Geciksen de yetiş!.. (1)
Allah Teâlâ “Ey iman edenler!
Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Resûlü’nün
çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki,
O’nun huzurunda toplanacaksınız” (Enfal, 24) buyurur.
Allah ve Resulü’nün çağrısı hayat
veriyor. Günde 5 defa duyduğumuz “Hayyalessalah”, “Hayyalelfelah” çağrısı bir
kurtuluş çağrısıdır. “Haydi kurtuluşa”
diye çağırır. “Namaz kılarsan, Allah'ın huzurunda kıyama durur, rükuya varır,
secdeye gidersen bu senin için kurtuluştur.” demektir.
Efendimiz (a.s.) “Sabahleyin kılmış
olduğunuz iki rekât namaz, dünya ve dünyanın içindeki her şeyden daha
hayırlıdır” buyuruyor. Yani Allah’ın (c.c.)
çağrısı, Hz. Peygamber’in (a.s.) çağrısı bize hayat verir. Onları dinlemek,
onlara kulak vermek, o çağrılara icabet etmek; bizim ebedi hayatımızı, ölümsüz
mutluluk yurdu haline getirir. Dünyamızı da mamur eder.
“Erkek olsun, kadın olsun, her
kim Allah’a ve âhiret gününe inanarak iyi ve yararlı işler yaparsa, onlara hem bu
dünyada, hem de âhirette güzel ve hoş bir hayat yaşatacağız ve onları,
yaptıkları işlerin en güzeli neyse, ona göre ödüllendireceğiz.” (Nahl, 97)
buyurur Cenab-ı Hak Teâla Hazretleri.
Efendimiz (a.s.)’ın çağrısına
Ebu Hayseme’nin gecikmeli olarak icabet etmesinden çıkarmamız gereken derslerden
bahsetmeye çalışacağım.
Tebuk; bugünkü yol şartlarıyla
Medine-i Münevvere’ye yaklaşık 760 kilometre mesafede bulunan bir şehirdir. Şam
tarafındaki Rumlardan bir tehlike; Müslümanlar aleyhine bir hazırlık, bir toplanma
istihbaratı gelince Efendimiz (a.s.) tehlike büyümeden bastırmak üzere sahabelerine
sefere çıkmak için hazırlık yapmalarını emreder. Dönem sıcak bir dönemdir ve
daha da ötesi hurmaların hasat mevsimidir. Hem sıcaktır hem de hurmalar
toplanacaktır. Bu şartlarda yaklaşık 1 aylık bir mesafe için Efendimiz (a.s.)
sefer emri vermiş, hazırlık yapılmasını istemiştir. Çok kaymalar olur, çok
takılmalar olur, bahaneler üretenler olur. Kimileri “Bu sıcakta sefere mi
çıkılır?” der.
Allah (c.c.); “Allah’ın
Resulünün çağrısına uymayarak seferden geri kalanlar, yerlerinden ayrılmamış
olmaktan dolayı sevinç duydular; canlarıyla mallarıyla Allah yolunda savaşmak
istemediler, üstelik “Bu sıcakta sefere çıkmayın” dediler. De ki: “Cehennem
ateşi çok daha sıcaktır, anlayabilselerdi!” (Tevbe, 81) buyuruyor.
Münafıkça tavırlar
sergileyenler olur. Onlara “Cehennemin sıcağı çok daha sıcaktır, keşke
bilselerdi, diye haber verir. Kimisi şeytanın sağdan yaklaşmasıyla başka başka
bahaneler üretir. Cedd b. Kays diye bir münafık der ki: “Ya Rasulallah! Duydum
ki o tarafta Rum kadınları güzelmiş. Eğer ben gidersem nefsime uyarım, günaha
girerim diye endişe ediyorum. Beni götürme.”
Cenab-ı Hak (c.c.) her
konuşulanı duyandır. Kalbin her gizlediğini, gözün baktığı esnadaki niyetini
bilendir.
“Onlardan “Bana izin ver, beni
fitneye (isyana) sevk etme” diyen de vardır. Bilesiniz ki onlar (böyle diyerek)
fitnenin ta içine düştüler. Şüphesiz ki cehennem, kâfirleri elbette
kuşatacaktır.” (Tevbe, 49)
İnsan, insanı kandırabilir
ancak Allah’ı kandırmak mümkün müdür? “Allah,
gözlerin kötü niyetli bakışını ve kalplerin sakladıklarını bilir.” (Mü’min, 19)
Bütün bu bahanelere, bütün bu geri kalmalara karşı Cenab-ı Hak
Teâla Hazretleri Tevbe suresi 38. ayet-i kerime ile müminlere seslenir: “Ey
iman edenler! Size ne oldu ki, “Allah yolunda seferber olup savaşa çıkın!”
denilince yerinize çakılıp kaldınız! Yoksa âhiretin sonsuz mutluluk ve
nîmetleri yerine, dünya hayatının şu basit ve gelip geçici çıkarlarını mı
tercih ettiniz? Fakat şunu iyi bilin ki, dünya hayatının güzellikleri, âhirete
nazaran gerçekten yok denecek kadar değersiz ve azdır”
İnsan dünyayı tercih ederse;
ibadetini bırakır, menfaatinin peşinde koşarsa, imanından taviz verir, dünyalıkla
meşgul olursa, akıbeti felakettir. İşte Ebu Hayseme (r.a.) bu konuda bize en
güzel örneklerden bir tanesidir.
Ebu Hayseme (r.a.): “Allah'ın
Resulü (a.s.), “Hazırlanın çıkıyoruz!” diye sefer emri verdiler. Ben
hazırlanmadım” diyor. “Aslında imkânlarım yerindeydi, gidebilecek durumdaydım
ama gitmedim. Çağrıya karşılık vermedim, icabet etmedim. Ben böyle ayak
sürürken ordu hazırlandı, Efendimiz (a.s.) ile birlikte sefere çıktılar. Bense
güzel bir huruma bahçem vardı, hurma bahçeme gittim.