Gazze soykırımı ve batılılaşma!
İnsanlık tarihi en acı günlerini yaşıyor…
Binlerce bebeğin hunharca katledilişini “canlı canlı”
izliyoruz.
“Bütün bebeklerini
öldürmeli ki, büyüyünce başımıza dert olmasınlar!” diyen Siyonist sapkınları “canlı canlı”
izliyoruz.
Rakamlar anlamını kaybediyor; “hayatını kaybedenlerin sayısı
5 bine çıktı, 6 bine çıktı, 7 bine çıktı, 10 bine çıktı, 12 bine çıktı…Bir bu
kadar da enkaz altında var!”
“Bunların yarısından
fazlası da çocuk, dörtte bir kadarı da 1 yaşına bile gelmemiş bebek!”
Kanıksandı mı ne oldu artık, ekranlarda acayip haller
görüyoruz…
Soykırımdan ya da soykırıma ABD’nin ve diğer şeytanların
verdikleri destekten bahsedilirken, araya bir espriler sıkıştırılıyor…
Gülünüp eğleniliyor.
Kafalarına bigudi niyetine Euro saran görgüsüzler, CHP’nin
saçma sapan kurultayı, nice saatler boyunca konuşuluyor…
Bazı haber bültenlerinde, Gazze Soykırımı’na sekizinci sırada yer verildiğini görüyoruz…
Donuk suratlı diplomatlar, Türkiye’ye İsrail’le ilişkileri bozmama tavsiyesinde bulunuyorlar…
Sokaklara bakıyorum;
Gazze’deki soykırım sokağın gündeminde değil gibi.
Ara sıra, “Ya ya çok kötü, gerçekten çok kötü” deniyor…
Ve ekleniyor:
“Araplar düşünsün!”
Bugünlerde “sanal bahis” meselesi tartışılıyormuş; futbol
dünyası gırtlağına kadar, “sanal bahis” şikelerine, hakem oyunlarına batmış…
Tam 5 milyon kişi, sanal kumar oynuyormuş…
Bunlar konuşuluyor…
Gazze Soykırımı karşısında üzüntüden, öfkeden deliye
dönmesini beklediğim bir arkadaş, “Sen
bilirsin, bu sene asgari ücret ne kadar olacak?” diye soruyor…
Bir arkadaş İsrail Kolası içiyor…
İkaz ediyorum.
“Amaaan, her tarafımız batmış zaten, nereye
adım atsan İsrail malı!” diyor!..
Biraz üzerine gidince, “Tamam, tamam, ayran içelim, bakalım
kurtulacak mı Gazze!” diyor!..
Her şey matematik!
Bizim oralarda “zihinsel engelli” bir genç var.
“Sigara tiryakisi” bir Teyze, “Senin kalbin çok temizdir,
bir dua ediver de, şu sigara illetinden kurtulayım” deyince…
Genç şöyle karşılık vermişti:
“Ederün ederün emmeeee… Ya kabul etmeyiverüse!”
Yani, dua edecek ama garanti istiyor!
Olacaksa edelim, olmayacaksa boşuna yorulmayalım!..
Ya da boşuna yormayalım!..
Bizim aklımız yerinde ama davranışımız aynı.
Hem bir şey yapmıyoruz, hem de her yapılana “Bundan ne fayda
gelecek, bundan ne fayda gelecek!” diye kulp takıyoruz…
“Boykot kırıcılığı”
yapıyoruz.
Gazze Soykırımı’nın gösterdiği acı gerçek: “Hislerimiz” epeyce körelmiş…
“Öğretilmiş
çaresizlik” batağına saplanmışız!..
Faiz bir dünya gerçeği!..
Faizsiz olmaz!
Faizsiz ekonomi hiç olmaz!
Neredeyse bütün mallar, Siyonist malı.
Biz doğru dürüst bir sabun üretemiyoruz.
Hep bunları söylüyoruz.
Beyinlerimiz işgal edilmiş…
En iyisi batıda!..
Her şey Siyonistlerin elinde!..
Saçma!
Sen yaparsan en iyisini yaparsın!
Sen boşluk bırakırsan, onlar da bir güzel doldurur!
Bizi “Batılılaşma, batılılaşma” diyerek büyüttüler…
“Fransızca tutulmuş
bir bakkal defteri kutsal kitap hükmündedir!” zihniyeti, bir süre sonra
alanı İngilizcecilere bıraktı.
İngilizce bilmeyen birinin “Başbakan, Devlet Başkanı”
olamayacağını düşünürdük eskiden, Sağolsun Sayın Recep Tayyip Erdoğan biraz yıktı
bunu!..
Batı, her güzelliğin kaynağıymış!..
Lâf!
Batı’nın tarihi de bugünü de “soykırım” suçlarıyla dolu!..
Batı bütünüyle bir terör örgütü!..
Terör örgütleri, birer maşadır malûm; batı bütünüyle
Siyonizm’in maşası!..
Bunu bugün bile, insanlık tarihinin en rezil soykırımı
yaşanırken bile göremeyenler için yapılacak bir şey yok!..
Kalpleri de, gözleri de mühürlenmiş!..
Galiba, bu vesileyle “Batı’nın rezil gerçekliğini”
görebilenlerin sayısında artış var.
