Gazze'de Düğün Var
Gazze öğretisi idrak ve yüreklerimizi titretmeye
devam ediyor...
Bu öğretinin öğretmenlerinden Halid Nebhan dede de
şehadete kanat çırptı, "Ruhumun ruhu" dediği Rim'ine kavuştu...
Ruhunu Rahman'a teslim etti...
Onun torununa olan sevgi kareleri belleklerimizde
silinmez izler bıraktı... Her baktığımda Rasulallah (sav) Efendimizin torunları
Hasan ve Hüseyin'e olan sevgisine çağrışım yapıyordu...
Gazze'de dede olmak nedir, dünya ondan öğrendi...
Sadece dede olmak mı? Hayır! Daha nice güzelliklerin şu kirli çağa taşıyıcısı
oldu...
O aynı zamanda hayırlı bir evlattı...
Yaşlı annesine gül takdim ederken, kendi elleriyle
ona yemek yedirirken insanlığa sunduğu nezaket, nezahet, nezafet ve naiflik
dersi edep ve hikmet yüklüydü...
Dede olması direnişte aktif rol almasına engel
değildi... Sesinin var gücü ile haykırıyordu:
"Bu
zulüm ve ansızın üzerimize çöken bir volkanın içinde dünyaya ve ahlâkî
değerlere sahip olan ordulara sesleniyorum.
Bu ahlaksız ordudan bizi kurtarın. "
Bu konuda şöyle düşünüyorum:
"Helid dede! Dünya bu ahlaksız ordudan sizi
kurtaramadı ama öyle inanıyorum ki, dünyayı bu ahlaksız ordudan siz
kurtaracaksınız."
En son Halid dedeyi yeğeninin düğününde görüyoruz...
Kendi elleri ile çadır kuruyor, çünkü gelin ve damadın kalacak evleri yok...
Enkazlar üzerinde 6 metre karelik lik bir çadır...
Halid dede, düğün konuşması yapıyor:
Allahu Tealâ şöyle buyuruyor:
"And
olsun ki, senden önce peygamberler gönderdik, onlara eşler ve çocuklar
verdik." (Rad, 38)
Bu evlilik peygamberin bir sünnetidir.
Bu güzel işe öncülük edenlere teşekkür ediyorum.
Yeğenim Samir'in ve iffet sahibi Mecdulin ile olan
evliliğini tebrik ediyorum.
Allah ikinize de mübarek eylesin. Üzerinize bereket
ihsan eylesin. Bu evliliğin hayırlı bir evlilik olmasını Allah'tan niyaz
ediyorum...
Evet, Gazze'de düğün var... Ve Gazze'de hiçbir düğün
ertelenmiyor...
Coşkulu bir düğün... Şarkılar, zılgıtlar, halaylar,
damat eller üstünde havaya fırlatılıyor...
Gerçi damatlık, gelinlik, nişanlık, kuaför,
kozmetik, çelenk, çiçek, çikolata, müzik, kamera, çekim, davetiye, zinet, takı,
ev döşemesi, mefruşat, gelin arabası, balayı yok... Düğün endüstrisi devre
dışı... Sadece bir çadırları var...
Halid dedenin kendi elleri ile kurduğu çatıp kurduğu çadır...
Buyrun düğünse düğün, direnişse direniş…
Gazze'de ne düğünler erteleniyor ne de direniş...
Soysuzların soykırımına rağmen neslimizi nasıl
çoğaltabiliriz derdindeler...
Filistinli kadınların direnişe en büyük katkısı,
olabildiğince çocuk doğurmak...
Bize kalsa bu durum rasyonel değil, diyeceğiz...
Evet, Gazze'de saatte 5 çocuk öldürülürken, 7 bebek
bombalar arasında dünyaya geliyor... Her gün 180'den fazla kadın doğum yapıyor.
Yılda 66 binden fazla bebek doğuyor...
Firavunlar çocukları katletse de Musaların gelişini engellemek kimin
haddine?
Bugün dünyada en güzel ve güçlü aile yapısına sahip
toplum Filistin... Boşanma oranı %0.7, yani boşanma oranının en düşük olduğu
halk...
Çünkü evlilikler sadece aşk üzerine değil, aşkınlık
üzerinden yürüyor…
Gelelim Türkiye'ye...
Ülkemizde gomofobik
bir nesil geliyor... Yani evlilikten çekinen, korkan, ürken bir gençlik...
Evlenmeyelim, birlikte yaşayalım belası...
Gazze’deki düğün karelerini tasvir ederken,
toplumumuzdaki çığırından çıkan düğünler gözlerimin önüne geliyor...
Kuralı, kriteri, ayarı miyarı kalmayın
düğünlerimiz...
Artık düğün davetlerine icabet etmekte zorlanıyorum,
ayaklarım beni taşımıyor...
Oğlan bizim, kız bizim ama düğün bizim değil...
Düğünde dağıtıyoruz, dağılıyoruz...
Düğündeyiz fakat kelimeler boğazımda düğümleniyor...
Bu gidişle yakın zamanda dizlerimizi döveceğimizi
sanıyorum...
Ne yapmaya çalışıyoruz, anlayabilmiş değilim!..
Yoksa bastırılmış duygularımızın dışa vurumu mu?
Yine de kimseyi kınamıyorum, sadece kendi kendime
söyleniyorum…