'Geleceğimize güvenle bakabilmek için'
“Geleceğimize güvenle bakabilmek”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın cümlesinin tamamı
şöyle:
"Kendini
bilen, tarihini bilen, medeniyetini bilen, inançlı, ahlaklı, erdemli gençler
yetiştirmeden geleceğimize güvenle bakamayız.”
Aklı başından gitmemiş olan herkesin yüzde yüz
hak vereceği bir değerlendirme.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın, “eğitim ve kültür alanlarındaki sıkıntılara” nice konuşmasında
dikkat çektiği malûmlarınızdır.
Mesela…
Birlik Vakfı’nın 2015 yılındaki 30. Yıl
Kutlamaları Merasimi’nde şunları söylemişti Sayın Cumhurbaşkanı:
“Türkiye'de geçtiğimiz 13 yılda
her alanda tarihi bir dönüşüme, tarihi bir değişime şahit olduk. Ülke olarak
çok önemli mesafeler kat ettik. Ancak bu
süreçte iki alanda, eğitimde ve kültürde hedeflediğimiz noktaya gelemediğimizi
üzülerek söylemek istiyorum. Eğitimde altyapıyı güçlendirdik. Eğitimin, öğretimin içeriği konusunda
çocuklarımızı medeniyet tasavvurumuza uygun şekilde yetiştirme konusunda aynı
şeyi söyleyemiyorum. Ümitsiz değilim, bunu başaracağımıza inanıyorum. İmam
hatip okullarımıza giden öğrenci sayımızın 1 milyon 200 bine çıkması çok
önemli. 600 binden 28 Şubat sonrası 60 bine indi. İktidarımız süresinde bu
sayıyı artırdık. Müfredatı süratle geliştirmemiz, zenginleştirmemiz lâzım. Bunu
yaptığımız zaman gençliğimiz çok farklı şekilde gelişecektir. Kültür alanında da yapılmak istenenle
yapılması gerekenler arasında çok ciddi fark var. Türkiye'nin diğer
alanlarda ihtiyaçlarının büyüklüğü, milletimizin gırtlağına dayanan sıkıntıları
çözme gayreti böyle şekillendirdi. Ama daha fazlasını yapabilirdik. Şimdi
önümüze bakacağız. Önümüzdeki yıllarda eğitim ve kültür alanında bir
seferberlik içinde ilerlemeliyiz. Özellikle STK'larda güzel gelişmelerimiz var.
Yük yüklenerek, onların da katkıda bulunması gerekiyor. Çok büyük görevler
düşüyor.”
Evet, Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu konuşmasının
üzerinden beş, altı yıllık bir zaman dilimi geçti.
Memleketin başındaki nice badire, karşı
karşıya kalınan bir dolu tehlike, bir türlü “takım oyunu”na geçilememesi, “yalnızlık”,
vesaire…
Farklı sebepler öne sürülse de netice ortada:
“Eğitim ve
kültür alanlarında” arzu edilen noktaların epeyce uzağındayız.
Ve üstelik bu, “muhalefet”
yapan birilerinin “iddiası” da değil.
Bizzat Sayın Cumhurbaşkanı, “Eğitimde büyük bir
reforma imza atılacakları” vaadinde bulunduğu, 19 Ekim 2020 tarihli
konuşmasında, “Hükümet olmakla muktedir
olmak, muktedir olmakla iktidar olmak arasındaki farkı iyi biliyorsunuz. Gerçek
iktidarın fikri iktidar olduğunu iyi biliyoruz. Tek tek bireylerden
başlayarak, toplumun tamamına uzanan fikri iktidar yolu zor ve zahmetli bir
süreçtir. Kendimi bu konuda mahzun
hissediyorum. 18 yılda her alanda tarihi eserlere ve hizmetlere imza
attığımızı eğitim, kültürde arzu ettiğimiz ilerlemeyi sağlayamadığımızı
düşünüyorum.
Genç bir nüfusa sahibiz ama medeniyet tasavvurumuzu
hayata geçiremiyoruz. Medyamız bizim sesimizi ve nefesimizi yansıtmıyor.
ilimde, sanatta, kültürde benzer sıkıntılarla karşı karşıyayız. Dünyaya
kendimizi anlatamıyoruz. Bunun için de
fikri iktidarımızı da hala tesis edemediğimiz kanaatindeyim. Hiç kimsenin
bu arayıştan rahatsız olmaması gerekir.”
Evet efendim;
Sayın Cumhurbaşkanı’nın dört ay evvel yaptığı
konuşmanın altını çizdiğimiz bölümlerini de böylece vermiş olduk.
Bütün bunları “hatırlattıktan” sonra…
Gelelim günümüze…
O Adımlar Bir An Evvel Atılmalı
Sayın Cumhurbaşkanı’nın birkaç gün evvel dile getirdiği
son derece isabetli tespitle gitmiştik bu yazıya:
"Kendini bilen, tarihini bilen, medeniyetini bilen,
inançlı, ahlaklı, erdemli gençler yetiştirmeden geleceğimize güvenle
bakamayız.”
Dünden bugüne söylenenlere
baktığımızda, “süratle” hal yoluna
konulması gereken “eğitim ve kültür”
işlerinde epeyce “vakit kaybedildiğini” görüyoruz.
Meseleye hangi açıdan bakarsanız
bakın ortada “sıkıntılı” bir durum
var.
Bugünlerde “adalet ve ekonomi alanlarındaki reformlardan” bahis var
ama “eğitimde reform”
meselesi gündemde değil gibi.
Gündemi, Ana Muhalefet Genel
Başkanı’nın “saçma sapan” lâfları ve bu lâflar etrafında şekillenen tartışmalar
oluşturuyor.
Bir başka ifadeyle, gündemi Ana
Muhalefet belirliyor!..
Biz, elimizdeki kısıtlı imkânlarla
gündemi “aile”ye, “eğitim”e, “kültür”e ve dahi “sokaktaki
vatandaşın taleplerine” taşımaya…
Memnuniyetleri ve
memnuniyetsizlikleri “yapıcı dille” yansıtan
bir “kanal” olmaya gayret ediyoruz.
Umarız…
Günün birinde…
Geleceğe güvenle bakabilmemizi
sağlayacak “eğitim ve kültür”
hamlelerinin gerçekleştirildiğini görürüz…
Tam da burada hatırlatmakta fayda
var;
Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare
Kurulu Toplantısı’nın ardından çok çarpıcı bir açıklama yayınlanmıştı.
Deniyordu ki orada;
“Aile yapısını
sarsmaya yönelik saldırıların giderek yaygınlaştığı toplantıda, özellikle medya
yoluyla dayatılan çarpık bireysel ve toplumsal ilişki biçimlerinin ve gençlerin
önüne rol model olarak çıkarılan örneklerin önce aileyi hedef aldığı, medeniyet ve kültür kodlarımıza taban tabana
zıt fikirlerin ve hayat tarzlarının sürekli olarak yüceltilmesinin ve
özendirilmesinin bu oyunun bir parçası olduğu belirtilmiştir.”
Evet…
Tespit çok.
Birçok konuşmada, açıklamada nice
“kıymetli” tespit dile getiriliyor.
Ağızlarımız ne zaman ve nasıl tatlanacak?..
Sayın Cumhurbaşkanı’nın 25 Nisan
2008 tarihli AK Parti Konya İl Kadın Kolları
Kongresi’nde dile getirdiği Hz. Mevlânâ
imzalı şu veciz cümle ne kadar güzel, değil mi:
“Bal bal demekle ağız tatlanmaz, balı yersen ağız tatlanır.”