Gazze pazarlığı
Aksa Tufanı operasyonundan beri Hamas-İsrail, ABD, Mısır, BAE, Suudi Arabistan, Katar zaman zaman Türkiye’nin de dahil olduğu pek çok grup, Gazze ve Filistin’in yeni yönetimiyle ilgili pazarlıklar yapıyor.
Gazze’deki Filistinlileri, İsrail’e yem etmek için, yani İsrailli soykırımcıların katliamlarını daha rahat yapmalarına yardımcı olmalarını sağlamak için ABD’nin Akdeniz ve Kızıldeniz’e gönderdiği USS Dwight D. Eisenhower uçak gemisi sessiz sedasız geri çekildi. Eisenhower’ın yerini önümüzdeki hafta Hint-Pasifik bölgesinden USS Theodore Roosevelt ekibi alacak. Eisenhower’ın ayrılmadan önce Husiler tarafından vurulduğu açıklanmış, ABD sözcüsü Patrick Ryder, iddianın gerçek dışı olduğunu açıklamıştı.
Eisenhower’ın bölgeyi terk etmesiyle İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, soykırım süresince ikinci kez ABD’ye giderek İsrail’in silah ve mühimmat üstünlüğünü kaybetmemesi için yardım istedi. Gazze’de 8 aydır umduğunu bulamayan yani Hamas’ın yönetim ve askeri direncini kıramayan Netanyahu’nun yargılanmamak ve iktidardan düşmemek için Lübnan’a operasyonu onaylaması yaklaşan seçimler yüzünden ABD iç siyasetinde de karşılığı olacağı benziyor. ABD’nin soykırıma ortak olması Demokrat seçmeni Biden’den uzaklaştırırken, muhtemel ABD başkanı Donald Trump katliamı kaldığı yerden devam ettirmesi öngörülebilir bir senaryo. Yani, ABD seçimlerine kadar Netanyahu dişini kısmak zorunda.
Hamas, lideri İsmail Heniye ise, İsrail’in sahada yenildiğini, havadan ve denizden sivil katliamı yapmaktan başka askeri bir başarı kazanamadığını söylüyor. Gazze pazarlığında Hamas, saldırıların durması, işgalcilerin çekilmesi, Gazze’nin yeniden imarı, esir takası ve Filistinlilere yardımlar konusunda her türlü öneriye açık olduğunu defalarca deklere etti.
Hamas, Aksa Tufanı operasyonuyla bugüne kadar tıpkı KKTC’nin Kıbrıs’ın bir parçasıymış gibi gösterildiği gibi Filistin’in İsrail’in bir parçasıymış gibi gösterilme alışkanlığının sona erdiğine inanıyor. Pazarlıkta İsrail, kesinlikle bağımsız, bağlantısız bir Filistin devletine onay vermiyor. BM üyesi 195 ülkeden 145’i Filistin devletini tanımış durumda. İsrail katliamları devam ettiği sürece İsrail ve işbirlikçilerinin, Filistinin tanınması sürecine mani olmaları güçleşecektir.
Esirlerini kurtaramamış, onbinlerce insanı çoluk çocuk, kadın demeden katletmiş bir yönetimin meşruiyeti uluslararası arenada olduğu kadar İsrail içinde de tartışılıyor. Şayet İsrail savaşı Lübnan’a da yayar, burada da istediğini alamazsa bu sonun başlangıcı olacaktır. Sadece Netanyahu açısından değil, aynı zamanda İsrail devleti ve destekçilerinin (ABD, İngiltere, Almanya, Fransa) de meşruiyetlerini tartışılar hale gelecektir.
Irak’ta silahlı gruplar 5 ay aradan sonra ABD Ordusu’nun, Suriye, Irak ve Ürdün sınır üçgeninde El Tanf üssüne saldırdı. Bu saldırı İsrail’in Lübnan operasyonu öncesinde gel gel de olabilir. Ancak ABD’nin de İsrail’in de eskisi gibi istediği gibi bölgede at oynatacak durumda olmadıkları başka bir gerçek.
Bu arada İsrail’in can ortaklarında bir iki haber vererek konunun hassasiyetini dile getirelim. İngiltere Başbakanı Sunak, askere gitmeyenlerin ehliyetlerine ve banka hesaplarına el konulacağı tehdidinde bulundu. İngiliz askerini eleştirmek demiyorum, askere gitmeyi kabul etmeyenler için bu demokratik bir önlem. Bizdeki Ferhat Encü gibi bir müptezelin Partekiz maçından önce ‘yaşasın Portekiz’ twitini attığı gibi eski bir İngiliz vekil, ‘Yaşasın Slovenya veya Danimarka’ diye bir twitt atsa idi hangi demokratik yaptırımlara maruz kalırdı.
Fransa'nın Hint-Pasifik bölgesindeki kolonisi Yeni Kaledonya'da bağımsızlık yanlısı Kanak lider Christian Tein hakkında geçici tutuklama kararı çıktı. Hiçbir Fransız da, bizim bilmem kaç bin kilometre ötedeki Yeni Kaledonya’da ne işimiz var demiyor. Fransa’nın, sömürü için ülkenin seçim sistemini alt üst etmesi demokratik hoşgörü olarak görülüyordur birileri tarafından. Aynı, Suriye’de kurulmak istenen teröristan için, milyonlarca insanın yerinden yurdundan edildikten sonra onların topraklarına çökmek isteyen teröristlerin seçim yapmalarının birileri tarafından meşru imiş gibi yedirilmek istenmesi gibi. İngiltere’nin batan gemi olarak gördüğü AB’den ayrılmasından sonra Fransa’da AB’den ayrılmak için hazırlıklar yapıyor. Siyasi bir güç olamayan ve ABD’nin kuyruğuna takılan bir AB’nin Euro bölgesini daha fazla ayakta tutma imkanı da kalmadı.
Gazze’de İsrail ile Filistinliler savaşmıyor. Sömürücülerle sömürülenler savaşıyor. Bretton Woods Konferansı ile ABD’yi dünya ekonomisinin temel direği haline getiren zihniyet, doların muhtemel çökme senaryolarına karşı zayıf halkaları (milletleri) yem ederek sömürü düzenlerini sürdürmek istiyorlar. Doların rezerv para olmaktan çıkmasını dört gözle bekleyen mazlum milletlerin doların hala hakim para birimi olduğunu görmeleri morallerini bozsa da, soğuk savaş konsesüsü bozulan küresel ekonomide finansal sistemin ne gibi alternatifler üretebileceği sınırları zorluyor. Doların hakimiyetinin bittiği gün, İsrail zulmü de bitecektir. Gazze’de yaşanan Filistin’in yanı sıra Türkiye’nin de kurtuluş savaşıdır. Ya dolarla ticaret yaparak ABD’yi (soykırımcıları) zengin etmeye devam edeceğiz. Veya yeni alternatifler üreterek soykırımı sona erdirerek yolumuza devam edeceğiz…. Vesselam…..