Dolar (USD)
34.32
Euro (EUR)
36.29
Gram Altın
2833.66
BIST 100
9420.42
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 Ekim 2024

​Gazze'den Sonra Beyrut'ta Çocuk Mezarları

Siyonist İsrail terör örgütü, ABD ve Batı’nın desteğiyle Gazze’den sonra Lübnan’da da bebekleri ve çocukları katletmeye başladı.

Abdülhak Hâmid Tarhan meşhur şiiri “Makber”de, hasta olan eşi Fatma Hanım’ın vefatını ve Beyrut’ta toprağa verilişini hazin bir şekilde anlatır. Son derece kederli bir ruh hâli ile yazılan uzun şiirin başında şu içli mısraları okuyoruz: “Eyvâh!... ne yer, ne yâr kaldı,/Gönlüm dolu âh u zâr kaldı./Şimdi buradaydı gitti elden,/Gitti ebede gelip ezelden./Ben gittim, o hâksâr kaldı,/Bir gûşede târmâr kaldı;/Bâkî o enis-i dilden, eyvah!../Beyrût’da bir mezâr kaldı.”

Bugün Lübnan’ın başkenti Beyrut yanıyor. Gazze’de on binlerce masum bebeği ve çocuğu katleden İsrail, kana doymadı, şimdi de Beyrut’ta masumların kanını dünyanın gözü önünde döküyor. Ve Beyrut’ta ölümler arttıkça mezarlıklar genişliyor. Bir zamanların ışıltılı şehri Beyrut’un sakinleri, sessiz ve korkulu bir bekleyiş içinde. 1,5 milyona yakın Lübnanlı şimdiden ülkesini terk etti. Ülkenin Dahiye bölgesi ise bir hayalet şehre dönmüş. İsrail’in attığı bombalarla bebekler, çocuklar, kadınlar ve bütünüyle sivil halk hayattan koparılıyor. Toprak hırsızı İsrail, azıcık nüfusu ve korkak askerleriyle bunu gerçekleştirmiyor. Arkasına başta ABD ve İngiltere olmak üzere Batı’nın desteğini almış durumda. Küstah ve pervasız katiller, artık çekinmeden sapık hayallerini dillendirmeye, Filistin ve Lübnan topraklarıyla yetinmeyeceklerini söylemeye başladılar.

MERHAMET MEDENİYETİMİZ

Bizim sadece insanlara değil kurda kuşa, börtü böceğe uzanan bir merhamet medeniyetimiz vardır. Bu üstün şefkat ve sevgi hissinin kaynağı dinimiz İslam! Üç kıtaya, dört iklime bu meziyetimiz yayılmış. Selçuklu ve Osmanlı, fethettikleri topraklarda adaletle hükmetmişler, kimsenin canına, malına, dinine, diline ilişmemişler. Ama Haçlılar öyle mi? Batı’dan gelen Haçlı orduları artlarında kan ve gözyaşı bırakmış, her zaman nefretle karşılanmış ve lanetle anılmışlar. İşte bizim Batı’dan üstün tarafımız. Biz Hakk’ın, adaletin, iyiliğin ve merhametin temsilcisi iken onlar hep zulüm ve kaosun peşinde oldu.

ŞAİRLERİN KALBİ

Şairlerimiz her zaman vicdanın sesi, kalbin aksi olmuşlardır. Gördükleri haksızlıkları eleştirmiş, zulme karşı kalkan olmuşlardır. Yayımlanan kitaplarında da bu mert ve cesur duruşu görüyoruz. Şiir kitapları arasında yaptığımız kısa yolculukta hem bizim bu yönümüze işaret eden mısralar bulduk hem de geleceğe dönük ümidimiz arttı. Zira iman ediyoruz ki: “Küfür sürse de zulüm devam etmez.” Ali Sali, Yetimler Ordusu (Edebiyat Ortamı Y.) kitabını, “Melek kanatlarıyla cennete giden binlerce Gazzeli bebeğe, Rim’e ve Ebu Ubeyde’ye” ithaf etmiş. “Fısıltıyla Gelir Yağmurlar” şiirinde hafızamıza kazanan sahneleri yeniden hatırlıyoruz: “Kalbin atışını değiştirir/Yetimler ordusunun rüyaları/Rüyada değişmez/Erimez gün ışığında/Çünkü gerçekliği rüyanın/Gazze’ye götürülür/Bu rüyalar/Kudüs’e doğru/Aksa’ya doğru yola çıkar/Gerçekliği bu rüyanın/Başıboş sanılır yağmurlar/Yolu bellidir oysa/Bu bulutların bu yağmurların/Kudüs ve Aksa’dır nereden/Baksanız.” Mezarlıkların dolup taştığı o topraklarda artık yolların altı kazınıp definler yapılıyor. Şairimiz de buna işaret ediyor: “Bebekler kaldırımlarda yatıyor/Her gece Gazze sokaklarında” Bu acıları görse ve yaşasa da şair umudunu yitirmez: “Saklanmaz gözyaşları/Saklanamaz yüzdeki nehirler/Gazze için/Kudüs ve Aksa için/kesip biçilen fidanlar” Hepimiz çağımızın tanığıyız, aslında gördüğümüz utancın şahidiyiz. Bunu Sali şu mısralarla mühürlüyor: “Burcu burcu toprak kokar/Can güldürür nefesi dergâhında/Filistin olur asırlır türkülerimiz/Duymaz bunu peygamber katilleri”

