Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
11 Şubat 2024

Gazze'nin Kurtuluşu

Bugün günlerden cumartesi, 10 Şubat 2024…

Ajanslar, Filistin’inin Gazze şeridindeki Refah şehrinin İsrail tarafından işgal edildiğini yazıyordu. Refah şehrinin kalbi olan Nasr hastanesinde 11 bin insan yaşıyor. Yaralı insanlar var orada. Hasta insanlar, çocuklar ve kimsesiz bebekler var. Annesi babası öldürülmüş çocuklar çaresiz hastahâne bahçesinde ağlıyor. Burası da Şifa hastanesindeki gibi bir katliama dönüşmeden dünyanın ses çıkarması gerekiyor. Sesimizi yükseltmeliyiz. Oradaki insanların sesi olmalıyız.

Gazze’nin kurtuluş savaşı Anadolu halkının kurtuluş savaşına benzeyecek mi? Anadolu coğrafyası zor, engebeli, dağlıktı. Anadolu insanı sözüm ona Gâvurlardan kaçıp günlerce dağlarda, mağaralarda saklanabilmişti. Ama Gazze şeridi dümdüz, insanların kaçabileceği bir duvar arkası bile yok.

Bütün bunlara rağmen Gazzeli çocukların dilinde umut şarkıları eksik olmuyor. Hep bir ağızdan “Cennet, cennet, cennet… Vallahi benim vatanım cennet…” nidaları yükseliyor Refah şehrinin sokaklarında. Sonra, sonra… İsrail uçaklardan atılan bombalarla enkaz altında kalanlar... Kimileri ağır yaralı, kimileri uykularında şehadet şerbetini içiyor. Cennet cennet dedikleri vatanlarından hakiki cennete bir yolculuk… Tam bir cennet yolculuğu seremonisi… Filistinlilerin bu cennet sevdası; televizyoncuların, sohbetçilerin anlattığı cennet sevdasından biraz farklıydı. Biraz biraz Mehmed Akif Ersoy’un mısralarına benziyordu. “Ey şehid oğlu şehid isteme benden makber/Bak ağuşunu açmış duruyor peygamber.”

Dün Anadolu’da Çanakkale Şehidlerine şiirini yazan millî irade, bugün Gazzeli çocukların, Gazzeli mücahidlerin yüreklerinde saklı. Gazzeli çocukların dillerindeki samimiyet ruhlarına da sinmiş durumda. Uçakların saldırısında iki bacağını kaybeden küçük bir çocuk Nasr hastanesine getiriliyor. Yaralı çocuk oradaki sağlık görevlilerine sesleniyor. “Amca tekrar ayaklarım çıkacak mı?” Oradaki doktorlar, ağızları bıçak kesmiş adeta, sus pus olmuşlar, susuyorlar… Gözyaşları cevap veriyor. Orada biz olsak ne yazardı. Ne cevap verebilirdik ki. Hangimiz o minik bedene cevap vermeye cesaret edebilirdik ki? Yarın mahşer günün de Allah da bize soracak. Özellikle bir şey yapıyormuş gibi kendini gösterenlere…

Öte yandan esir düşen Gazzeliler var. İsrail teröristleri işkenceler sonrasında hepsini öldürüyor. Ve bütün dünyaya bunu yayıyor. Dünyaya biz işte böyleyiz diyor. Yok öyle bir şey, diyoruz. Ama İsrail ve avaneleri dünyanın bütün kilit noktalarını ellerinde tutuyorlar. Aslında herkes esir. Aslında dünyadaki herkes esir. Sesini çıkaranın tepesine biniyorlar. Bazen ekonomi ile bazen silah zoruyla, bazen de kasetle, sahte belgelerle terbiye ediyorlar.

İsrailli teröristler bütün bu katliamı yaparken kendi ürünleri olan DOMESTOS ürünü reklamı veriyorlar. Hani “mikroplar için kaçacak yer yok” yazmışlardı ya bu reklam ürününün üzerinde. Aslında mikroptan kasıt Filistinlilermiş. Güya onlar nazarında Filistinliler birer mikrop ve Yahudiler de yani Siyonist İsrailliler de “Domestos” muş. Artık bu isim “Domestos” hangi sapık kahramanlarının ismi ise… Herşey tesadüfi değil Siyonistler ilmek ilmek çalışıyor. Domestos’un rengi olan kırmızı renk de öldürdükleri Filistinlilerin rengi. Yeşil ve beyaz rengi de Filistin bayrağını temsil ediyor.

Bir Müslüman mahallesinde salyangoz böyle satılıyormuş. Bir İslam beldesi olan İstanbul’un her köşesinde Domestos’un devasa reklam bilbordları duruyor. Orada Gazze’de katledilen Müslümanlara bir gönderme olduğunu ancak sahici Müslümanlar bilebilir.

Ve son… Nasr Hastanesi Önü… İsrailli keskin nişancıların vurduğu ve yaraladığı Filistinli bir genci kurtarmaya giden sağlıkçı bir Filistinli kadın. Dünya onun kadar cesur olamadı. Kelimeği şehadet getirip koşuyor, yaralıyı getiriyor. Ondan cesaret alan birkaç erkek de yardıma koşuyor. Yaralı Filistinli genç, kurşun yağmuru altında hastaneye yetiştiriliyor.

Bu kadar…