Gazze yetmedi, sıra Lübnan'da!..
1947’den beri Orta Doğu’nun kalbine bir hançer gibi saplanan, Filistinlilere hayat hakkı tanımayan, kana ve işgale doymayan siyonist İsrail dünyayı kıyamete zorluyor.
İsrail önce 1967’de Batı Şeria’yı,
sonra Golan’ı işgal etti. 7 Ekim 2023’te de Filistinli mücahitlerin “Aksa Tufanı”yla zulme karşı isyan ateşi
yakmasını bahane ederek Gazze’yi işgal etmek için harekete geçti. İsrail zalimliğini
ispatlamak, Gazze’yi yemek için eşi benzeri görülmemiş kirli bir savaşa
girişti. Tıpkı kurtla kuzu hikâyesinde olduğu gibi... Hikâye neydi?..
Kurt, ırmağın aşağısında su içen
besili kuzuya seslenerek, “Suyu bulandırıyorsun, böyle giderse seni yiyeceğim”
diye öfkeyle bağırır. Bunun üzerine kuzu tedirgin bir ses tonuyla, “Fakat
nasıl olur, ben senden daha aşağıdayım. Asıl suyu bulandıran sensin. Senin
bulandırdığın su bana doğru akıyor” diye
cevap verir. Kurt hiç umursamaz kuzunun söylediklerini, “Olsun, karnım
acıktı, seni yemeye karar verdim. Bir bahanem olsun” der ve kuzuyu
oracıkta yer.
Siyonist İsrail tıpkı bu hikâyede
olduğu gibi Filistin’i 1947’den beri kudurmuşçasına parçalaya parçalaya yiyor. Tam
365 gündür terör devleti İsrail’in bombaladığı, dünyanın naklen yayınlarla
pembe dizi izler gibi izlediği Gazze’de “küçük
kıyamet” yaşanıyor.
EN BÜYÜK HAPİSHANEDEN EN BÜYÜK MEZARLIĞA...
İlk kıblemiz, harîm-i ismetimiz;
dârüsselam Kudüs’ün çevresini işgal etmekle yetinmeyen Siyonist İsrail, gözünü yurtlarından
sürülen mustazafların sığındığı Gazze’ye dikti. Burası Mescid-i Aksa’nın
gölgesi... Burası Filistinlilerin son kalesi... Burası 2 milyon 500 bin insanın
ölümle burun buruna yaşadığı dünyanın en büyük açık hava hapishanesi...
Katil İsrail bunu tam 76 yıldır
yapıyordu, fakat bu sefer durum her zamankinden daha vahşice, daha barbarca bir
katliama girişti. Savunmasız Gazze’nin üzerine 7 Ekim’den beri tam 100 bin tona
yakın bomba yağdırıldı. Dünyanın en büyük açık hava hapishanesi olan Gazze,
havadan, karadan ve denizden içinde kullanılması yasak olan fosfor bombalarının
da bulunduğu tahrip gücü yüksek mühimmatlarla âdeta hayalet şehre, dünyanın en
büyük mezarlığına dönüştürüldü. Gazze’de 150 bin konut tamamen, 200 bin konut
kısmen yıkılırken, 80 bin konut oturulamaz hâle getirildi. Taş üzerinde taş,
omuz üzerinde baş bırakılmadı.
İsrail'in 7 Ekim’den bu yana Gazze
Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda 183’ü bebek, 17 bin 321’i çocuk, 11 bin
502’si kadın olmak üzere toplam 41 bin 875 sivili hunharca paramparça edilerek
hayattan kopartılırken, 97 bin 24 kişi ise hastaneden, doktordan, ilaçtan
yoksun bırakılarak yoksun bırakılarak ölüme terkedildi. 30 bin çocuk yetim, 20
binden fazla ise refakatsiz kaldı.
Yağmur gibi yağan bombaların
şarapnel parçaları altında ağır travmalarıyla hayatta kalma mücadelesi veren bu
insanlar sudan, ekmekten, hastaneden, elektrikten, akaryakıttan, internetten
mahrum bırakılarak dünyayla bağlantısı, dahası tecrit edilerek hayat damarları
kesildi.
