Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
30 Nisan 2020

Geçinemiyoruz Saffet!

Seninle bir ömür boyu demiştim ya!.. Evet. Artık dayanamıyorum. Niçin? Geçinemiyoruz Saffet!

Buyrun istifa dilekçem. Ne.. nasıl.. niçin? Efendim.. çok uğraşılıyor, anlaşamıyoruz arkadaşlarla…

Mehmet öğretmeni sürgün edin!.. Ama çok dürüst ve çalışkan müdürüm… Olsun gene de edin…

Tek doğar, tek ölürüz. Ancak asla tek başına yaşayamayız. Mutlaka kendi cinsimizden etrafımız olmasını isteriz. Kendi cinsimizden insanlarla bir yapı kurar, çalıştırırız.

İnsan yeryüzüne indirildiğinden beridir sevdikleri ile beraber yaşar. Sevdikleri ile beraber gününü geçirir ve yıllar yılı birbiriyle geçinmek zorundadır. Bazen de sevmedikleri katılır.

Bir insan olarak bir topluluk içinde etrafımızla geçinmemiz kolay mıdır? Geçinmek gerçekten zordur hem de çok zordur? İnsan ile geçinmek, belki de dünyanın en zor işidir. Bırakın bir topluluk halinde yaşamayı, insanı tek başına, kendi kendine bırakın. Bir müddet sonra kendiyle kavga eder, kendisiyle geçinemez hale gelir insan.

Geçinmek niçin zordur? Taşınılan nefsten dolayı çok zordur. İnsan nefsi ya ifrat ya da tefrittedir. Uçlarda gezer ve yaşar nefs. Hayvanlar ve bitkilerin tüm yaşamı, yemesi içmesi idealdedir. Doyunca durur, acıkınca yer, imkânsızı istemez, beklemezler. İnsan nefsinde ideal yoktur. Ancak ideale en yakınlık vardır. Nefs, terbiye edildiğinde olsa olsa ideale en yakın hale gelebilir.

Meseleyi vuzuha kavuşturmak için yine hikâyelerden yola devam edelim. Yine hayal edelim ve düş kuralım… Issız, tropik bir adaya düştüğünüzü hayal edin.

Varlığı ve gölgesi yeter. Babanız muhteşem bir insandır…

Sıcaklığı ve şefkati yeter. Anneniz ise harikuladedir…

Size binlerce kez şükrettirir. Eşiniz...

Neşe ve sevinç kaynağınızdır. Çocuklarınız…

Beraber çay içmekten şeref duyarsınız. Samimi arkadaşlarınız…

Issız adaya ister anneniz ister babanız ister eşiniz… Kimi isterseniz onu getirin. Ekmek elden su nehirden yaşadığınızı ve paranın geçmediğini düşünün. Kendisine bile dar bakan, hayatı dar yaşayan, kendisiyle üçüncü beşinci saatte kavga etmeyi başaran insan, kaçıncı saatte, kaçıncı günde ya da kaçıncı ayda beraberindeki sevdiğiyle tartışmaya ve ayrışmaya başlar sizce?

Ve hikâyemiz şöyle akmaya devam eder miydi?

O tarafa niçin baktın Saffet? Dön önüne… Beş yıl önce bana Neriman’la evlen demiştin ama baba!.. Babamla siz profesörsünüz diye benim de profesör olmamı istediniz anne. Ama senin iyiliğin içindi. Ne istiyorum diye hiç sormadınız ki! Oysa ben davulcu olmak istemiştim…

Bu sözlerin sonucu yazının başındaki cümleler. Ayrılık kararı aldırtan cümleler. Bu sözlerle muhatabınız meseleleri darlaştırır. Oysa tam aksine genişletmesi gerekirdi. Darlaştırmak, sizde de onda da gerginlik oluşturur. Gerginlik oluşması ise aradaki sevgiyi öldürür. Bu darlık ve gerginlikten sebep sevdiğinizle tartışma çıkar, küskünlük oluşur ve geçinmek hayal olur.

Soru soralım yine… Bozucu olan insan nefsi tek başına ayrılıkları başlatabilir mi?

Bozucu olan insan nefsi geniş bakmayıp, geniş düşünmeyip, darlaştırarak gerçekten hayatı zehir edebilir mi? Geniş bakmak, dar bakmak da ne demek?

Hayata bakış ve anlamlandırmadaki darlık hem de sırat köprüsündeki gibi darlık, o anki gerginlik ve sevgisizlikten meseleye devam edeceğiz.

Sağlıcakla kalınız. Haneniz, şifahaneniz olsun.