HAKKIMI AL HAKSIZDAN

İbrahim Tenekeci’nin Görmeden Ölmek kitabında (Profil Kitap) sarsıcı şiirler vardır. Onlardan biridir “Muhaceret”. Gadre ve zulme uğramış masumlar adına hakkını arıyor ve Yaradanına şöyle sesleniyor: “Rabbim/Hakkımı al benim haksızdan,/Ekmek demeden emek verdiğim/Hakkımı al benim haksızdan,/Gökte hilal var, on dört aralık/Hakkımı al benim haksızdan,/Gecenin kuşları gibi uzakta/Uçmuş da yuvaya hiç dönememiş/Kalmış bir yerde kim bilir nasıl/Hakkımı al benim haksızdan,/Madem ahiret başlar dünyadan/Hakkımı al benim haksızdan.” Şairin Sesin Üzgün Geliyor’daki (Muhit Kitap) diğer özel şiiri, “Hicretin Birinci Yılı”dır. Son mısralarıyla ötelere uzanalım: “Kayboldum dünyanın yalan yerinde,/Gidiyor, gitmesin, içimden müzik/Elini tuttum, bırakmam, bırak/Demedin, dedim, ey çaresizlik./Yoruldum rabbim senin sayende.” Nurullah Genç, Tahta Bavul Şiirleri kitabında (Muhit) “Babamın Ayakkabıları” şiiri vardır. Orada şu mısralar bizi melale sürükler: “Senin hiç hâtıran oldu mu bilmem/Ben saklarım hâlâ babamın/Yorgun ayakkabılarını/Hiç düşündün mü biz neden böyle/ Ya siyah giyeriz viranelerde/Ya beyazın fecr-i sâdık bekleyen/Ufkuna bakmadan ziyan oluruz”. Şairlerin isyan hakkı da vardır. Nitekim Genç de yaşananlar karşısında susmayanlardan: “Biz böyle mi bulacaktık dünyayı/Geçecek miydik bir gün kötürüm/Kan ırmağının girdaplarından”

Mehmet Solak Artçıl Sızı kitabında (Hece Y.) “Kanamalı Yara”dan bahsediyor ve şöyle diyor: “Yaralısın çok/Çok yaralandın hep aynı yerden/Hep aynı mukim yaradan/Hep yaralandın hep kanadın hep” Vedat Ali Tok Bir Nefes Şiir (Akıl Fikir Y.) kitabında “Kar Duası”nı dinletiyor bize. Biz de yürekten edilmiş bu samimi duaya “âmin” deyip mısralarla kanatlanıyoruz: “Şu kirlenmiş dünyamıza çokça ar/Namus şeref hayâ haysiyet vakar/Bütün insanlığa yetecek kadar/Beyaz diyarlardan kuşanıp gelse/Yağsa üstümüze doludizgin kar”

HÜZÜN SAĞNAĞI

İsmail Bingöl Sesleniş’te (Bilge Kültür Sanat Y.) bizi farklı âlemlere taşıyor, özge yolculuklara çıkarıyor. “Hüzün Sağnağı” tam da bugünlerde okunması gereken bir şiir. İnsanoğlunun hürriyet hakkını arıyor ve bunu çok görenleri sorguluyor: “Bir melâl burcundayız şimdi/Bağrımızı dağlamakta olan bir dipsiz acı/Seyyie bir matemdir çektiğimiz/Kaybolan ve zulmette bırakılan bir neslin/Kırık… dökük miraslarından/Azad olacağımız gün gelmedi mi hâlâ?” Şakir Kurtulmuş vicdanının sesini duyan ve bize de duyuran şair ve yazarlarımızdan. Bahçelerde Yapayalnız (Çıra Edebiyat Y.) bugünlerde hepimizin yaşadığı çaresizliği “Varıp Dağlara Vursam Başımı” şiiriyle dile getiriyor. Bir bakıma duygularımıza tercüman oluyor ve şöyle diyor: “Dağlara çıkıp bağırsam/Yankılansa sesim/Şu karşıki dağın eteğinde/Durup dinlenen göçebelerin/Kuru bir bez üstünde/Kırıp katık ettikleri/Kuru soğan ve tandır ekmeğe/Ortak olsam/Aşına suyuna/Dağ havasına ovaların” Mestan Günel, Karlı Dağın Ardı’nı merak ediyor. Yaralı ruhları onaran ve kalbe iyi gelen şiir kitabından bahsediyorum. Yıllar önce yazılmış şiiri “Kan” bugün de yaşanan acıları anlatıyor aslında. İslam’ın hâl-i pürmelalinin resmidir şiir: “Ne çok kan gördük,/Yaşadığımız sürede, Kısacık ömrümüzde,/Çocuk kanı, kadın kanı,/Genç kanı, ihtiyar kanı,/Yetim kanı, öksüz kanı./Ne kadar kanlı ellerimiz!/Kan gölü, kan denizi,/Eli kanlılar dünyasındayız./Kısacık ömrümüzde,/Kanda boğulduk,/Ne çok kan gördük!” Ömer Erinç, Sevdanın Hükmü Baki Defteri’nde (Hece Y.) “Unutma Beni” diyor. Unutulmak istenmeyen insan değil, şehir: Üçüncü kutsal şehrimiz: Kudüs… “Bir mektup bir aydede/Delişmen kuzuları tanır/Ufukta gül çatışması/Tay kadar suskun/Yürür hecelere/Kuruyan su/Gecede hecin soluyuşu/Cübbene bürün haydi/yeryüzü Kudüs hıçkırığı”