Ölüm mukadder; fakat dünya öyle bir
katliama, öyle bir soykırıma şahitlik ediyor, öyle bir soykırıma seyirci
kalıyor ki; tıpkı Srebrenitsa’da gerçekleştirilen soykırım gibi.
Ne olmuştu Srebrenitsa’da?!..
1991’de Slovenya ve Hırvatistan’ın
bağımsızlığını ilan etmesi, Yugoslovya Federasyonu’nda çözülmenin başlangıcı
oldu. Ama asıl problem Bosna-Hersek’in 3 Mart 1992’de bağımsızlığını ilan
etmesiyle ortaya çıktı. Boşnakların bağımsız bir devlet hâline gelmesini
istemeyen Sırplar Saraybosna’yı kuşatıp, şehri bombardımana başladılar. Çatışmalar
hızla bütün Bosna-Hersek’e yayıldı. 1995 yılının Temmuz’unda Avrupa’nın
ortasında yaşanan katliam tüm insanlığı dehşete düşürmeye yetti. Srebrenitsa’da
Sırp paramileter güçler, batının gözetiminde 8 bin 372 Boşnağı birkaç gün
içinde katlederek soykırım yaptı.
Bugün de siyonistler aynı eylemi
dünyanın gözünün içine baka baka Gazze’de gerçekleştiriyor. Fosfor bombalarıyla
vurulan, evleri başlarına yıkılan, tehcire zorlanan, okul ve hastanelere
sığınan yüz binlerce Filistinli, İsrail’in kurduğu ölüm tuzaklarında can
veriyor. Morglar dolup dolup boşalıyor, bazı cesetler paramparça olduğu için
teşhis dahi edilemiyor.
Bu bir asimetrik savaş...
Bu bir insanlık suçu...
Bu bir etnik temizlik...
Bu bir soykırım...
Gazze, insanlıktan bî-haberlerin
bombardımanları altında yerle yeksan edilirken, Allah'tan başka kimsesi olmayan
mustazaflar “küfür milleti”nin oluşturduğu kan gölünde boğuluyor.
DURANI DA, GİDENİ DE KATLEDİYORLAR
İsrail, tam 365 gündür kesintisiz
olarak her türlü bombalama, tecrit, soykırım ve
demografiyi değiştirme operasyonunu hız kesmeden devam ettiriyor. Artık
Gazze’nin ne kuzeyi, ne de güneyinde hiç kimse emniyette değil; hatta ne
kaldığı yerde, ne de göçtüğü yerde.
Daha önceleri İsrail’in zulmü sonucu
2 milyon Filistinli Ürdün’e sığınmıştı, geri dönemedi. Kamplarda, geçici
pasaportla, çalışma, mülk edinme, sağlık ve eğitime erişimi olmadan sefil bir
şekilde yaşıyor. Hakezâ Lübnan’da yaşayan 400 bin Filistinlinin durumu da
Ürdün’dekilerden farklı değil. Bu sefer de Mısır’a sürülenler aynı kaderi
paylaşacak, Filistin’e bir daha dönemeyecek. Filistinli şair Mahmud Derviş’in
dediği gibi, “İnsanın ne değeri
olabilir; evsiz barksız, yersiz yurtsuz, bayraksız, ne değeri?..”
2 milyon 500 bin Filistinliye “Sina’ya gidin” diyen İsrail, 300 bin
kişilik ordu, yüzlerce tank ve uçak ile Gazze’ye kâbus gibi çöktü. Katil İsrail
durdurulmazsa, Filistinlilerin son kalesi Gazze de düşecek.
ARZ-I MEV’ÛD HEZEYANLARI İÇİN HER YOLU DENİYORLAR
Alan boşaltmak/açmak için bölge
ülkelerini sistematik olarak savaştıran ve özellikle de mezhep kavgaları ve
fitne üzerinden birbirine kındıran siyonist İsrail’in hâmisi “küresel emperyalistler”, İran-Irak
Savaşı’yla, Irak’ın Kuveyt’i ilhakıyla, ABD’nin Irak ve Afganistan’ı işgaliyle
ve Arap Baharı’yla Orta Doğu’yu hallaç pamuğu gibi atıp, yumuşak lokma hâline
getirdi.
