Geleceğimize miras
“Biz insanı en güzel biçimde
yarattık” (Tîn; 4) diye ferman
eyleyen Mevla’mız o insanın da içinde bulunduğu bu âlemi “Şüphesiz biz her
şeyi bir ölçüye göre yarattık.”
(Kamer; 49) ilahi bildirisi ile bir düzen, ahenk ve ölçü içinde yaratmış
ve “Allah’ın, göklerde ve yerde bulunan şeyleri hizmetinize verdiğini,
nimetlerini gizli ve açık olarak önünüze bolca serdiğini görmez misiniz?
İnsanlardan öyleleri vardır ki bir bilgi, bir rehber ve aydınlatıcı bir kitap
olmadan Allah hakkında tartışmaya kalkışırlar.” (Lokmân; 20) ayetiyle de bildirildiği gibi
insanın emrine vermiştir.
Dünya üzerinde yaşamın sürdürülebilmesi
için en değerli varlığımız çevremizdir. Bu çevre bize verilmiş bir emanettir
aslında. O emanetleri kollamak ve korumak da bizim en önemli görevlerimizden
birisidir. Bu bilinçle çevreye bakan insan bu güzelliklerden dolayı da Allah’a
şükreder ve onu koruma sorumluluğu içinde hareket eder. “O sizi yerden var
etti ve size orayı mâmur hale getirme görevi verdi. O halde O’ndan mağfiret
isteyin; sonra O’na tövbe edin. Şüphesiz rabbim yakındır, duaları kabul eder.” (Hûd; 61) ayetiyle de sabit olduğu gibi bu
insana yüklenmiş ilahi bir görevdir.
Çevreye emanet gözüyle bakmayan
insanoğlu o güzellikleri hoyratça harcar ve zayi eder. Ne yazık ki, doğal
kaynaklarımızın tükenmesi, iklim değişikliği ve çevre kirliliği gibi sorunlarla
karşı karşıyayız. Bu noktada, çevre bilinci kavramı önem kazanıyor. Çevre
bilincinin ne olduğunu anlamak ve neden her bireyin bu konuda sorumluluk
taşıdığını kavramak gerekmektedir. Bu sorumsuzluğun bedelini tüm insanlık
birlikte ödemektedir. Bunu da Yüce Mevla2mız bize ayetleriyle bildirmektedir. “İnsanların
kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu;
böylece Allah -dönüş yapsınlar diye- işlediklerinin bir kısmını onlara
tattırıyor.” (Rûm; 41)
Bu dünyada bizden başka
canlıların da haklarının olduğunu unutmamalıyız. Sadece kendimizi değil gelecek
kuşakları da düşünmeliyiz. Çevre bilinci, doğal kaynakları koruma,
sürdürülebilir yaşam ve gelecek nesillere temiz bir dünya bırakma anlayışını
içerir. Günümüzde hızla tükenen ormanlar, kirletilen denizler ve artan hava
kirliliği gibi sorunlar, insanların çevre bilincine daha fazla ihtiyaç
duyduğunu gösteriyor. Çevre bilinci, sadece bireysel düzeyde değil, aynı
zamanda kurumlar, işletmeler ve hükümetler tarafından da benimsenmelidir.
Çevreyi kirletmek sadece çevreye karşı işlenmiş bir kötülük değil, aynı zamanda
o çevreyi birlikte kullanan canlılara karşı işlenmiş bir suçtur. İnsanın en
başata sorumlu tutulacağı kul hakkıdır.
Her birey, günlük hayatında basit
adımlarla çevre bilincini yaşatabilir. Elektrik ve su tasarrufu yapmak, geri
dönüşümü teşvik etmek, plastik kullanımını azaltmak gibi adımlar, büyük etkiler
yaratabilir. Aynı zamanda, sürdürülebilir ürünleri tercih etmek ve çevre dostu
seçimler yapmak da çevre bilincinin bir parçasıdır. Çevreyi temiz tutmak ve
korumak dini ve ahlaki bir görevdir. “Temizlik imanın yarısıdır” (Müslim,
Taharet,1) buyuran Peygamber Efendimiz bu gerçeğe dikkat çekmiştir.
Eğitim de çevre bilincinin
yaygınlaşmasında kilit rol oynar. Okullarda ve topluluklarda çevre konularında
farkındalık yaratmak, gelecek nesilleri çevre konusunda bilinçli bireyler olarak
yetiştirmek açısından önemlidir. Ayrıca, hükümetler ve işletmeler de
sürdürülebilir politikalar ve uygulamalar geliştirerek çevre dostu bir gelecek
için öncü olmalıdır.
Peygamberimiz bir gün;
-Hoş karşılanmayan iki şeyden
sakının! Buyurdu. Sahabe:
-O iki şey nedir? Diye
sordu. Hz. Peygamber de;
-İnsanların yolunu ve
gölgelendikleri yeri kirletmektir, Diye cevap verdi. (Müslim, Taharet,68)
Çevre bilinci geleceğimizi
şekillendirecek en önemli unsurlardan biridir. Hepimizin bu bilinci yaşatma ve
yaygınlaştırma sorumluluğu vardır. Küçük adımların büyük değişimlere
dönüşebileceği unutulmamalıdır. Temiz bir dünya ve sağlıklı bir çevre için
harekete geçmek, gelecek nesillere en değerli mirası bırakmaktır.