Gelecek Yılların Yıldızı: Türkiye
Akılla ilgili bilmemiz gereken en önemli şey belki de şudur: Akıl, nefes alıp vermek gibidir. Sürekli olmalıdır, kesintisiz olmalıdır.
Nasıl ki oksijen hayatın canlılığı için olmazsa olmaz bir ihtiyaçsa akıl da hayatın doğru canlılığı için olmazsa olmaz bir ihtiyaçtır.
Siyasette istisnalar elbette vardır ve tamamen haklı ya da tamamen haksız diye insanlar, gruplar, devletler değerlendirilebilir. Genelde siyasette haklı olan pek çok hal, fiil ve fail vardır. Tam aksi de vardır.
Ne yazık ki insan nefsi, hem dine hem de siyasete çokça müdahildir. Bu iki alan üzerinde gerek usul kaideleri oluşturulurken gerekse uygulanırken çok baskın hareket eder, sürekli can yakmak ister.
Ortak sorun veya değil memleket işlerinin, herhangi bir meselenin çözümünde siyasiler iletişime geçer. Bu esnada bir taraf, kısa bir akli değerlendirmeden sonra kendilerine göre haklı olduklarını ispat eder. Tüm öneri ve iletişimlere kapalı hale gelip akıllarını kontak kapatır gibi kapatırlar. Ne demek istediğimizi tecrübeli bazı siyasetçiler mükemmel biçimde anlarlar.
Kendilerini kapatmaları demek, etraflarına ipek böceği gibi koza örmek demektir. Akıl kullanmayacaklar, aklın yerine kendi ideolojik nefsini kullanacaklar demektir. Kendileri haklıysa muhatapları tamamen haksız demektir.
Bu andan itibaren onlar haklılıklarını arttırırken, muhatapları onlara göre sürekli zulmetmekte, baskı yapmakta demektir. Zulmedenlere ne yapılır? Katli vaciptir deyip kılıçlar çekilir ve saldırılır.
Sadece bir taraf değil, her iki taraf da aklını kapatıp, akılları yerine nefsiyle hareket edebilir. Her iki taraf da muhatabı olan taraf için katli vaciptir deyip kılıçlarını çekebilir. Bu durumda ise cehennemin yaşanması kaçınılmazdır.
Bir din âlimi, insanın imtihanının nefsten ibaret olduğunu anlayamamışsa dinden hiçbir şey anlayamamış demektir. Din; nefsin, Allah’ın kurallarını bilip uymasından ibarettir. Asla isteyerek uymaz, uymayacaktır. Onu terbiye edeceksiniz ki kurallara ancak öyle uyacaktır. Dolayısıyla din, nefs terbiyesi demektir.
Siyasette de durum aynıdır. Bir ülke, birliği bozulduğu ya da birliğin kalitesi düştüğü için zayıflar, yok olur. Siyasi Birliği bozan en büyük etken daima nefstir. Siyasi aktör, kurum ve grupların yeterince terbiye edilmemiş, kurallara ve usullere uymayan, bozguncu toplumsal nefsleridir.
O yüzden Dinde ve Siyasette karar alıcı olanlar; insanın, toplumun ve kurumların nefsini terbiye etmek için her türlü kurumu ve bu kurumların yapacağı çalışmaları planlayıp faaliyete geçirmelidirler.
Siyasette yol almak, birlik kurmak, bu ülke aracılığıyla Hak bir dünya kurmak isteniliyor. Bunun yolu; ülkedeki her kurum insanı, her siyasi grup ve kurumlarına tam ve doğru bilgilerin ulaştırılmasıdır.
Ülkeyi; devletiyle, milletiyle daha sağlıklı, daha güçlü, daha zengin konuma taşımak ve siyasette güçlü olmak isteniliyor. Bunun yolu; aklın tam ve doğru olarak kullanılması, ahlak (nefs terbiyesinin eseri ahlaktır) ve bilginin tam ve doğru olarak kullanılmasıdır.
Türkiye elbette bugüne nazaran gelecek yıllarda hesaplamalarımıza ve tahminlerimize göre dünyanın birkaç yıldız ülkesinden biri olacaktır. Eğer insani kıymetleri yaşamaz ve yaşatamazsa, 40 yılda bin bir zahmetle kazandığını 40 saniyede kumar masasında kaybeden bir kumarbaz gibi yıldızı parladığı gibi sönüverebilecektir.
Gelecek yılların yıldızı Türkiye’yi söndürtmeyin yeter! Anlayan, anlamayan siyasi aykırılara anlamlandırsın yeter!