Yangın yerine dönen bölgelerden,
özellikle de Suriye’den “büyük göç”e
tabi tutulanlar Türkiye’nin üzerine sürüldü. Bu her ne kadar özelde “ensar-muhacir” algısı üzerinden okunsa
da Türkiye’ye açılmış kirli bir savaştı. Alan boşaltma / açma operasyonları ile
milyonlarca mültecinin yurt tuttuğu Türkiye, bölgenin sığınmacı kampına
dönüştürüldü. Afganistan’ı, Afrika’yı, Irak’ı, Suriye’yi işgal eden sömürgecilerin
petrolü, doğalgazı, kana bulanmış trilyon dolarları; Türkiye’nin ise bir türlü
durdurulamayan ve çıldırmış sel gibi akan mültecileri oldu. İsrail, Gazze’den
sonra açtığı yeni cephe Lübnan’ı bombalamaya devam ederse Türkiye’nin yine,
yeniden büyük bir göç dalgasıyla karşı karşıya kalması muhtemel.
İç savaş ve oluşturulan kaoslarla
göçe tabi tutarak alan boşaltan /açan emperyalistler, siyonistlerin doktrininde
yer alan “Arz-ı Mev’ûd” hezeyanı
kapsamında “Büyük İsrail” için
Nil’den Fırat’a uzanan bölge için adım adım zemin hazırlanıyor.
Türkiye’nin bekâsını tehdit eden
unsurlar için sınır ötesinde Kuzey Irak ve Suriye’ye gerçekleştirdiği
operasyonlar teröristlerden daha çok hâmileri ABD’nin canını yakıyor!..
Türkiye, Irak ve Suriye’ye üs kurma bahanesiyle çökerek buradaki terörist
unsurları silah ve mühimmata boğan emperyalist ABD ile güven değil, açık açık
güvenlik problemi yaşıyor.
Türkiye’ye direkt savaş açamayan
emperyalistler, “vekalet savaşları”yla
kültürel, ekonomik, demografik oluşumları devreye sokarak toplumu “yumuşak lokma” hâline getirmek için her
yolu deniyor. Bir taraftan çevremizde fitne kazanı kaynatılırken, diğer
taraftan dünyayı ateşe ve kana boğanların uzantıları “5. Kol Faaliyetleri”yle Türkiye’ye diz çöktürmek için bütün imkân
ve kabiliyetlerini seferber ediyor.
Bölgede artık hiçbir ülke emniyette
değil. Melhame-i Kübrâ... Büyük
savaş kapıda...
BÜTÜN İSLÂM ÂLEMİ YANGIN YERİNE DÖNDÜ
“Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne
masal şey! / Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi? / “Tarih”i “tekerrür”
diye tarif ediyorlar; / Hiç ibret
alınsaydı, tekerrür mü ederdi?..” dizeleriyle çağlar öncesinden, çağlar ötesine
seslenen merhum Mehmed Âkif Ersoy'un ifadeleri özellikle son yıllarda öylesine
tekerrür ediyor ki, bütün İslâm Âlemi / Medeniyeti bunu derinden hissediyor.
Dün Bosna’da Sırpların tecavüz ettiği, toplama kamplarında
işkencelerle ölüme terk ettiği, dahası soykırıma tabi tuttuğu Boşnakların
Srebrenitsa’da yaşadığı travmanın aynısı hatta katbekat fazlası tam 365
gündür Gazze’de yaşanıyor.
Katiller sürüsünün işlediği
cinayetler arşı titretirken, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” tıynetinde
olanlar susuyor...
Aylanların, Ümranların, Yezen
el-Kefarnaların, Atıf Tayehlerin kulakları sağır eden feryatlarına vicdan ve
gözlerini kapayanlar susuyor...
İnsan Hakları savunucuları
susuyor...
UNICEF susuyor...
NATO susuyor...
Birleşmiş Milletler susuyor...
Avrupa Birliği susuyor...
UNESCO susuyor....
