Gazze ve Kur'an
7 Ekim 2023’te gerçekleşen ve işgalci İsrail’e tarihinin en büyük kaybını yaşatan Aksa Tufanı Harekâtı’na el-Kassam Tugayları aylarca hazırlanmış olduğu artık bilinen bir gerçek. Bu hazırlık sadece askerî ve istihbarat olarak değerlendirilmemelidir. Gazze, yalnızca askerî konseptle savunulacak bir yer değildir. Gazze halkının dâhil olmadığı tüm süreçler akamete uğramaya mahkûmdur. 7 Ekim’den yaklaşık 50 gün önce Ağustos sıcaklarında aynı anda 1471 kişinin Gazze’de hafızlığa geçiş töreni vardı. En küçüğü 8, en büyüğü 72 yaşında 1471 hafız yetiştirilmişti. Bir önceki yıl bu sayı 581 idi. Gazze, uzun yıllardır hafızlık çalışmalarının yoğunluğuyla bilinen bir coğrafya. Hafızlardan oluşan bir halkın, hafızlardan oluşan mücahit taburlarının olması da elbette şaşırtıcı değil. 2022’de yetişen hafız sayısının 2023 yılında 3 kat birden artması, Kur’an ezberlemeye ilişkin bir seferberliğin olduğunu da gösteriyor. Gazzeli kardeşlerimiz, istikbaldeki sıkıntılı vakitler için zihinlerini ve kalplerini de Kur’an’la doldurmak için birbirleriyle yarışmışlar adeta.
Tamamı kamuflajlı, tam teçhizatlı 100 mücahit ellerine Kur’an-ı Kerim
almış ilerliyorlar. Kur’an okuyarak askeri geçit yapıyorlar. Aynı mücahitler besmelelerle,
tekbirlerle cenk meydanına çıkıyorlar. Kabaran bir yanardağ öfkesi gibi
tünelden çıkan bir mücahit, Yasin 105 roketini, Yasin Sûresi’nden ayetler
okuyarak düşman zırhlılarının üzerine gönderiyor. Keskin nişancı Kur’an
okuyarak uzatıyor parmağını tetiğe. Komutan Ebu Ubeyde, her konuşmasında
ayetleri bir süs gibi değil sütun gibi kullanıyor ve onun üzerine inşa ediyor
direniş cümlelerini.
Kur’an’la iç içe olan Gazze halkı, yaşanan soykırım içerisinde de
dayanma gücünün yine Kur’an’da buluyor. Anestezi olmayan ameliyathanelerde,
uzuvları kesilen çocuklar Kur’an okuyarak dayanmaya çalışıyorlar. Kıymık
batması, cam kesiği değil, büyük çaplı ameliyatlar narkozsuz gerçekleşiyor
Gazze’de. Binlerce anne çocuğunu ağrı kesici olmadan yapılan sezaryenler
sonrası kucaklarına alabiliyor. Acının tarifinin de eşiğinin de hükmünün
kalmadığı; tek yatıştırıcının ayetler olduğu bir zaman diliminden geçiyor ve
sabrediyorlar.
Refah’ta
enkazlar arasında rahlesine koyduğu Kur'an’ı okuyarak iftarı bekliyor yaşlı bir
Filistinli. Ayaklı yüksekçe bir rahle bu.
Kıble Mescidi’nde ne çok vardır onlardan. Bizdeki nota tahtasına
benzeyen ahşap rahleler, sandalyeye oturduğunuzda Kur’an’ı rahatça okuma imkânı
veriyor. Yıkıntıların arasında, ince bir Kur’an tilavetinin sesi, şifa gibi
akıyor tonozların, demir liflerin, insan parçalarının arasından.
9-10 yaşlarındaki Meryem kameralara konuşuyor.
Evinin balkonunda her gün 5 cüz okuyan Meryem, Kur’an sayesinde teselli
olduğunu söylüyor. Hâlâ yaşıyor mudur bilinmez? Ayakta kalarak, var olma
mücadelesi vererek, sabrederek, Kur’an okuyarak, gülümseyerek, umut ederek
direniş çarkının bir dişlisi de Meryem oluyor Gazze’de.
Küçük bir kız çocuğu, kendisinden daha küçük
erkek kardeşini kucağına almış Kur’an okuyarak uyutuyor. Kur’an tilavetiyle
kardeşlerini uyutan ve kendisi de bir çocuk olan abla. Kur’an tilavetiyle
uykuya dalan çocuklar. Kur’an’ı hayatın her alanına taşıyan bir bilinç. Ağacın
yalnızca gövdesine değil köklerinden en yüksekteki dalına ve en uçtaki
yaprağına kadar suyu taşıyan bir idrak teyakkuzu bu.
Gazze’de sahur vakitlerinde yiyecek bir şey bulunmuyor. İftar zamanı otları kaynatıp onunla oruçlarını açıyorlar. Sağlam cami kalmadığı için enkazların üzerinde, bombardıman riskine karşın karanlıkta teravih kılıyorlar. Açıp okudukları Kur’an’ların çoğunda enkazların tozu, masumların kanı var. Sokakları süpürüp, çadırları süsleyip her şeye rağmen gülümseyerek Ramazan’ı coşkuyla karşılıyorlar. Çadırların birinin üzerine şu yazıyı yazmışlar: “Savaşın, yıkımın içinde dahi olsan seni teskin eden Kur'an'dır.”
Ambulansların hizmet verdiği, henüz füzelerle hedef alınmadığı ilk
aylarda bölgede yaralıların yardımına koşan ambulans şoförü, Bakara Suresi’nde ayetler okudu ve Allah’ın
sabredenlerle beraber olacağını dünyaya haykırıyor. Kiminin tercihi Bakara Sûresi
oluyor kimisinin tercihi ise Hadid. Kimi Al-i İmran Suresini okurken kimi de
Meryem Suresi’ni tercih ediyor. Herkes o kadar içli dışlı ki Kur’an’la; yaşanan
her şey kendiliğinden gerçekleşiyor. Gazze’nin tümünde Kur’an, adeta nefes
alıyor.
Gazze’de Müslümanlar, Kur’an’ı birilerini galebe çalmak
için okumuyorlar. Rutine dönüşen ve gırtlaktan aşağı inmeyen bir okuma biçimi
de değil onların ki. Mekanik de değil ritüel de. Sanki vahiy yeni baştan nazil
olurmuş gibi ağır ağır, idrak ederek, hissederek, içtenlikle sahiplenerek,
kendine inzal oluyormuşcasına okuyorlar.
Gazze, bir okul. Tüm yeryüzü sıralara oturdu, verilen dersi
izliyor. Direniş nasıl olur? Paylaşma, dayanışma, sabır, tevekkül, sevgi,
bağlılık, azim, kararlılık nasıl olur? Tek tek şahitliklerle gösteriyorlar
bize. Sonrasında tüm bu dersleri dikkatle izleyen ABD'li
Hristiyan Abbey Hafez, "Artık
Kur'an okuyan bir Hristiyan değilim, Kur'an okuyan bir Müslümanım. Hiç bu kadar
huzurlu hissetmemişti” ifadelerini kullanıyor. Filistin
direnişi, insanlığa ilham olmaya devam ediyor.