Gelecekteki tarih: 'Sen ki İsrail...'
İsrail'in saldırılarına alıştık diyeceğim; ama "alışmak" sözü gittikçe duyarsızlaştırmayı de besleyen bir kelime. Filistin'de baskı ve zulümler İsrail gündelik rutin işlerden. Düşünüyorum da, Filistin'de doğup büyüyen bir çocuk, bir genç hangi geleceğini hayal edecek? Sabah evden çıkarken, "anneciğim okula gidiyorum" yerine, bu zulme direnme temrinleri yapmaya devam edecek. Anneler ise çocuklarına "Allah'a emanet"i bizdekinden farklı bir şekilde söyleyecekler; akşama görüşüp görüşmeyeceklerine dair derin bir tedirginlik içinde.
Suriye de dahil İslam dünyasında olup bitenler ve İsrail'in saldırıları karşısında, birden uluslararsı ilişkiler uzmanı kesilip de bölgenin yeniden analizini yapmak artık bıktırıcı bir anlatım olmaya başladı. İçimden sadece bölgeye adalet temelinde dizayn verecek bir gücümüz olsa diye geçiriyorum. Çünkü, bu zamana kadar İsrail saldırılarına karşı kimse, onu bundan vazgeçirecek bir cesareti göstermedi. Benim hafızam, hep İslam dünyasının mazlumluğu üzerine malzemelere sahip. Birileri saldırır, biz de onun ardından kınar ve o saldırıları lanetleriz. İşte bunun için Kanuni'nin "Sen ki Fransuvau2026" diye başlayan hitabını derin bir gelecek özlemi olarak içimizde saklarız.
İslam dünyasında İsrail'e olan cılız tepkileri anlıyorum ve haklı görüyorum tabii ki. Ancak ayrı ayrı hesap edip topladığında ekonomik, siyasi, kültürel dinamikleri güçlü olan; ancak neticede zulümlere karşı etkinlik bakımından sıfır toplamlı bir İslam dünyasından bahsediyoruz. Ben beni bildim bileli Filistin'deki insanların kaderi değişmedi. En nihayetinde ateş düştüğü yeri yakıyor ama Filistin'in bizim için duruşumuzu test edebileceğimiz önemli bir imtihan alanı olduğu kesin.
Yakın zamana gelinceye kadar, Mısır başta olmak üzere İslam ülkelerinin iktidarı, İsrail politikalarına pratik olarak yardım eden bir seyir izlemiştir. Halkların duygusal samimiyeti ve paylaşımı ile iktidarların Amerika ve İsrail yanlısı politikaları arasındaki ayrılıklar, sürekli olarak gündelik işleri ve geçimi ile başbaşa bırakılan halkların daha da zayıf düşürülmesi ile derinleşmekteydi. Şimdi Arap dünyasında başlayan hareketlenme, ilk planda iktidarların yeni politikalarının ideal anlamda olmasını sonuçlamasa da, en azından eskisinden farklı bir yöne doğru evrileceğini bekleyebiliriz. Bu evrilme, iktidarı ve halkıyla, İsrail'in bölgede sıkıştırılması ve yalnızlaştırılması yönünde bir seyir de izleyecektir/izlemelidir. Öte yandan İslam dünyası arasındaki ekonomik, sosyal, siyasal birlikteliklerin geliştirilmesi ve yeni bir boyuta taşınması bile ciddi bir etkinlik üretebilecektir.
Türkiye, geçmişten bu yana etkinlik gösterme çabası içinde. En azından yeni dönemde halkla arasında duygusal yakınlıkların kuvvetlendirilmesi ve altının çizilmesi bile anlamlıdır. Başbakan Erdoğan'ın Davos'ta "One minute" sözünden sonra Arap dünyasında oluşan coşku, İslam dünyasının dinamiklerinin harekete geçirilmesinde duygusal ve psikolojik faktörlerin ne kadar etkili olduğunu bir kez daha göstermiştir. Geçmişteki politikalar Türkiye'yi, bütün ilgilerini Batı'ya yöneltmiş; ittifaklarını ve geleceğini Batı üzerinde temellendiren, Arap dünyasına üçüncü sınıf muamele yapan bir ülke konumuna sokuyordu. Batı dünyası, müslüman ülkeleri birbirine değdirmeden hepsi ile ayrı ayrı temas kuran bir siyasa izliyordu. Bunu hala devem ettirmeye çalışıyor. Ancak İslam ülkelerinin birbirine ekonomik, kültürel, toplumsal teması arttıkça, süreç içerisinde Batı ülkelerin İslam dünyasını ayırarak kurdukları nüfuzun gelişen güç dengeleri oranında azalacağını bekleyebiliriz.
Pazartesi gün Milat gazetesinin de manşetine yansıyan Başbakanın Netanyahu'ya bir hitabı vardı: "Hesabını iyi yap." Bu hitap, bir vizyon ve tarihteki gelecek özlemini yansıtması itibarıyla önemsenmesi gereken; ama henüz etkinlik düzeyi düşük bir meydan okumadır. Fakat her halükarda Türkiye'nin Arap ülkeleriyle bir gelecek tahayyülünde buluşma çabasını devam ettirmesi önem taşımaktadır. Arap dışişleri bakanlarıyla birlikte Davutoğlu'nun Gazze'ye ziyaretinde "Bu işgal bitene kadar yanınızda olacağız; Allah şahit olsun ki, sizi yalnız bırakmayacağızu2026" sözü, en azından gelecekte bir etkinlik üretme vadini içinde barındırıyor ve sadece Filistin halkına değil tüm İslam alemine çağrıda bulunuyor.