Gazze'de rüya görmek
Hz. Muhammed (sav) bir gün sokakta oynayan çocuklara katılmayarak köşede mahzun bir şekilde oturan çocuğa neden arkadaşları ile oyuna katılmadığını sorar… Babasının Uhud Savaşı’nda şehit düştüğünü, annesinin başka biriyle evlendiğini ve yalnız kaldığını söyler… Yetim çocuktan bu cümleleri duyan Rasulullah’ın dilinden şu ifadeler dökülür:
- Muhammed baban, Aişe annen, Hasan ve Hüseyin kardeşlerin olsun istemez misin?
Çocuğun gözlerinde sevinç kıvılcımları çakıverir…
Siyer kaynaklarımızda İmam-ı Buhari’nin Et-Tarihü’l-Kebir’inde bu çocuğun isminin Beşir bin Makrebe el-Filistini olduğu kayıtlarda geçer.
Evet, yanlış okumadınız, El-Filistini, hem de yetim… Ve Rasullulah’ın şefkat kanatları altında geçen bir ömür…
Asrı Saadetten bu sahneyi bana hatırlatan vesile neydi onu da paylaşayım…
7 Ekim’den bu güne Gazze’de Siyonist rejimin saldırıları nedeniyle 18 bin çocuk şehit olmuş, 35 bin çocuk yaralanmış, 4 bin çocuk enkazlar altında kaybolmuş, yaklaşık 1500 çocuk uzuvlarını veya gözlerini kaybettiği ya da yaralanma kaynaklı engelli kaldığı, raporlarda kayıtlı…
Ve elimdeki telefonda Youtube’de Gazzeli yetim bir çocuğun annesi ile olan konuşmasını izliyorum…
Gözleri ışıl ışıl, yüreği kıpır kıpır dünya güzeli 3 yaşlarında bir çocuk… Babası şehit olmuş, bir sabah uyanıyor, annesi ile gördüğü bir rüyayı paylaşıyor.
- Rasullulah’ı rüyamda gördüm, anneciğim! Avuçları ile bana ballı su içirdi. Sonra kendisi de içti. Bana arkadaşlık ediyordu. Kardeşim gibiydi…
-Canım annem, Efendimizin yanında babamı gördüm, onunla birlikteydi…
- Baban da Rasulullah ile birlikte miydi?
- Evet
- Baban mutlu muydu?
- Evet
- Anneciğim bu rüya gerçekten çok güzeldi. Rasullullah yanımdaydı ve çok güzeldi… Bal gibiydi…
Yüzünde çiçekler açmıştı, tatlı bir tebessümle annesine anlatıyordu…
Bu video beni bitirdi…
Ah! Gazzeli şehidlerin emaneti olan güzel çocuk! Yaktın bizi be yavrum…
Tüm masumiyetin ile yine yürekleri yakan mesajını veriyorsun…
Biz Muhammed’in ümmeti olarak sana sahip çıkamadık… Yanında olamadık… Başını okşayamadık… Bir pet şişesi temiz su bile ulaştıramadık…
Ey çocuk senden şunu öğrendik ki, Uhud Savaşı’ndan sonra şehidlerin yetimlerine sahip çıkan âlemlere rahmet Hz. Muhammed, bu günde Gazzeli yetim ve öksüzlere sahip çıkıyor, teselli veriyor…
Ümmeti terk etse de o, rüyalarında onlara teselli veriyor…
“Andolsun, size içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, müminlere karşı şefkat ve merhamet doludur.’’ (Tevbe, 128)
Evet, ümmetine alabildiğine düşkün… Bize bizden daha düşkün… Gerçek bu iken şu ümmetin düştüğü hale bakın!
Bu süreçte Gazzeli yetimler hiç rüyamıza girdi mi, sahiden?
Yurtsuz, yuvasız kalan yetimler bizden ne bekler? Ya da öncelikle bize düşen görev nedir?
Yetim peygamberin ümmeti bugün yetimlerle sınanıyor…
Gazzeli yetimlere, dullara teselli veren kim?
Neden yeryüzünün en fazla yetimi ümmet coğrafyasında?
Mesele daha fazla yetimhane yaparak değil, mazlum coğrafyalarımızda yetim artışının önüne nasıl geçebiliriz?
Ümmetin çocuklarının yetim ve öksüz kalmaması için bir planımız var mı?
ABD’nin Irak işgalinden sonra geriye 5 milyon şehit, 1 milyon kayıp, 2 milyon dul kaldı… 500 bin çocuk hayatını kaybetti…
Afganistan işgalinden sonra geriye kalan dul ve yetimlerin istatistiki bilgilerine sahip miyiz?
Bunca yetim, yoksul, yaralı, gerçekten tüm bunlar bizim kaderimiz mi yoksa kusurumuz mu?
Yetim sorunu denilince bundan ne anlıyoruz? Sadece iaşe, barınma, beslenme mi?
Bağımsız ve özgür bir dünya temel ihtiyaç değil mi?
Yine de umudum o ki, Mekke’nin yetimleri ile bir dünya kuruldu…
İşte o yetimin izini sürdüren Gazzeli yetimlerin eli ile de yeni bir dünyanın ayak seslerini duyuyoruz…
Bu savaşın kahramanı, kazananı belli; Gazzeli sabiler…
Aynı topraklarda kuyuya terk edilen Yusuf’un rüyası gerçekleşmedi mi?
Kundaktaki bebek İsa’nın ruhu yeryüzünü diriltmemiş miydi?
Kuytudaki adanmış Meryem Kur’an’a konu olmamış mıydı?
Onun için diyorum ki, bu savaşın kazananı Gazzeli çocuklar…