Dolar (USD)
35.21
Euro (EUR)
36.71
Gram Altın
2958.26
BIST 100
9626.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
26 Ocak 2021

Geçti O Günler!...

İslâmî düşüncenin ülkemizde konuşulması, tartışılması, gençlerin fikrî açıdan gelişmesi Seyyid Kutup, Hasan el-Benna, Said Havva ve Mevdudî gibi yazarların eserlerinin tercüme edilmesiyle hızlanmıştır diyebiliriz.

Yetmişli yıllarda İslâmî ama yerli kaynaklardan beslenen yazar, fikir adamı ve sanatçılarımızın içinde yaşanılan şartlardan dolayı düşüncelerini net olarak paylaşamadıklarını düşünüyorum. Geçmişte düşüncelerinden dolayı tutuklananlar, cezaya çarptırılanlar çok oluyordu. Bu ve benzeri durumlardan ötürü o günlerde tercüme ve hatıratlarıyla din ve dinî konularda gündemimize aldığımız İslam ülkelerinin düşünce adamlarının eserlerinin etkisiyle İslâmî çizgilerini ülke dışındaki cemaat ve hareketlerle paylaşıp, uygulama alanı arıyorlardı. Bu yıllara arayış dönemi diyebiliriz.

Müslüman, Müslümanlık ve İslâmî düşüncenin vuzuha kavuşmasına yönelik yapılan tartışmalarda, araştırma ve münazaralarda kaynak gösterilenler tercüme eserlerdi. Zira insanımız yaşadığı ülkenin siyasî gündeminden çok okunan yazarın ülkesinde yaşanılanları öğrendiğinden kafalarda yaşanılanları tatbikata geçirebilmek için bocalamaya başlanmıştı.

Mısır ve Suriye’de örgütlü çalışmaları ile Türkiye’deki İslamcı düşüncenin ‘Müslüman Kardeşler’ (İhvan-ı Müslim) örgütünden etkilendiği günlerde Libya’da Muammer el-Kaddafi’nin ‘Yeşil Sosyalizm’ i ve ardından Ayetullah Humeyni’nin ‘İran İslam Devrimi’ ve devam eden süreçte Tunus’taki gelişmeler takip edilmeye başlanmıştı.

Tunus’ta halkının oruç tutmasını bile yasaklayan bir Habip Burgiba rejimi vardı ki, onun baskıcı yönetiminden bunalan ve İslâmî bir hayat tarzını arzulayanlar Raşid El-Gannuşi liderliğinde ‘İslami Yöneliş Hareketi’ başlatmıştı. Muhalif örgüt olarak 1981’de kurulup faaliyetleriyle Tunus halkının şuurlanmasına yönelik yaptığı çalışmalarla sempati toplayan Gannuşi ve arkadaşlarının Tunus yönetimince 1987 de sebepsiz bahanelerle tutuklatılmaları ve 30 Eylül 1987 de idama mahkûm edilmelerine diğer ülkelerin idarecileri sessiz kalmışlardı.

Halkı Müslüman olan Tunus’ta insanların dinle ilgili vecibelerini rahatça yaşamasının ve dini yükümlülüklerini yerine getirmesinin önündeki engellerin kaldırılması için mücadele eden Gannuşi ve arkadaşlarının özgür kalmasını kamuoyunda duyurmak gayesiyle Tunus Büyükelçiliği kapısına çelenk bırakan D. Mehmet Doğan, Mehmet Çetin ve Mustafa Everdi ile haberi yapmak için giden iki muhabiri de savcı Nusret Demiral gözaltına aldırmıştı.

Emekli olduktan sonra Türkçe ezanı savunduğu için MHP’de siyaset yapmasına müsaade edilmeyen Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı Nusret Demiral “Tunus Büyükelçiliğine konulan çelengin muhatabı Tunus’ta İslam devleti kurmak isteyen bir örgüttür. Biz TCK’nın 163. Maddesi ile Dernekler ve Gösteri Yürüyüş Kanuna muhalefetten soruşturma açtık. Türkiye’de İslam devrimi konusunda herhangi bir çalışma olup olmadığını araştıracağız.” Sözleriyle Türkiye’deki İslâmî anlayışı ortak örgüt kurmakla suçlayıp trajikomik hadiselere neden olmuştur.

Burgiba’nın hâkimleri Raşid el-Gannuşi ve arkadaşlarını idama mahkûm etmişler bizim savcı durumdan vazife çıkartmış olmalı ki, onların kararını ölçü alarak Türkiye Yazarlar Birliği yönetimini sindirmek istemişti.

Yapılanın sadece korkutmak veya sindirmekle alakalı olmadığını, savcının örgüt olarak üyelerin hepsini toplatma emri verdiğini öğrenen Mustafa Çetin Baydar ağabey eve gitmememi telefonda söyleyince geceyi Tarım Bakanlığı misafirhanesinde geçirmiştim. Bu vesile ile gecenin bir yarısında ‘zaten eve uğramıyor’ diyerek uykularını kaçıran polisleri boş gönderen anne ve babamı rahmetle anıyorum.

1 Ekim 1987’de Tunus Büyükelçiliğine siyah çelenk koyanlar arasında bir isim daha var ki, ne gözaltına alındıklarında, ne de mahkemede hiç zikredilmeyen birisi. Daha sonraları mesai arkadaşım da olan ilahiyatçı Necmettin Yurtseven. Çelenk konulması ve protestodan bihaber. Yurtdışına gideceğinden veda edip, helallik almak üzere uğradığı Yazarlar Birliği önünde ellerinde siyah çelenkle taksi bekleyen arkadaşlarımızı görünce ne olacağını kestiremeden onlara eşlik etmiş. Gözaltına alınan dostlarımızdan hiç birisi ne savcıya ne de hâkime onun ismini vermediğinden suçlama dosyasında yer almamış ama sayıyı tutturabilmek için kendilerine yardım edenin kendilerini oraya götüren taksi şoförü olduğunu söylediklerinden Yurtseven ertesi gün rahatlıkla Cidde’ye uçmuş.

Demokratik haklarını sessizce yerine getirmeye çalışanlar, yaka paça gözaltına alınmalar Kenan Evren’in cumhurbaşkanı, ANAP’ın iktidar Turgut Özal’ın başbakan olduğu yıllardı.

Bayram değil, seyran değil şimdi nereden hatırladık?

Büyüklerimizden öğrenmiştik arada bir eşeğin aklına karpuz kabuğu getirmenin faydası olurmuş. Kim inanır derseniz Kadir İnanır cevabımız hazır ama çok basit kaçtığından “Anlayanlar, anlamayanlara anlatsa” daha iyi ‘cuk’ oturur. Bu vesile ile Hoca Nasreddin de unutulmamış olur vesselam…