Gekbuze şiir şöleni
Çok çeşitli tarifleri yapılmıştır
şiirin. Kimisi “musikiden farklı bir musiki” diye tarif etmiş. Kimisi “Kelimelerle
güzel şekiller kurma sanatı” demiş. “Zamanı durdurma becerisi”
diyenler olmuş. “Ruhun hezeyanı” diye tarif edenler çıkmış. Necip Fazıl
Kısakürek şiiri “Allah’ı, sır ve güzellik yolunda arama işidir” diye
tanımlamış. Bana göre de şiir
“Hakka yakınlıkta,
hakikat iklimine girebilmek”
diye tarif edilmelidir.
Birçok ulusun yurdu veya gelip
geçtikleri ve medeniyetlerinden izler bıraktığı yer olan Kocaeli yarımadasında
bulunan Gebze’nin tarihte kullanılan isimlerinden biri olan “Gekbuze” ye atıf
olarak isimlendirilen ve birçok şairin katıldığı Türkiye Dil ve Edebiyat
Derneği Kocaeli şubesinin organize ettiği “Gekbuze Şiir Akşamları”nın
üçüncüsüne de katılma fırsatım oldu. “Zulme Karşı Şiir” temasıyla icra
edilen şiir gecesinde duygulu anlar yaşadık. Gazze başta olmak üzere tüm
mazlumlar adına okunan şiirlerle tarihe not düşüldü.
Mustafa Özçelik, Çanakkale şehitlerine,
Filistin’de, Doğu Türkistan’da ve dünyanın her yerinde zulme uğrayan mazlumlara
adadığı “Yağmurların serinliğinde geldiler / Açtılar tarihin yakamoz
sayfasını / Ölümün kefareti aşkın kehaneti /Ve hayatın endamıyla bir sabah
/ Yağmurların serinliğinde geldiler.” Şiiriyle zulme karşı duruşunu
gösterdi.
Şüheda Tahmaz, “Kadavrada
kalbim” başlıklı şiiriyle “Gelişin bir mevsimi ayaklandırır içimde
diyecektim, demeyeceğim. / Kalbimde şakıyan kuşları beslemeyeceğim. Sana elimde
olan tek şeyi getirdiğimi bilmeni isterdim.” diyerek duygularını döktü
kâğıda.
Zeynep Arkan, “Şans” şiiriyle
“Bozulmaz anlaşmalar severim. / Bakış açımla imzaladığım kontrat / Kendimi
kilitlediğim ve açtığım yine kendimle / Kendimi kurban edip yine kurtarırken
kahraman / kendimi sanık sandalyesine oturtan.” dizeleriyle direndi zulme.
Bestami Yazgan “Çocuğa kurşun
değse / Kırılan çiçek olur, / Çocuk ölmesin diye / Çırpınan yürek olur, / Eğer
çocuk ölürse / Yoldaşı melek olur, / Yorganı ak yıldızlar, /Döşeği ipek olur.”
dizeleri ile başlayan “Tanıdım Seni Katil” adlı şiiriyle bayrak açtı
zulme.
Betül Zarifoğlu babası Cahit
Zarifoğlu’nun seksenlerde yazdığı “Daralan Vakitler” şiirindeki “Yanakları
saçları gözleri yanmış / Zehirli gaz bombaları / Yılan gibi sokmuş yalamış
gövdelerini / Ağızları, / küçücük dilleri yanmış / Bütün Beyrut sapsarı kalmış
/ Sanki ağlamak imkânsız / Başları / Paletlerle ezilmiş babaları / Yahudi
doğramış analarını / Binlerce çocuk topların betonların altında” sözleriyle
dününü ve bugününü anlattı mazlum kardeşlerimizin.
Harun Yakarer “Artık Ateş”
şiiriyle duygularını aktardı bize. “Gürül gürül akmayan ırmaklardan bıktım /
Sicim gibi yağmayan yağmurdan / Derin bir arzu gibi dönmeyen başlardan”
sözleri yankılandı salonda.
Yahya Çerkez Ahmet Yıldırımtepe’nin
“Bir sevda kölesiyim omuzlamış dağları / Sırtımdaki yük ile aşıyorum
çağları” dizeleriyle başlayan şiirini seslendirdi.
Enes Yaylalı da Konya’dan selam
getirdi ve “Dev Aynası 2” adlı şiirinde “Gezdim kırk arşın kırk
asırlık şehirleri” diyerek duygularını yansıttı bize.
Yunus Karadağ “Çocuk”
şiirinde çocuğu “Peygamberin sırtını yaslandığı”, “Güllerden güzel”, “Üç bin
yıllık bir zeytin ağacı” diyerek tanıttı bize.
Yahya Doruk kendi şiiri “Senle
ben bir değiliz Simhan, Aramızda dağlar kadar fark var” ile seslendi
seyircilere.
Rabia Nur Tonlak ise “Her şey
yapılabilir bir beyaz kağıtla / Uçak örneğin, uçurtma mesela” diyerek
duygularını dile getirdi.
Seyyid Ensar’da “Mutfak
Balkonunda Yaşlanmak” başlıklı şiirinde “Yaz bitti / Takvim kızaran
yanaklarını okşuyor iğdelerin / üzerinde dünyanın saat beş var” diyerek
karşı durdu zulme.
Hacer Alioğlu tüm şehitleri
saygıyla anarken “Kalbime kelepçe, dilime kilit / Taktım gidiyorum
hoşcakalınız / Ardım sıra yolda zifiri bulut / Kaktım gidiyorum hoşcakalınız”
dedi.
Ben de Yüce Yaradan’ın lanetlediği,
tüm zamanların en zalim devleti ve milleti karşısında zulme uğrayan mazlum
kardeşlerimize ithaf ettiğim “Mescidi Aksa” şiirimle katıldım programa. “Ey
nebiler beldesi, ey yetimler başkenti / Şimdi kıyam zamanı, uyan ve kalk
Müslüman” dizeleriyle bitirdik geceyi.
Halk ozanı ve eğitmeni Ünal Dursun
bağlamasıyla hem şiirlere eşlik etti, hem de sevilen türküleri sunarak katkıda
bulundu geceye.
Gül ve Gönül Şairi Bestami
Yazgan’ın deyimiyle “Şair kalemini bir kılıç gibi kullanmalıdır” diyerek
bitirelim sözü…