Orta Doğu’nun kalbine hançer gibi
saplanan 9 milyon İslâm düşmanını alt etmekten aciz 360 milyonluk Arap dünyası
susuyor...
En çok da bu coğrafyanın hâmisi
olarak bilinen 57 ülkeden oluşan İslâm İşbirliği Teşkilatı (İİT) susuyor...
2 milyarlık İslâm Ümmeti susuyor...
Doğu halkları sırasını bekleyen
kurbanlıklar gibi susuyor...
Batının vicdanı hür insanları
meydanlara inip, Filistinlilerin kanına doymak bilmeyen katillerin durdurulması
için kıyama durup, avazı çıktığı kadar bağırıyor...
Bu haksızlıklar karşısında susmayan
tek ülke ümmetin hâmisi Türkiye; nerede bir mazlum görse hepsini ana şefkatiyle
bağrına basıyor. Sessizliği bozuşunun bedeli olarak kâh FETÖ'yle, kâh PKK'yla, kâh
DEAŞ’la, kâh canlı bombalarla, kâh ekonomik darbelerle terbiye(!) edilmek
isteniyor. Türkiye her platformda dünyanın “5'ten büyük” olduğunu haykırarak insanlığın ölmemesi için
direniyor.
Nil Nehri'nden Fırat’a hâkimiyet
kurma (Arz-ı Mev’ûd) hayal ve hezeyanları ile insanlıktan çıkan Siyonist
İsrail, emellerine ulaşmak için Filistin’de başlattığı sürek avına devam
ediyor. Bütün imkânlarını masada ve sahada devreye sokan Siyonist İsrail ve
avaneleri her gün direnişi kırmak, öncü
kadroları yok etmek için şeytanın aklına gelmeyecek cinayetlere imza atıyor.
SİYONİST CİNAYET ŞEBEKESİ, LİDER KADRONUN PEŞİNDE...
Hamas Siyasi Büro Başkanı
İsmail Heniyye, 31 Temmuz’da yeni İran
Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın
görevi devralma törenine katılmak için gittiği İran’ın başkenti Tahran’da
düzenlenen saldırı sonucu korumasıyla birlikte şehid edildi.
- Sonra büyük sansasyon oluşturmak
ve korku yaymak için Hizbullah tehdidini bahane ederek Lübnan’da yeni bir cephe
açıldı. Çağrı cihazları üzerinden seri cinayetlerine yenisini ekleyen İsrail, 17 Eylül’de Lübnan’da Hizbullah’ın üst
düzey isimleri dahil binlerce örgüt üyesinin kullandığı çağrı cihazlarını
patlatarak gerçekleştirdiği siber
saldırıyla 37 kişiyi katledilirken, 3 bine yakın insanı yaralandı.
Daha sonra ise 27
Eylül’de hava
saldırıları sonucu Beyrut'un güneyindeki Hizbullah’ın karargâhı hedef alındı.
Beton delici bomba ile tam yerin 14 kat
altında bulunan ve örgütü 30 yıldır yöneten Hizbullah lideri Hasan Nasrallah katledildi.
HAMAS, HİZBULLAH BAHANE;
İŞGAL ŞAHANE!..
Bu
cinayetlerin arkasından yeni kirli oyununu devreye sokan Siyonist İsrail,
Hizbullah'ı bahane ederek günlerdir bombaladığı 5 milyon 184 bin 568 nüfuslu
Lübnan’ı tıpkı Gazze'de olduğu gibi göçe mecbur etti. Canını kurtarmak için
yollara düşen 1 milyon 300 bin insan çevre bölge ve ülkelere akın akın
göçe başladı. Alan boşaltma ve demografiyi değiştirme planının devreye
sokulmasının ardından, İsrail yeni bir ilhâk için tanklarını uluslararası
antlaşmaları hiçe sayarak, sınırları ihlal ederek Lübnan’ı abluka altına aldı.
İsrail'in bu ablukası sürerken İran yine bildik bir gürültüyle, dünyanın
dikkatini üzerine çekmeyi başardı.
