Gelecek On Yıl
Türkiye, her türlü negatif gelişmeler ve her türlü yapısal eksiklikleriyle, 21.yy'ın ilk çeyreğinde yakaladığı dinamizm ve dönüşüm arzusuyla gerçekten de eski Türkiye değil. Ancak "Yeni Türkiye" ülküsünün içini dolduracak kadar da ideal noktada değil. Türkiye, bir sarkaç üzerinde salınımına devam ediyor, ya köklü, yapısal dönüşümü yani pek çok noktada reformu göze alarak gerçekten yeni bir Türkiye kuracak ya da geleceği için yapılması gereken her ciddi işi geriye bırakarak geri kalmışlar liginde patinaj yapmaya devam edecek.
Türkiye önündeki on yıl içerisinde ekonomide; ranta dayalı ekonomik sistemden, innovasyon destekli, üretim temelli bir yapıya geçemezse, adil gelir bölüşümünü kolaylaştıracak tedbirleri almazsa, gelişen dünya trendlerini yakalayarak yeni pazarlara açılabileceği bir dış ticarete dayalı büyüme modelini tercih etmezse, ar-ge ya ayırdığı payı gelişmiş dünya ekonomileri gibi yüksek düzeye çekmezse gerçekten ekonomik açıdan lig atlayamayacak, fakirlik ve yoksulluk belasından arınamayacaktır. Ülke kaynaklarının büyük kısmının küçük bir azınlık tarafından kontrol edildiği ve servetin tabana yayılmadığı bir ülkede sosyal huzursuzluklar da kaçınılmaz birer gerçek olarak karşımızda durmaktadır.
Yine Türkiye'nin kapsamlı ve köklü bir kamu yönetimi-devlet reformuna ihtiyacı vardır. Gelinen noktada genel ekonomi üzerinde oldukça büyük yük teşkil eden devlet aygıtı daha esnek daha verimli ve daha üretken bir yapıya kavuşturulmalı, devlet çağın ihtiyaçları doğrultusunda yeniden örgütlenmeli, bu yeniden yapılanma arayışında hakiki bir yerel yönetimler reformu, hakiki bir ilkesel değişim ve etik dönüşüm programı da asla ihmal edilmemelidir. Faşist ve zorba değil, otoriter, sözü dinlenen bir adalet devletine olan ihtiyaç ortadadır. Yani sadece bir organizasyonel yeniden yapılandırma yeterli olmayacak bununla birlikte bir zihniyet devrimi de gerekecektir.
Diğer yandan Türkiye'nin etkili bir güvenlik ve savunma reformuna ihtiyacı vardır. Türkiye terör belasından arındırılmadan gelişemez, kalkınamaz. Ordu bütün teknolojik yeniliklerle tanıştırılarak daha esnek ve caydırıcı bir güç konseptine kavuşturulacaktır. Profesyonel ordu anlayışı bunun bir ayağını pekala oluşturabilir. Yine istihbarat yetenekleri güçlü bir devletin terörle mücadele kabiliyeti çok çok yukarılara çekilecektir.
Türkiye şüphesiz 20-30 yıl önceki Türkiye değildir. Ancak alacağımız daha çok mesafe olduğu da ortadadır. Kamu yönetimi-devlet yönetimi reformu yanında ülkenin bir de siyaset kurumunu güçlendirecek bir dizi reforma ihtiyacı vardır. Siyasi partiler kanununun değiştirilmesi, seçim sistemine getirilecek yenilikler, başkanlık sistemine geçiş, yeni, sivil anayasa, siyasetin finansmanı meselesinin yeniden ele alınması başlıca reform başlıkları olarak ele alınabilir.
Eğitim ve kültür altyapımızın güçlenmesi, inanç, değerler, gelenek ve tarih gibi önemli alanların yeni bir anlayışla ele alınması, köklerimize yabancılaşmadan geleceği inşa edebileceğimiz bir eğitim ve kültür altyapısının kurulması için dünyanın çağdaş gelişmeler ışığında yakaladığı son noktada ne olup bittiğini, kendi merkezimizden, kendi penceremizden kendi filtrelerimizle ve büyük bir öz güvenle değerlendirebileceğimiz yeni bir gözlüğe ihtiyacımız var. Elbette bu sadece bir devlet girişimiyle olacak şey değildir ancak güçlü devlet geleneği bulunan Türkiye'nin bu alanda en azından devlet politikalarını yeniden gözden geçirmesi bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmaktadır.
Anlaşıldığı kadarıyla Türkiye'nin üç önemli sacayağı üzerinden geleceğini inşa edebileceği ortaya çıkmaktadır: Bunlar, yüksek ahlak, adaletli otoriter bir devlet ve derinlikli bir ilim/düşünce hayatıdır.
Önümüzdeki on yılın sosyal panoramasına bakıldığında; gündemimizde; adil paylaşım, güvenlik, özgürlük, ahlak, adalet, ilim, teknoloji, azim ve reform gözükmektedir. Türkiye geçmiş on yılda yapamadıklarını tekrar gözden geçirerek önümüzdeki on yılı boşa geçirmemek zorundadır.