Gelin kendi nefsimizden başlayalım
Neredeyse her aklıselim Müslüman, son yıllarda “ne olacak bu Müslümanların hail?” sorusunu, daha sık sormaya başladık. Korona ve sonrasında gelişen ekonomik savaş, bu sorulara tavan yaptırdı. Çünkü şer cephenin yapmakta olduğu ifsatlar, yer yer her birimizin evini, ailesini de etkilemeye başladı. Çünkü hak cephe yeterince çalışmayınca, şer cephenin etkisi, daha da çoğalıyor. Çünkü “kainat boşluk kabul etmez.” Ve “yoğun olan, diğerini bastırır.”
“Kimse ayranım ekşidir demez”
atasözü malum ve yerinde bir sözdür. Herkes yaşanan olumsuzluklarla ilgili,
kendisi dışında suçlu arar. Mümkün olduğunca kendisini beri kılıp başkalarını
suçlamaya çalışır. Tabi bu yaklaşım, insaflı bir yaklaşım değildir. Evet, suç
veya kusur, tamamen başkasına ait olup kişi kusurdan beri olabilir veya suç
bizde de olabilir. Önemli olan, kişinin sorumlu armada, önce kendi nefsinden
başlamasıdır.
Meşhur “camdan veya aynadan
bakma” örneği, önemlidir. Camdan bakan, hep dışarıyı ve dolayısıyla kendisi
dışındaki kimseleri görür. Aynadan bakan ise, kendi kendini görür. İşte bizler;
sosyal, siyasal, ekonomik, kısaca tüm sorunlar konusunda, sorumlu araştırırken,
öncelikle kendi nefsimize bakmalıyız. Bizim bu konuda bir eksikliğimiz varsa,
öncelikle onu telafi edip sorumluluğumuzu yerine getirirsek, belki de zaten
sorun kalmayacaktır. Zira “her kes kendi evinin önünü süpürüşe, çöpçüye
hacet kalamaz.”
Şu anda en çok endişe verici
olan, ekonomik hayattır. İnsanlar suçlu arayıp duruyorlar. Hükümet mi,
muhalefet mi, bu işin faili dışarda mı, içerde mi tartışmaları gırla gidiyor.
Gelin biz iğneyi önce kendi nefsimize batıralım ve bir öz eleştiri yapalım. Bu
ekonomik sıkıntı da benim bir kabahatim var mı? Hatta kabahat tamamen
başkasında da olsa, ben bu sıkıntıyla ilgili ne yapabilirim? İşte bu vb.
soruları her birimiz kendi nefsimize sorduğumuz zaman, çözüme yönelik ilk adımı
da atmışız demektir.
Ben kendi açımdan düşündüğüm
zaman, ekonomik sorunların biz sıradan insanlar için en öncelikli çaresi kanaat
ve iktisattır. Kanaat; sebepler
alimde üzerimize düşüne yaptıktan sonra, Allah’ın ihsan etmiş olduğu rızık ve
imkanlara rıza göstermektir. İktisat ise; Allah'ın (cc) bizim
için takdir ettiği rızık ve imkanları, tutumlu ve yerinde kullanmak anlamındadır.
Aldığımız haftalığa, maaşa, bahçe
veya tarlamızdan gelen mahsule razı olmak kanaat, o maaşı
veya mahsulü ay sonuna kadar veya bir sonraki mahsule kadar, idare edip tutumlu
bir şekilde harcamak da iktisat oluyor. Tabi ki tam
manada bir iktisat için; lüks, konfor, israf ve saçıp savurmaktan, fuzuli
harcamalardan tamamen uzak durmak da ayrıca gereklidir.
Evet ülkemize yönelik ekonomik
bir savaş var. Hükümet edenler içinde, bürokraside vs. yetim hakkına tevessül
eden gafiller de var. Ak parti içine çöreklenmiş, mebzul miktarda AKP’liler de
var. Ancak dedik ya, biz önce kendi nefsimizden başlayalım. Ben bu ekonomik
buğranın neresindeyim? Benim bu işte bir etkim var mı? Nasıl olsa her birimiz,
kendi hesabımızı mahşer gününde hakimi mutlak olan Allah'a (cc) vereceğiz.
Yolsuzluk yapan bürokrat veya
siyasetçiler, paradan para kazanan lobiler mahfilleler vs. bizi temize
çıkarmaz. Hatta onların çok büyük vurgunlar yapması da bizim daha az vurgun
yapmamızı mübah kılmaz. Onlar çalıp çok savuruyor diye, ben emeğimle kazanıyor
olsam da savurganlık yapamam. Çünkü ben israfın haram olduğuna iman etmişim.
Bakın ayet ve hadisler ne diyor:
“Yiyin, için, fakat israf etmeyin! Muhakkak ki
Allah-u Teâlâ israf edenleri sevmez.” (Araf 31) “Akrabaya,
yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver, fakat saçıp savurma. Çünkü saçıp savuranlar şeytanların
kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankörlük etmiştir.” (İsra
17/26-27)
“Yiyip için, giyinin ve tasadduk edin. Fakat israf ve
kibirden sakının!”(Buhari)
“İktisat eden zenginleşir, israf eden fakirleşir.”(Bezzar)
Ancak gel görelim ki, biz bu
konuda rotayı şaştık. Kanaat ve iktisadı neredeyse tamamen unuttuk.
Elbiselerimiz dolaplara, ayakkabılarımız raflara sığmaz oldu. Sadece açık büfe
otellerde, lüks lokantalarda değil, bizzat evlerimiz de bile ekmek, yemekler
çöpe atılır oldu. Artık sıradan insanlar evlerinde 2-3 TV, bilgisayar vs.
bulunduruyorlar. Durumu iyi olanlar, aile efradının her birine birer müstakil
araba aldıkları gibi, kendilerine de 3-5 farklı araç alabiliyorlar. Şehir içi,
şehir dışı, özel davetler için, arazi için ayrı ayrı araçlar… Ev apartman vs.
konusu da aynı; yazlık, kışlık, devre mülk, deniz evi ve daha neler… ama bu
böyle gitmez. Ya kanaat ve iktisatla kulluğa ve aslımıza döneriz, ya da bir
şekilde ilahi cezaya müstahak oluruz. Allah (cc) encamımızı hayreyleye…