İsrail’e misilleme yapmama konusunda
“arka kapı diplomasisi” kanalıyla ABD ile anlaşan İran, Şam’daki
büyükelçiliğinin İsrail tarafından bombalanmasına misilleme olarak 13 Nisan’da “Gerçek Vaat-1” kullandığı SİHA ve seyir
füzelerinden farklı olarak 1 Ekim’de “Gerçek
Vaat-2”de ise ilk kez Hayber Şeken ve ses hızından 13 kat hızlı Fettah
hipersonik füzesi gibi gelişmiş füzelerini fırlattı. Operasyon sonucu İsrail’in
başta F-35 hangarları, askeri üsleri ve istihbarat tesisleri olmak üzere birçok
stratejik noktası hasar alırken, işgal altındaki Batı Şeria’da şarapnel
parçalarının isabet ettiği Filistinli Samih Aseli canından oldu. İran, Rusya’yı
ve farklı aracı kaynaklar üzerinden ABD'yi bilgilendirdikten sonra İsrail’e
fırlattığı süpersonik balistik füzelerle “Demir
Kubbe”nin aklını aldı. Füzeleri İran attı; ceza Filistin, Lübnan ve Suriye'ye
kesildi.
Orta Doğu yine,
yeniden büyük bir felaketin eşiğinde...Lübnan’da Hizbullah’ı, Irak’ta Haşdi
Şabi’yi, Suriye’de Şii milisleri,
Yemen’de Husileri jonglör gibi
kullanan İran yine “Ali
Cengiz Oyunu”nun peşinde...
ORTA DOĞU’DAKİ KAN GÖLÜ BÜYÜYOR
Hizbullah'la
8 Ekim 2023’ten beri kontrollü çatışmalara devam eden İsrail ordusu, 23
Eylül’de Lübnan'ın güney kentlerinin yanı sıra Bekaa ve Baalbek bölgelerine
yüzlerce hava saldırısı düzenledi.
İsrail, 8
Ekim 2023’ten beri Gazze'yle eş güdümlü olarak Lübnan'da bugüne kadar 137’si
çocuk ve 224’ü kadın olmak üzere toplam 2 bin 39 kişiyi katlederken, 9 bin 584
kişiyi de yaralandı.
Bütün bunlar
yaşanırken, Hizbullah lideri Hasan
Nasrallah, İsrail ordusunun 27 Eylül'de Beyrut’a düzenlediği hava
saldırılarında yerin 7 kat altında katledilmesiyle Orta Doğu söndürülmesi güç bir ateş topuna
döndü.
İsrail’in
Lübnan’a havadan ve karadan başlattığı saldırılar sonucu 1 milyon 300 bin kişi
göç etti. Bu büyük göç dalgası hâlâ devam ediyor. Aynı Suriye’de olduğu gibi,
aynı Gazze’de olduğu gibi, şimdi de Lübnan’da değiştirilen demografiyle
işgalciler kirli planlarını devreye sokmak için her yolu deniyor.
Nil’den
Fırat’a “Büyük İsrail” devletini
kurmak, Mescid-i Aksâ’yı yıkmak isteyen İsrail, zulümlerini fasıla vermeden sürdürüyor.
Sünnîler, Alevîler, Şialar, Nusayrîler birbirini mezhep çatışması üzerinden
katlededursun; bâtıl, yaydığı fitneyle İslâm coğrafyasında ölümcül darbeler
vurmaya devam ediyor.
Zulme
sessiz kalındıkça Orta Doğu’daki “kan
gölü” daha da büyüyecek.
***
TÜRKİYE MAZLUMLAR İÇİN
MEYDANLARA İNDİ
Anadolu
Sivil Toplum Kuruluşları Platformu’nun “Soykırıma
İsyan, Filistin’e Destek Yürüyüşü” için Türkiye genelinde organize ettiği
eylemlere destek veren milyonlar meydanlara indi. Eylemlerde Siyonist İsrail'i
destekleyen firmaların ürünleri boykot edilirken, soykırıma ortak olanlar
tel’in edildi. Türkiye ile birlikte dünyanın çeşitli yerlerinde protesto edilen
İsrail, aynı saatlerde Gazze ve Lübnan’da yine kan akıttı.