Geçmişten günümüze okunan yazarlar
Halid Ziya Uşaklıgil’den Peyami
Safa’ya dünden bugüne uzanan edebiyatçılarımız vardır. Bu yazarlar neredeyse
bir asırdan beri merak, dikkat ve heyecanla okunuyor.
Servet-i
Fünun devrinin velut yazarı Halid Ziya Uşaklıgil ile Cumhuriyet döneminin
kalemiyle hayatını kazanan yazarı Peyami Safa, dün de çok okunuyorlardı. Bugün
de aynı şekilde geniş bir okuyucu kitlesi tarafından merak ve heyecanla takip
ediliyorlar. Tabii bu büyük alakanın temelinde, yazarlarımızın Türkçeyi
mükemmel kullanmaları ve seçtikleri konular yatıyor. Her ikisi de
okuyucularıyla sağlam köprüler kurabilmiş iyi yazarlardır. Modern Türk
romanının babası kabul edilen Halid Ziya, sadece romanlarıyla değil yakın
döneme ışık tutan hatıralarıyla da seviliyor. Onun roman dışında, hikâye,
mensur şiir, tercüme, oyun, mektup ve seyahat yazıları türlerinde de eserleri
var. Ama en çok tutulan kitapları arasında hatıralarını da saymak mümkündür.
Çocukluk, gençlik ve yetişkinlik yıllarını İkinci Abülhamid Han döneminde geçiren
Uşaklıgil’in hayatı, padişah sürgüne gidip yerine Beşinci Mehmet Reşat’ın
İttihat ve Terakki’nin isteği üzerine başa geçmesiyle değişir. İttihat ve
Terakki adına, Dolmabahçe Sarayı’na ‘Mabeyn Başkâtibi’ olarak tayin edilir. Saray
bürokrasisinin bu önemli makamında hükümet ile padişah arasındaki
münasebetlerde kritik vazife gören Halid Ziya, hem günün siyasi gelişmelerine
şahitlik eder hem de geçmişe doğru kimi hesaplaşmalarda bulunur. Bir yazar
olarak keskin gözlemlerini, vicdan sahibi bir insanolarak da görüp
işittiklerini, görüş ve fikirlerini kaleme alır. Saray ve Ötesi bu bakımdan, edebiyatçımızın kaleminden II.
Abdülhamid, V. Mehmet Reşad, İttihat ve Terakki idaresiyanında dönemin sosyal,
siyasi ve kültürel ortamına dair yazılmış en kıymetli hatıra kitaplarından
birisidir ve âdeta o yıllara tutulmuş parlak bir ayna mesabesindedir. Bu
metinler önce gazetede tefrika edilmiş daha sonra da kitap olarak okuyucuya
sunulmuştur. Dr. Özge Şahin’in titiz bir şekilde hazırladığı, notlar ve
açıklamalarla zenginleştirerek neşre hazırladığı Saray ve Ötesi, dün olduğu gibi bugün de değerini koruyor ve
okunuyor.
SARAY VE SÜRGÜN
Bir
başka hatırat kitabı olarak da Nazif Sururi’nin kaleminden çıkan Saray ve Sürgün’ügörüyoruz. Eserde, tahta
çıkışından sürgüne gidişine kadar II. Abdülhamid ve devri teferruatlı biçimde anlatılıyor.
Osmanlı Devletinin merkezi olan İstanbul ve payitahtın kalbi sayılan Yıldız
Sarayı’nda yaşananlar dikkat çekici. Devlet adamı, edebiyatçı ve hukukçu kimlikleri
bulunan Nazif Sururi, devrin mühim simalarından birisidir. “Propaganda Nâzırı”
olarak kabul edilen, ‘jurnal’ ve ‘hafiye’ kavramlarının etrafında döndüğü bir
canlı tanık olarak görülen Nazif Sururi, görev yaptığı dönemden yıllar sonra
hatıralarını kaleme aldı. Ve II. Abdülhamid devrini kendisine göre
değerlendirdi. Yazar burada bazı tenkitlerde ve yorumlarda da bulundu.