ALTMIŞ YILIN HESABI

Bekir Yalçın, hayatının özünü Altmış Yılın Hesabı’nda (Diksiyon ve Edebiyat Y.) dile getiriyor. Ferdî duygulardan vatan sevdasına, gönül coğrafyamızdan inanç dünyamıza uzanıyor. Doğu Türkistan ıstırabı da hissediliyor şiirlerde, 15 Temmuz ihaneti de izah ediliyor. Şairin “Dua”sına bütün hücrelerimizle âmin diyoruz: “Yıkılsın kahpe düzeni/Çile kaynasın kazanı/Kudüs’te kutlu ezanı/Dindirme, güzel Allah’ım” Yalçın, bazı şairlerin bir türlü görmek istemediği yaşanan gerçekleri görüyor ve kendi hasbi diliyle hissettiklerini kaleme döküyor. “Yanıyor Gazze” o şiirlerden biri. Bir kıtası bile hem şiirin ruhunu, hem de eserin muhtevasını yansıtıyor: “Adım adım işgal Mescidi Aksa,/Nerede bu ümmet, öldü mü yoksa?/ Zor mudur bir tane Eyyubi çıksa,/Filistin’de tüm hayatlar sönüyor/Seyredin alçaklar, Gazze yanıyor.” Aynı yayınevinden çıkan Gönlüm Yara Neyleyim, Çiğdem Yıldız’ın şiirlerinden oluşuyor. Yaşadıklarını, gördüklerini ve hissettiklerini samimi bir üslup ve eda ile okuyucularına aktaran şairin “Kalmamış” şiirindeki bir kıta ile yetinelim şimdilik: “Dağların başında, seyir eyledim,/Lalesi sümbülü moru kalmamış/Uzattım elimi, al gelinciğe/Yaprak dökülmüş dalı kalmamış!” Dinî muhtevalı şiir kitaplar, bereketleniyor. Bu sahada eser veren bir şairimiz Mehmet Sait Yıldırımer. Yeni kitabı Geldi Nebi Muhammed (S.A.V.) (Akıl Fikir Y.) eserinde, Kâinatın Efendisi’nin mübarek hayatı anlatılıyor. Kutlu hayatın âdeta tablolar hâlinde safha safla şiirleştirildiği kitabın sonundaki “Yâ Hû” şiiriyle yazımızı taçlandıralım: “Aklım başımda değil,/Dağıldı cism-ü canım./İlâhi dergâhında,/Ya hû aşkınla yandım./La ilahe illallah/Muhammed Rasülallah./Lâi ilahe illallah/Muhammed Rasülallah./Ezdim nefs-i şeytanın,/Kalbi selimle geldim/Tövbe-i nasuh ahdim/İmdat eyle ya Rabbim.”

SEN VARSIN EFENDİM

Halil Gökkaya

Alev alevse yürekler,

Lisânında hep Sen varsın…

Aşkla çekilir kürekler,

Ummânında hep Sen varsın…

Hükmü geçmez tek okulun,

Kılavuzu Sen’in yolun!

Şehâdet getiren kulun,

İmânında hep Sen varsın…

Sevincisin her elemin,

Övüncüsün Sen kalemin,

Her an zikreden âlemin,

Devranında hep Sen varsın…

Muhabbet Sen’in adında,

Yüceliriz hep yâdında,

Mü’minlerin feryadında,

Figanında hep Sen varsın…

Efendim, nerde hayalin?

Şifâlar dağıtan elin,

Şefâat ister Celil’in,

İmkânında hep Sen varsın…

(Şiirlerle Sultanlar)