Geçmişten Günümüze Vefa Rüzgârı
Eskiden yapılmış sanat röportajları ile hazırlanmış jübile ve ihtifallerin kitaplaşması sevindirici. Bu, geçmişten beri vefa rüzgârının bizde estiğini gösteriyor.
İnsanoğlunun erdemli tarafını gösteren ‘vefa’ hissi, günümüzde olduğu gibi geçmişte de yaşanmıştır. Bugün vefat edenler için “anma programı”, yaşayanlar için de “saygı toplantısı” yapıldığı gibi mazide de bu tür faaliyetler ‘jübile’ veya ‘ihtifal’ adıyla gerçekleşmekteydi. Selçuk Karakılıç’ın kaleme aldığı Jübile Edebiyatın Renkli Dünyasına Uzun Bir Seyahat, kadirbilir kültür adamlarının, yaşayan ustalar için tertip ettikleri mühim toplantıları bir araya getiriyor. Yazar, önsöz’de şöyle diyor: “Halid Ziya, sanat hayatının elli beşinci yılında muhteşem bir hitabetle seçkin bir davetli grubuna seslenmişti ancak Küçük Ağa’nın büyük yazarı Tarık Buğra kürsüde konuşamamış, ‘Bana Türkçeyi en iyi bilen yazar diyorlar. Hâlbuki ben mutluluk kelimesinin anlamını bugün öğrendim. Mutlu oldum, teşekkür ederim.’ diyerek hüzünle kürsüden inmişti.”
Çalışkanlığına hayran olduğum çok değerli ve mütevazı bir araştırmacı olan Selçuk Karakılıç, kitabın başında “Jübile” kelimesinin kökü, anlamı ve kullanıldığı dönem ile yerler hakkında ayrıntılı bilgi verirken şöyle diyor: “Aslında daha çok tiyatroya emek vermiş kahramanlar için yapılagelen jübileler sonradan makas değiştirecek, tiyatrodan sonra edebiyat dünyasında da yapılmaya başlanacaktı. Edebiyatımızda ilk jübile Mai ve Siyah’ın ölümsüz yazarı Halid Ziya Uşaklıgil için yapılmış, büyük ses getirince edebiyat kamuoyunun dikkati yeni jübile törenlerine çevrilmişti.”
Kitapta sırasıyla Halit Ziya Uşaklıgil, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Tarık Buğra, Ahmet Kabaklı, Orhan Kemal, Abdülhak Hamit Tarhan, Yahya Kemal Beyatlı, Necip Fazıl Kısakürek, Mehmet Emin Yurdakul, Âşık Veysel Şatıroğlu, Münir Nurettin Selçuk, Mesut Cemil, İbnülemin Mahmud Kemal İnal, Fuat Köprülü ve Mustafa Şekip Tunç’la ilgili olarak düzenlenen jübile, ihtifal veya saygı toplantıları hakkında ayrıntılı bilgiler veriliyor, yapılan yorumlar ve getirilen eleştiriler ile tartışmalar ayrıntılı biçimde kitapta yer buluyor. Kapı Yayınları’ndan çıkan ve büyük emek verilerek hazırlanan kitap, konuyla ilgilenenler için önemli bir kaynak hüviyetindedir.
Mûsikî Sohbetleri
Yapılmış röportajların kitaplaşması da kültür hayatımız bakımından büyük önem arz ediyor. Zira bu konuşmalar, ilim, sanat, kültür ve edebiyat dünyamızın aydınlanmasına vesile oluyor. Kıymetli Türkolog ve müzisyen Dr. Saadet Güldaş’ın arşivindeki müzik konuşmaları da Mûsikî Sohbetleri adıyla yayımlandı. Özata Ayan’ın titizlikle hazırladığı kitap, Kubbealtı Neşriyatı arasında çıktı. İTÜ Türk Mûsikîsi Devlet Konservatuvarı’nda öğretim görevlisi olarak çalışırken 1978-1986 yılları arasında mûsikî üstatlarıyla büyük fedakârlıklarla mülakat yapan ve bunları uzun zaman muhafaza eden Güldaş’ın bu eseri, bilhassa müzik dünyamızın birçok meselesi hakkında mühim tespitleri, tahlilleri ve tenkitleri ihtiva ediyor. Saadet Güldaş, kitabın ‘Giriş’inde bu hocalardan biriyle alakalı olarak şu dikkat çekici hatırayı naklediyor:
“Sadeddin Heper Hoca, ‘Saadet Hanım, bugün sohbet için geldim. Dersim yoktu da, rahat rahat görüşürüz dedim.’ diyor, kapıdan girerken. ‘Aman ne kadar iyi etmişsiniz hocam, benim dersim de bugün az idi. Buyurun, koltuğunuzu getiriyorum hemen.’ diyerek yanına koşuyorum. İkimiz de her zamanki yerimize, öğretmenler odasının pencere önüne yerleşiyoruz. Zil çalmış, öğretmeni-öğrencisi sınıflarına girmişler. Biz öğretmenler odasında sessiz ve yalnızız. Sevgili hocamız, yüzünde her zamanki tebessümüyle dinî ve lâ-dinî mûsikîmizin üslûp özellikleri ve güzellikleri ile hocası Zekâizâde’den bir hâtırasını anlatıyor; câmi mûsikîsiyle tekke mûsikîsinin ne kadar zengin örnekleri olduğunu, hayâtımızın hemen her safhasında bu müziklerle iç içe yaşadığımızı bir kere daha anlıyor ve zevkle dinliyorum.”
Kendileriyle görüşülen mûsikî dünyamızın dev üstatları, sanat semamızın parlak yıldızlarıdır: Yesâri Âsım Arsoy, Cevdet Çağla, Sâdi Yâver Ataman, İsmâil Bahâ Sürelsan, Melahat Pars, Selâhaddin İçli, Alâeddin Yavaşça, Haydar Sanal, Adnan Ataman, Nidâ Tüfekçi, Bekir Sıdkı Sezgin, Erol Sayan, Fethi Gemuhluoğlu. Bu seçkin eser, müziğimizin hazine sandıklarından biridir. Bilhassa konuyla alakadar olanların ellerinden düşürmeyecekleri bir kaynak. Sohbetlerin ses kayıtlarının da okuyuculara sunulması kitaba ayrı bir değer katmış. İki yeni romanı yazmakta olduğunu merak ve heyecanla öğrendiğim muhterem Saadet Güldaş Hanımefendi’nün ömrüne bereket, kendisine sıhhat ve afiyet diliyorum.