İmparatorluğun son yıllarının ve çalkantılarla geçen devrinin dile getirildiği
kitap, 1930’larda tefrika edilmişti. Evren Levent Demir’in editörlüğünde
hazırlanan, açıklama ve notlarla donatılan kitap, bilhassa tarihseverlere hitap
ediyor. Her iki kitap Kapı Yayınları’ndan okuyucuya ulaştı.
PEYAMİ SAFA KİTABI
Peyami
Safa, Cumhuriyet devrinin en büyük romancısı. Ötüken Neşriyat yıllardan beri
yazarımızın bütün eserlerini okuyucularına muntazaman ulaştırıyor. Büyük bir
titizlikle hazırlanan külliyat, son zamanlarda bir hayli zenginleşti. Çünkü
yayınevi, yazarın çok sevilen romanları ve fikrî kitaplarının yanısıra Server
Bedi ve Safiye Peyman gibi bilinen müstear isimle yazdığı telif ve tefrika
kitaplarını da kültür dünyamıza kazandırdı. Ayrıca yeni öğrenilen Mi.Fa gibi
yeni takma isimlerinin belirlenmesiyle başka kitaplarını da bir araya getirerek
geniş külliyatını tamamlıyor. Böylece en çok okunan yazarlardan biri, bütün eserleriyle
ve çok daha yakından tanınmaya başlandı. Vefatının 60. Yılı için hazırlanan Parçadan Bütüne: Peyami Safa Kitabı, bu
derinlikli, kuşatıcı ve çok özellikli edebiyatçıyı daha iyi tanımamızı
sağlıyor. Seval Şahin, Didem Ardalı Büyükarman, Banu Öztürk ve Tülin Ural’ın
ortak çalışması olarak günışığına çıkan eser, kalemiyle hayata tutunan büyük
bir yazarın daha çok tanınmasını ve okunmasını sağlıyor. Bu çaba, aslında yayın
dünyamıza da bir örneklik teşkil ediyor. Bir yazarı sadece birkaç kitabıyla
tanımak ve etraflıca anlamak elbette mümkün değildir. Dolayısıyla bilhassa
vefat etmiş olan edebiyatçıların bütün kitaplarını bir külliyat olarak okura
sunmak hem önemli bir görev hem de kültür hizmeti olarak görülmelidir.
KİTAPLAR KİTABI
Kitaplar hakkında yazılan kitaplar da ilgi çeker. Batıda çok yaygın olan bu tür, bizde henüz emekleme döneminde. Kitaplara dair yeni yeni çalışmalar yapıldığını görüyor, seviniyoruz. Geçmişte de bu vadide sadece birkaç kitap görebilmiştik. Bu bakımdan Yahya Erdem’in yeni neşredilen Müteferrika’nın İzinde isimli kitabını görünce çok sevindim. Beni heyecanlandıran bu eserin alt başlığı “kitap ve matbuat tarihi yazıları”dır. Yazar, 1993 yılından bu yana muhtelif dergilerde yayımlanan kitap tarihiyle ilgili incelemelerini biraraya getirmiş bulunuyor. Eserde, Türkçe kitapların yanı sıra Batı’da Türkiye hakkında çıkmış kitaplar, çeşitli makalelerde ele alınıyor. Eserdeki yazılardan bazılarının başlıkları şöyle: “Büyük Sözlük Projesi”, “Müteferrika Baskılarından Batı Dillerine Yapılan İlk Çeviriler”, “Hayriye-i Nâbî’nin Fransızcaya İlk Çevirisi”, “Sahhaflar ve Seyyahlar: Osmanlı’da Kitapçılık”, “Basın ve Sansür: Hayâl Mizah Gazetesinin Tatilleri”, “Kütüphanecilerin Pîri İsmail Sâib Sencer Efendi’ye Dair”, “Kitapsever ve SahhafEtem Coşkun’un Ardından.” Ötüken’den çıkan kitabı, bilhassa matbuat tarihine ve kitap kültürüne ilgi duyanlar ile kitabiyat âşıkları, büyük bir zevkle okuyacaklardır.
