Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.76
Gram Altın
2965.38
BIST 100
9652.1
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
15 Ağustos 2020

Gelin Tanış Olalım

Fırat Tanış’ı film ve dizi oyunculuklarının yanısıra, Gelin Tanış Olalım adlı kuşatıcı seyirlikler üzerinden tanıdık. Bir ara Amak-ı Hayal adlı uzun metraj film senaryo çalışmam nedeniyle aynı romanı da, sahneye yansıtacağına dair haberlere rastladığımda çalışmalarına olan alakam yoğunlaşmıştı. Takipte olduğum bir isimdi.

Fırat Tanış, 12 Ağustos tarihli sosyal meydan çıkışında “o cenah”a dair bir soru sordu. “20 yıl olacak. Var mı o cenahtan 1 tek yetişmiş, nitelikli müzisyen, ressam, oyun yazarı, senarist, yönetmen, besteci... 20 yıl. 20 koca yıl. Var mı?”

Şüphesiz bir sanatçının ayrıştıran, kutuplaştıran, öteki saydığını hem olumsuzlayan, hem de genelleyen bir söz sarf etmesi şaşırtıcı. Bir sanatçının “o cenah şöyle böyle” demesi ile kapı önünde veya kahvehanede “Çorumlu değil misiniz, hepiniz şöyle veya böylesiniz” demesi arasındaki beş değil, üç değil, bir farkı, nüansı söyleyiniz desek yeri var. “O cenah”ı belirttiği sanat disiplinlerinde bir çırpıda tümüyle silen o keskin cümleyi sarf etmiş olmakla, onları neredeyse hiç tanımadığını veya ön yargısızca tanımak istemediğini de göstermiş oldu. Bir sanatçının kendisini ön yargısızca izleyen, belki ilgiyle takip edenlerin de bulunduğu koca bir kesimi, farklı düşünse de kendi ülkesinin halkı hakkında böyle düşünebilmesi ve konuşabilmesi onları nasıl da karşısına aldığının ve yargıladığının da işareti olmak bakımından üzücü…

İyi bilsin ki “o cenah” benzer soruları, sorgulamaları daima kendine sorarak yaşadı, yaşıyor.

Kimi sanat dallarında neden var olamayışımızın pek çok alanda önümüze konulan ceberut engellerin yanı sıra, sanatı adeta yasaklayan geleneksel din ve hayat algılarından kaynaklı olabileceğinin üstünde yıllarca durduk ve sorunlarımızı çözümlemeye, kendi kıtlıklarımızı giderecek sorgulayıcı bir bakışla kendimizi yeniden daha doğru ve güzel var etmeye ve çoğaltmaya çalıştık, çalışıyoruz. İnsanlığın kendini gerçekleştirme ortak sürecine, kimi alanlarda bir süreliğine eşlik edemeyişimizin hem küresel güçler, hem yerel güçsüzlüklerimiz, zaaflarımız, yanlış algılarımız, hurafelerimizden, hem de referanslarımızı çağın değişen şartlarında güncellemeyip, değişmez sabitelerimizin aydınlığında değişimi yakalayamayışımızdan kaynaklanmış olabileceği üzerine çokça düşünüp tartıştık ve gün be gün buna dair çözümlerle dertlendik, tasalandık. Somut çarelere yöneldik.

Çözümlerimizin sonuçlarını almaya da başladık. Şimdi çok kıymetli fakat yok sayılan bir takım isimleri burada sayacak değiliz. Fakat yine de eksiğimizin de farkında olarak bu derece yıkıcı, yok sayıcı bir paylaşımın doğrudan suçlusu ve tek öznesi biz değiliz.

Fırat Tanış’ın, henüz kendisinin de tanış olmadığı ve ön yargıladığı cenahları kendi ifadesiyle bildirmesinden, Semih Çelenk’in yazıp yönettiği Gelin Tanış Olalım adlı tek kişilik türkülü seyirliği tam anlamıyla içselleştiremediği anlaşılıyor.

Fakat olgunluk; başkalarının eksikliği üzerinde değil, kendi eksikliği üzerinde yoğunlaşmak ve tamamlanma çabasıdır. Hatta bir sanatçının ayırt etmeksizin herkesin, kesimin eksiğini gediğini giderici toplumsal sorumluluklar yüklenmesi veya en azından buna ön ayak olması beklenir.

Belki de devletin sanatçı yetiştiren kurumları bir asra yakın zamandır kendilerini “o cenah”ın tam karşısında konumlandıran tarafta iken, Güzel Sanatlar Akademilerinden, Konservatuvarlardan dünyanın söz edebileceği kalitede kaç sanatçı yetiştirildi? Gibi sorular sorulabilir. Ancak sormayacağız. Keşke yetişmiş olsun. Keşke ülkemiz en kıymetli alanlarda temsil gücüne ulaşsın. Hatta bırakın temsil gücünü en alt tabana kadar hayatı sanatla yaşama konusunda bilinçlenmiş ve bunun keyfini süren halka halka bir bir halk olalım.

Daha pek çok şey söylenebilir. Ancak polemiksiz söylenebilecekler bakımından bu kadarla kalalım.

Bakın ne diyeceğim? İşte bu konuda yapılmakta olan güzel işlerden sadece biri:

HBS Sinema Akademisi’nden bahsediyorum. Peygamber as döneminin en iyi sanatçılarından Hassan b Sabit’in adını alan akademi, Siyer Vakfı tarafından Alemlere Rahmet Kısa Film Yarışması ile birlikte aynı yıl yarışmanın eğitim zemini olması düşüncesi ile genç sinemacıları yetiştirmek üzere kuruldu. Her yıl sinemanın farklı bir alanını projeye ilave ederek faaliyetlerine devam eden akademide birbirinden değerli senarist-yönetmen-oyuncu ve kurgu-montaj-ışık-ses-görüntü yönetmenliği alanlarında önemli isimler eğitmenlik yapıyor.

Katılımcılarda aranan özellikler Sinema Radyo Televizyon bölümü öğrencisi olmak ya da bu alana gerçekten gönül vermiş, tutarlı bir kararlılıkta olunması şartı ilke olarak benimsendi. 6 yıldır çeşitli içerikler ile gençlere yönelik sinema eğitimi veren HBS Sinema Akademisi İstanbul’da vermiş olduğu eğitimlerin hızlandırılmış ve ama yoğun bir müfredat ile Anadolu’nun 5 ayrı noktasında 7-8 er günlük programlar şeklinde icra edecek. Bu hafta Bursa’da Sinemada Anlam Arayışı dersi ile ben de akademiye katkıda bulunacağım.

Ayrıca Alemlere Rahmet Kısa Film Yarışması uluslararası bir kimlik kazanmış olup bu yıl AA, TRT, GSB gibi kurumlarımızın yanı sıra Yunus Emre Enstitüsünün destekleri ile 50’den fazla ülkede tanıtım ve duyurusu yapılan Kısa Film Yarışması, bu yıl ki hedefini “500 eser”, toplam ödül miktarını ise 100.000 TL. olarak belirledi. Kısa film yarışmamızın bu yıl için belirlenen teması ise: “AİLE”

Umuyorum ki bu konularda yapılan bu ve diğer bütün çalışmalar, çabalar sanat dolu, nitelikli sanatçılarla donanan bir toplum hayalini gerçekleştirecek boyutta olur.