Geleceğimizi tercihlerimiz belirler
Gündemdeki sorunlar sürekli konuşulur. Ancak çözümün nasıl olacağı ile ilgili fikir üreten çok azdır.
Birçok kişi başkasının ürettiği fikirleri tekrar eder. Ancak olması gereken herkesin yeni fikirler üretmesidir.
Bir konuda fikir üretebilmenin yolu da bilgi sahibi olmaktır. Bilgi sahibi olmak için okumak gerekir.
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte bilgiye erişim imkânları hızla arttı. Ancak bu imkânları doğru değerlendiren maalesef çok az.
Günümüzde teknolojinin gelişmesiyle birlikte internet üzerinden bir konu hakkında çok rahat bir şekilde bilgi edinebiliyoruz.
Ancak teknolojinin bu yönünden daha çok eğlence amacıyla kullanımı oluyor.
Peki, hiç mi eğlenilmeyecek?
Elbette eğlenilecek. Ancak bu eğlenme süreleri çok uzamamalı.
Birçok kişinin aklından “… ama çok çalışıyoruz, çok yoruluyoruz. O yorgunlukla okumaya ne zaman kalıyor ne enerji…” şeklinde düşüncelerin geçtiğini tahmin edebiliyorum.
Evet, Türkiye’de çalışma saatleri çok uzun. Bu kadar çalışma zamanına karşılık üretilen çıktı çok az.
Buna düşük verimlilik deniyor.
Düşük verimliliğin nedenleri
Her şeyin bir maliyeti vardır. Bir şeyi yapmanın maliyeti olduğu gibi yapmamanın maliyeti de vardır. Buna fırsat maliyeti denir.
İnsanın her durumda önünde iki fırsat vardır. Yapmak veya yapmamak…
Bir bilgiyi edinmemenin fırsat maliyeti bazen çok büyük olabilir.
Örneğin; bir üniversite öğrencisi sadece okulda aldığı eğitimi yeterli görüp geri kalan vakitlerinde evinde veya yurtta yatarak veya oyun oynayarak geçirebilir. Ancak bunun fırsat maliyeti bu zamanı doğru değerlendirip okumak, öğrenmek, konferans, seminer, söyleşi, panel vb. etkinliklere gitmektir. Veya okuduğu bölüm ile ilgili staj, yarı zamanlı çalışma vb. gibi aktivitelerde bulunmaktır. Bu öğrenci mezun olduğu zaman, öğrenciyken yaptığı tercihlere göre iş bulabilecektir veya bulamayacaktır.
Bir işçi sadece yaptığı işi yeterli görüp ek eğitimlerle kendisini donatmadığı zaman daha yüksek maaşlı işe girme imkânını da kaybeder. Veya ekonomi kötüye gidip çalıştığı iş yerinin kapanması durumunda yeni bir iş bulmakta zorlanacaktır. İş bulmak için geçen zaman büyük bir gelir kaybına neden olacaktır.
Aynı şekilde bir çiftçinin tarımsal hastalık olması durumunda ne yapması gerektiğini bilmemesi o yılın mahsulünün tamamını kaybetmesine neden olabilir.
Yani, demem o ki biz kendimizi geliştirmek için gayret göstermemiz gerekiyor. İnancımız gereği bir işi bitirdiğimizde bir başka işe koyulmamız gerekiyor. Dinlenme vakitlerini de işimizi daha iyi bir şekilde yapabilmek için değerlendirdiğimiz vakit olarak görmeliyiz.
Fırsat maliyetlerini doğru değerlendirdiğimiz zaman hem kendi hem de çalıştığımız iş yerinin verimliliğini artacaktır. Bu bireysel hareket toplumsallaştıkça ekonomik gelişme hızlanacaktır.
Bugün ekonomik verimsizliğin, yani aynı girdilerle daha fazla çıktı üretilebilecekken daha az çıktı üretilmesinin nedeni, yapılan iş ile ilgili yeterli bilgiye sahip olmamanın yanında işin severek ve isteyerek yapılmamasıdır.
Üniversitelerde yıllarca eğitim alıp geçimini sağlamak için, bölüm dışı bambaşka bir işte çalışmak zorunda kalan gençler işini severek yapmadığı için düşük verimlilik sorunu yaşandığını görüyoruz.
Ancak bir diğer sorun da o ki kişinin sevmeyerek yaptığı işten ayrılmak ve severek yapabileceği işi yapmak için kendisini geliştirme çabasının olmamasıdır.
Bu durumda bir kısır döngüye giriliyor ve aynı sorun tekrar edip duruyor.
Sonuç olarak; hayatta her zaman önümüzde fırsatlar bulunmaktadır. Önemli olan bizim bu fırsatları nasıl değerlendirdiğimizdir. Doğru tercihi yaparsak ilerleyebiliriz. Ancak yanlış tercih yaparsak olduğumuz yerde kalır ve hiçbir zaman ilerleyemeyiz. Bu durum hem bize hem çevremize hem de ülkemize büyük zarar verir.