Gazze Kurban olurken bize bayram mı?
Bir düşünün; doğup büyüdüğünüz, çocukken arkadaşlarınızla oyun oynadığınız mahalleye işgalci teröristler gelip yerleşiyor. Ailenizle huzur içinde yaşadığınız evinizden hepinizi tekme tokatla, silah zoruyla çıkarıyor. Yetmiyor, canınızı alıyor. Okuduğunuz okul kapanmış, çalışıp ev geçindirebileceğiniz bir iş yeri yok. Ekip biçip verim alabileceğiniz topraklarınız yakılmış, ağaçlarınız kökünden kesilmiş, attığınız her adım gözleniyor. Allah'a şükür ki biz Türkiye'de güvenle yaşıyoruz. Biz hür yaşayalım, ezan susmasın, ay yıldızlı bayrağımızın yerini başka bayraklar almasın, namusumuza düşman eli değmesin diye dedelerimiz; kahraman Mehmetçik cepheden cepheye koştu ve bu aziz vatanın her karışını canından aziz bildi. Atalarımızın kanlarıyla sulanan bu topraklarda biz huzur içinde gündelik koşturmacalarımızın peşinde giderken Gazze'de küçücük bebeklerin, çocukların bedenleri soykırım cehenneminde yanıyor. Devlet değil, uluslararası bir organizasyon olan terör örgütü İsrail, uzun yıllardır olduğu gibi Ekim 2023'ten bu yana Gazze'de soykırım yapıyor.
Satılık Arap liderleri
Sözüm BM'ye, AB'ye değil. Onlar büyüklerimizin tabiriyle gavurluklarını yapıyorlar. Elbette Müslümanın acısını dindirecek değiller. Benim tüm öfkem 57 İslam ülkesine, 2 milyar Müslümanadır. Buna kendim de dahilim. Arap ülkelerinin başında İsrail ve Amerika'nın uşaklarının olduğunu zaten biliyoruz, elbette onlardan bu savaşta Gazze'den taraf olmalarını beklemiyorduk. Hiçbiri devasa zenginliklerini, servetlerini, makamlarını Gazzeli çocuklar için bir kenara itecek kadar haysiyet ve şeref sahibi değil. Başta Suudi Arabistan olmak üzere Mısır ve benzeri ülkelerin liderleri ruhunu şeytana sattığı için terör elebaşı Netanyahu'nun 'koltuklarınızda oturmaya devam etmek istiyorsanız çenenizi açmayın' tehdidine gık diyemediler. Yanları başında aynı dini geçtim (çünkü Gazzeliler gibi Müslüman olduklarını düşünmüyorum) aynı ırktan insanların korkunç şekilde katledilmesini durduracak ekonomik güç ve yaptırıma rağmen kıllarını bile kıpırdartmadılar. Hatta çoğu İsrail'i haklı buldu, İsrail'den yana saf tuttu. Aslında İsrail'e ve yardakçısı ABD'ye secde ettiler. Sadece Türkiye'nin yardım çabası yeterli olmadığı için de bugün Gazze diye bir yer neredeyse kalmadı.
Yalnız başına direnen Gazze'm
Soykırımın başından beri Gazze'de gitmeye çalışıyorum fakat imkansız kelimesi bile bu çaresizliğin yanında umut verici kalıyor. Ne gazeteci, ne sağlıkçı ne de STK gönüllüsü olarak bile mümkün değil. Soykırımın olmadığı zamanda dahi abluka altında olduğu için girilemeyen Gazze'nin terör devleti tarafından işgal edilmesi, yarın aynı durumun başka ülkelerin başına geleceğinin habercisi aslında. Gazze'ye ulaşamasam da çok yakınında bulunmayı arzu ettiğim için gazeteci arkadaşım Baki Yaya ve rehberimizle birlikte Mirasımız Kudüs Derneğinin kurban çalışmaları için Ürdün'e doğru yola çıktık. Oradan da Filistin'e geçecektik. Bir gece Ürdün'de konakladıktan sonra Melik Hüseyin kontrol noktasında geçerek terör devleti İsrail'in kontrol noktasına geçtik. Türkleri hiç sevmediklerini her tavırlarıyla belli ediyorlar. Biz de onları sevmiyoruz hatta nefret ediyoruz lakin koca koca devletler İsrail'i durduramazken iki gazetecinin meydan okuyarak Filistin'e geçebileceği elbette düşünülemez. Gri pasaportlarımızı alıp bizi buz gibi alanda bırakarak gittiler. Yedi saat boyunca çok üşüdüm. Sıkıldık, dolaştık, sinirlerimizi yıpratmak için her yolu deniyorlar, taşkınlık çıkarmamız istiyorlardı. Saatler birbirini kovalarken bir görevli yanımıza gelip deport edileceğimizi söyledi. Üzerinde İbranice ve İngilizce yazılı bir kağıdı imzalamamızı istediler. Yanımızdaki rehber arkadaşımızı bir saattir sorguladıkları için kağıtta yazanları anlayabildiğimiz kadarıyla okuduk. Ben yine de önlem olması açısından imzalarken videoya çekip bir köşeye de Türkçe 'bize deport işlemlerini anlatan belge olduğunu söyledikleri bu kağıdın tercümesini yapmadılar, bunu belirterek imzalıyorum' şeklinde not düştüm. Ardından parmak izlerimizi alıp fotoğraflarımızı çektiler. Vakit kaybetmeden de bir otobüse indirerek ikimizi de Ürdün kontrol noktasına gönderdiler.
İsrail'in güvenliğini tehdit etmişiz
Deport kağıdında giriş yasağı süresi yoktu lakin deport nedenimiz İsrail'in güvenliğini tehdit olarak belirtilmişti. Ürdün kontrol noktasından geçerek Amman'a ulaştık. Bir gece kalıp ertesi gün İstanbul'a doğru hareket ettik. Bizi üzen, işgalci terör devletinin hiçbir hakkı olmadığı topraklarda zulüm ve katliamlarını sürdürmesi, bebekleri çocukları vahşice katlederken hem Müslümanların hem de insanlığın bu aşağılık siyonistlere susmasıdır. Müslümanlar bu kadar ferasetsiz, basiretsiz ve haysiyet yoksunu olduğu sürece bizi deport da ederler, soykırıma da uğratırlar. Allah, tek başına kalan Gazzelilerin yardımcısı olsun. Bayram olduğu halde içimizde derin bir hüzün var. Gazze bu durumdayken nasıl bayram yapabiliriz ki... Gazze'de bayram olmadan bize bayram kutlamak haram...