Gazze'ye şifa olmak
Yeryüzünde, Akdeniz’e bakan küçük bir coğrafyada işgalci İsrail eliyle Filistinli kardeşlerimize yönelik bir soykırım gerçekleşiyor. Kimileri ellerine çekirdek almış izliyor, kimileri ağlayarak; kimi yüzünü buruşturuyor, kimi gözlerini kapatıyor. Sonuç değişmiyor. Kimse müdahale etmiyor/edemiyor. Herkes bir şekilde yaşananları sadece izlemiş oluyor.
İşgalci
İsrail, Suriye’de İran Büyükelçiliği’ni vuruyor, günlerce Dünya, İran’ın
vereceği cevabı konuşuyor. İran, İsrail’e davul zurna ile roketlerin yola
çıktığını haber vererek saldırıda bulunuyor, Dünya günlerce işgalci İsrail’in
vereceği cevabı konuşuyor. Sonra yine işgalci saldırıyor… Bu döngü devam
ediyor. Küresel medya ağları objektiflerini İran’a yahut işgal altındaki Tel
Aviv’e tutarken Gazze’de günlük 300 Müslüman can vermeye devam ediyor.
Gazze’de
Rimal mahallesinin kuzeyinde yer alan, Gazze'nin en kapsamlı hastanesinin adı
Şifa idi. 73 yıldır kesintisiz hizmet verdi. Aksâ Tufanı harekâtı sonrası
başlayan işgalci saldırılarında bir sığınağa dönüşen şifa Hastanesi’ne yaklaşık
30 bin sivil sığındı. Hastane odaları yaralılarla, koridorlar, merdivenler,
bahçeler Gazze halkıyla doldu taştı.
İsrail,
bir akbaba gibi hastaneye tünedi. Hastane üzerinde gece gündüz yüksek sesle
gezen dronlar, etraftaki binalara yerleşen keskin nişancılar durmaksızın
sivilleri hedef aldı. Havan toplarıyla, topçu atışlarıyla ve silahlı insansız
hava araçlarıyla haftalar boyunca parça parça saldırılar düzenlenerek
hastanenin çeşitli bölümleri vuruldu. 6 ay içinde dört defa baskın düzenlendi.
Doktorlar, hemşireler, sağlık görevlileri, hastalar infaz edildi.
İlk
baskında, işgal ordusu, Siyonist gazeteci Eddie Cohen aracılığıyla paylaştığı
videoda, Şifa Hastanesi altında bir tünel olduğu ve bu tünelin Hamas tarafından
kullanıldığını ileri sürülerek saldırı meşrulaştırılmaya çalışıldı. Yayınlanan
görüntülerdeki tünelin, İsveç’in Skipsholmen adasında II. Dünya Savaşı’ndan
kalma, turistik olarak ziyaret edilen tarihi askeri bir tünel olduğu ortaya
çıksa da gündem olmadı.
Baskın
sonrası yoğun bakım çalışanları silah zoruyla tahliye edildiler. Bir başlarına
kalan prematüre bebeklerin kurumuş kalmış iskeletleri haftalar sonra bulundu. Kesif
ölüm kokusu aylarca hastane üzerinde gezdi ve sonunda Şifa Hastanesi 18 Mart’ta
son kez kuşatılıp tamamen kullanılamaz hale getirilinceye kadar baskınlar
sürdü.
İşgalci
İsrail ordusu, 2 hafta boyunca elinde tutup alt yapısını, oksijen ağlarını ve
su kuyularını yok ettiği hastaneden ayrılınca, tarif edilemez büyüklükte vahşet
fotoğrafı bıraktı geride. Şifa Hastanesi’ne dönen Filistinliler, külliyeni her
yerinde cenazelerle karşılaştılar. Yetmedi, hastane bahçesinde iş makineleri
vasıtasıyla gömülmüş yüzlerce ceset tespit edildi. Kimi elleri arkalarından
bağlanmış infaz edilen kimi de diri diri toprağa gömülmüş Filistinlilere ait
olan bu cenazelerin tespit ve defin işlemleri daha uzun vakitler alacak gibi
görünüyor.
Şifa
Hastanesi’nde kuşatma altında kalıp can verenler, ölmeden önce duvarlara
yazılar yazarak mesaj iletmişler insanlığa. Kimi, "Anne senin gözyaşlarımı
silmeni özledim. Dertlerim yanağımda kaldı..." derken doktorlar ise şöyle
bir not yazmış: “Sabredin ey Şifa ehli. Kurtuluş yakındır!”. Bir başka Gazzeli
ise noktayı koymuş: “Allah’ın bizim için takdir ettiği kaderi kabul ediyoruz.”
Kuşatma
altına alınan, baskınlarla katledilen, yoklukla ve ölümle sınanan bu insanların
içinde bulunduğu yer bir hastane idi. İşgalci İsrail Kasım ayında hastanenin
altında Hamas’ın karargahı olduğunu iddia etse de 6 ay sonra bile tek bir iz
bulabilmiş değil. Böylesine bir ortamda bile yaşananların dünyada karşılığı
zayıf. Filistin gündemden düşerken İran-İsrail ilişkileri her şeyin önüne
geçti. İnsanoğlu Alzheimer hastalığının pençesine
düşmüş hayatını sürdürüyor. Bilişsel fonksiyonların azalması, demans/bunama
olarak ifade edilen Alzheimer, unutkanlıktan ibaret bir hastalık değildir.
Unutkanlık giderek artar, beyin hücreleri hızla yok olur ve süreç
kişinin/kavmin/yapıların/devletlerin ölümüyle sonuçlanır. Gazze’yi, insan hakları
ihlallerini, soykırımı görmezden gelmenin, unutmanın elbette bir sonucu
olacaktır.