT, GSB gibi kurumlarımızın yanı sıra Yunus
Emre Enstitüsünün destekleri ile 50’den fazla ülkede tanıtım ve duyurusu
yapılan Kısa Film Yarışması, bu yıl ki hedefini “500 eser”, toplam ödül
miktarını ise 100.000 TL. olarak belirledi. Kısa film yarışmamızın bu yıl için
belirlenen teması ise: “AİLE”
Umuyorum ki bu konularda yapılan bu ve diğer bütün
çalışmalar, çabalar sanat dolu, nitelikli sanatçılarla donanan bir toplum
hayalini gerçekleştirecek boyutta olur.