Var da…
Onlar da “Ne yapalım
yani, böyle gelmiş böyle gider!” kıvamında.
Öğretilmiş çaresizlik!..
Türkiye’de bir zihniyet dünyası.
Bir vakitler üniversitelerde “Nazi odaları” kuranlar,
bugünlerde de, “En iyi Arap ölü Araptır!” zihniyetiyle hareket ediyorlar.
Soykırımın ilk günlerden çok daha pervasızdılar, “Oh iyi oluyor bu Araplara, yemişim
bebeklerini, çocuklarını” kıvamında lafları vardı.
Sonra…
İsrail Soykırımı’nın savunulabilecek tarafının kalmadığını
düşünerek, “hafiften” söylem değiştirdiler ama…
Adamın “Ömer” diyeceğini, ağzını büzüşünden anlarsınız!..
Koyu ırkçılık, nefret söylemi…
Araplarda da var bunların karşılığı, onlarda da Türklerden
nefret söylemini yerleştiriyor Siyonizm.
Türkleri, Kürtleri, Arapları birbirlerinden nefret eder hale
getirecekler ki, teker teker avlayalar!
Unutmamışsınızdır elbet;
Bir “irtica” meselesi vardı.
Gümüş yüzük takanı bile “mürteci-gerici” diyerek hedef
alırlardı.
Şimdilerde bu söylem, “politik çıkar hesaplarından dolayı”
etkisini azaltsa da…
“Vay çocuklara Kur’an
öğretiyorlar, vay okulda namaz kılıyorlar!” şikayetleriyle gazetelerinin
manşetlerine, politikacılarının
dillerine yansıyor!..
Bunlar, İslam’ın hayata yansıyan bütün görüntülerinden
rahatsızlar ama, sözkonusu İsrail Şeriatı olunca hiç de rahatsız oldukları
filan yok.
İsrail’e muhabbet olunca, laiklik hassasiyetinden eser yok!
Papaz iyi, Haham iyi, İmam Kötü!..
Bu zihniyete her yerde rastlıyorsunuz…
Gidin resmi dairelere bakın, sokaklara caddelere bakın…
Sosyal medya zaten belli, oraya hiç bakmayın!..
Çok net tarihi gerçekler var;
Filistinliler, topraklarını, sattıkları için değil, yedi
düvelin destek verdiği İsrail Terör Örgütü gasp ettiği için kaybettiler!..
Rahmetli Abdülhamit Han’ın, Filistin’de Siyonist Yapılanmaya
karşı çıkmak için neler yaptığını bile anlatmadık, hiç olmazsa liseli,
üniversiteli gençlerimize…
“Araplar topraklarını
sattı da bütün bunlar o yüzden oldu!” zırvasını tekrarlayıp duran gençlere,
işin gerçeğini anlattığımızda, ilk defa duyduklarını belli ediyorlar.
Eee, biz her hafta onca saat “tarih” dersi veriyoruz ya!..
Niye anlatmıyoruz bunları, dış güçler mi engel oluyor?
Rahmetli Necip Fazıl Üstad’ın
”Bülbüllere emir var: Lisan öğren
vakvaktan;
Bahset tarih, balığın tırmandığı kavaktan!” dizelerinden yükselen şikâyet konumuz hiç
değişmiyor…
Okullarımızda
“saptırılmış tarihi” belletiyoruz!..
Sonra da…
Doğruları anlatmak için
uğraşıyoruz!..
Milyonlarca genç, 12
yıl mecburi, 4 yıl da fiilen mecburi (herkes üniversiteli ya neredeyse) eğitim
tezgâhından geçiriliyor…
Orta yaşlarında, elinde
bir kâğıtla dışarı salınıyor!..
Bunu izleyen dış güçler
de “kıs kıs” gülüyor!..
Bir de boşanmalar
artıyor, evlenmeler azalıyor, nüfus önceki ve şimdiki Aile Bakanlarımızın da
ifade ettikleri gibi, hızla yaşlanıyorsa…
Değme dış güçlerin
keyfine!
Sanat dünyamız…
Hollywood’dan bile ne
sesler yükseldi, nice “yabancı sanatçı” işlerini, güçlerini kaybetme pahasına
Soykırım’a tepki gösterdi de…
Bizdekilerin sayısı iki
elin parmaklarını geçmedi!..
Ki, nicelerine ne
konserler verdirildi, ne ballı roller verildi!..
Sivil toplum
örgütlerimize ve medyamıza baktığımızda da, Türkiye’nin dile getirilen
iddialarının yanından bile geçemeyecek kadar zayıf, etkisiz…
Kimileri de, resmen
memleket düşmanı!..
Gâvur hep haklı, biz
hep haksız!..
Böyle bir dünya!..
x
Şu ana kadar hep
olumsuzlukları mı sıraladık?
Evet, öyle…
Ya da “Hayır, öyle
değil!”
Lanetlenmiş
Siyonistlerin Gazze Soykırımı, buraya kadar sıraladığımız meselelerin, hiç de
boş meseleler olmadığını göstermiştir herhalde uyuyanlardan bazılarına!...
Biz büyük bir milletiz,
uyandığımızda kimse güç yetiremez bize!..
Uyanalım, yeter!