TÜRKİSTAN’DA FİKİR HAREKETLERİ
Türk dünyasıyla ilgili haberler basın dünyamızda sıklıkla yer almaya başlarken bu olumlu gelişme yayın âlemine de yansıyor. Kıbrıs, Azerbaycan, Kırım ve Doğu Türkistan Türklerinin sıklıkla konuşulduğu bugünlerde Ahmet Kanlıdere’ninyeni çıkan İdil-Ural ve Türkistan’da Fikir Hareketleri isimli eseri, büyük bir boşluğu dolduruyor. “Dinî Islahçılık ve Ceditçilik” alt başlığıyla da, eserin mahiyetini daha iyi öğrenebiliyoruz. Türkistan’ın ilim hayatı, entelektüel tarihi ve reform hareketleri sahasında mühim araştırmaları ve incelemeleriyle otorite olarak kabul edilen Ahmet Kanlıdere, uzun bir zaman dilimine yayılan çalışmalarını bu kitapta bir araya getirmiş bulunuyor. “İdil-Ural’ın dinî uyanış ve modernleşme tarihi”ne dair olan monogafi, az bilinenleri genişleterek ortaya koyuyor. Eserin tanıtım metninde şu ifadelere yer veriliyor: “Kitap, Tatar edebiyatının doğuşu ve Ceditçilikten halkçı ve sosyalist düşüncelerin yükselişine, dil ve kimlik meselelerinden kadın haklarına, Rusya Müslümanlarının siyasi faaliyetlerinden Osmanlı Türkleriyle ilişkilerine, Türkistan ve Kazan’ın entelektüel birikiminin Osmanlı Türkiyesi’ndeki etki ve izdüşümlerinden yenilik hareketlerinin son kuşağının Sovyet siyasetiyle mücadelesine kadar çeşitlenen pek çok başlık altında Türk dünyasının fikir ve teceddüt tarihine muazzam bir ışık tutuyor.” Eser, Türkistan kitapları arasında şimdiden kendisine seçkin bir yer edindi.
TÜRK SAVUNMA SANAYİİ TARİHİ
Türkiye’de son yıllarda ‘Türk Savunma Sanayii’
üzerinde çok ciddi çalışmalar yapılıyor. Bu alandaki olumlu gelişmeler,
halkımızın büyük ilgisini çekiyor ve desteğini alıyor. Savunma sanayii alanında
Türkiye’nin de artık konuşuluyor olması ve ülkemizde üretilen silahların başka
devletler tarafından talep edilip satın alınması, şüphesiz çoksevindiricidir. Tam
da bu sırada YasinŞehitoğlu ve Enes Kurt’un birlikte kaleme aldıkları Türk Savunma Sanayii Tarihi’nin,isabetli
bir yayın hizmeti olarak takdir göreceği ve çok okunacağı anlaşılıyor. Eser
savunma sanayii tarihimize ışık tutan son derece başarılı, arşiv belgelerine
dayanan ve son zamanlarda alanında yapılmış en kapsamlı bir çalışma olarak alaka
çekiyor. Kitabın arka kapağında şöyle deniliyor:
“Türk Savunma Sanayii Tarihi isimli bu eser, savunma sanayimiz ile ilgili bir hafıza inşası oluşturma amacını güderken Türk girişimcilerinin gayret ettikleri takdirde ulaşacakları başarıların tarihî anlamda bazı örneklerini de sunmaktadır. Çalışmada, özel girişimlerin de ortaya çıkmaya başladığı bir ortamda, girişimcilere ve onların hayatlarına da değinilmiş ve 1834 yılından günümüze kadar yıllar kendi içinde dönemlendirilmiştir. Gerek Osmanlı gerekse Cumhuriyet döneminde yer alan işletmeleri inceleyerek savunma sanayimizin gelişimi gözler önüne serilmeye çalışılmıştır. Diğer taraftan edinilen bulguları özetlemek amacıyla detaylı bir envanter listesi oluşturulmuş, bütün bu bilgiler ve bulgular ışığında Türk Savunma Sanayii’nin derinlemesine bir değerlendirmesi yapılmıştır.”Her iki eser,yakın zamanda Ötüken Neşriyatı arasında çıktı ve kitapevlerinin vitrinlerine konulup okurların istifadesine sunuldu.