Geçtiğimiz haftaya dair
Hafta sonu gerçekleşen iki ziyaret, ülke gündeminin baş köşesine oturdu. Baş köşeye oturan bir diğer konu ise, CHP'li Yalova Belediyesi'nin köprülü kavşak yapmak için yüzlerce ağacı katletmesiydi. Büyük ihtimalle, önümüzdeki günlerde bu konular üzerine bolca kalem oynatılacaktır.
Şimdi bende, diğer meslektaşlarım gibi konular üzerinde sırayla kalemimi gezdireceğim. Kalemimin ilk uğrayacağı yer, CHP'li Yalova Belediyesi'nin ağaç katliamıdır. Değerli Dostlar, Gezi Parkında kesilen üç beş ağaç için ortalığı ayağa kaldıranlar, kendi belediyelerinin yaptığı bu katliamla samimiyet testinden geçtiler.
Eğer bunlar ağaçları koruma hususunda samimi idiyseler, Gezide, şurda burda yaptıkları eylemlerin aynısını CHP'li Yalova Belediyesi'ne karşıda yapacaklardı. Sen, kendi belediyeni yüzlerce ağacı katlettiği için bir iki cümleyle eleştireceksin, başka yerlerde kesilen üç beş ağaç için ise, sokakları yakıp yıkacaksın. Arkadaşlar hiç kusura bakmayın, CHP'li Yalova Belediyesi sizin maskenizi düşürmüştür. Bundan sonra yapacağınız her ağaç eyleminde, karşınıza Yalova'da kesilen yüzlerce ağaç çıkacaktır.
Kalemimin şimdiki uğrak noktası, MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin Tunceli ziyaretidir. Dostlar, lafı hiç eğip bükmeden kitabın ortasından söyleyeceğim. Keşke Sayın Bahçeli Tunceli'ye gitmeseydi. Allah aşkına söyleyin, Devlet Bey'in Tunceli ziyareti olağan bir il ziyareti midir? Eğer bu ziyaret olağan bir il ziyareti olmuş olsaydı, ziyaret esnasında Tuncelililerle bir buluşma olurdu. Eğer bu ziyaret olağan bir il ziyareti olmuş olsaydı, beş saatlik planlanan Tunceli ziyareti yarıda kesilmezdi.
Ben onu bunu bilmem... Bir siyaset adamı, bak görün nasıl gidiyorum diyerek bir ili ziyaret etmez. Mutlaka gidilmesi gerekiyorsa, ziyaretin bir alt yapısı hazırlanır. Herhangi bir hazırlık yapılmadan, iddia için yapılan ziyaretlerin sonucu işte böyle olur. Ayrıca, siyasiler gittikleri yerlerdeki insanların nasırlarına basar gibi konuşmazlar.
Bugünlük kalemimin son uğrayacağı yer, Papa Francis'in Türkiye ziyaretidir. Papa'nın üç günlük Türkiye ziyaretine baktığınızda, verilen mesajlardan daha çok ziyaretin magazin boyutunun öne çıktığını görüyorsunuz. Bizim medya, Papa Francis'in bindiği arabalara kafayı taktı. Halbuki nasıl bir araca bineceğinin takdiride, tercihide Papa'nın kendisine aittir. Bizim devletimize düşen görev, gelen misafirine en iyi imkanları sağlamaktır. Misafir tercih eder limuzine biner. Misafir tercih eder kağnı arabasına biner. Gelen Misafirin yaptığı bu tercihin gündemde tutulması ülkeye ne gibi bir kazanç sağlar? Doğrusu anlamak mümkün değil.