Gazze bize ne diyor?
Diyebilirim
ki, insanlık dünyanın en adi, en aşağılık, en alçak, en kahpe, en kalleş
savaşına tanıklık ediyor…
Toplu
ölümler, tanklar, hınçlar, linçler… Hunhar mı hunhar… Acil servisler, yoğun
bakımlar, morglar, ambulanslar hepsi hedefte…
Kan banyosunda boğulan bebekler, kan
dondurucu katliamlar kesintisiz devam ederken, kanımıza dokunuyor da neden
ayağa kalkmıyoruz, harekete geçemiyoruz?
Soykırımlar,
kıyamlar, katliamlar neden ümmeti ayağa kaldırmaz?
Nice felaketlerden geçtik bugün dehşetli facialara
yakalandık… Gazze'nin enkazı altında kaldık… Gazze'ye infaz uygulanırken, biz
insanlıkta sınıfta kaldık…
Yahudi yine yaptı yapacağını… Çünkü cibilliyeti
belli… Peygamberlerini boğazlayan, testere ile doğrayan bu lanetli kavmin,
bugün kana doyacağını mı sanıyoruz?
Peki, biz ne
yapacağız?
Gazze bize ne söyler?
Gazze bizden ne bekler?
Gazze'nin ahı bizi tutmadan, Gazze'nin kahrına
maruz kalmadan ne yapmamız lazım?
Söylem ve eylemlerimiz barbarlığı durdurmaya
yetmiyor…
Yerinde söylenmeyen söz söz değil lafu
güzaftır…
Vaktinde
yapılmayan eylem eylem değil günü kurtarmaktır…
Hepimiz enkaz altındayız… Yazık mı yazık!
Ateş düştüğü yeri yakıyor… Bize de sadece hüzün
ve hicran kalıyor…
Bu ateşi kimi söndürecek?
Çocuğu
fosfor bombasıyla ölen babanın acısını sosyal medya paylaşımlarımızla mı hafifleteceğiz?
Diyanet yerinde bir karar verdi… Tüm camilerde gıyabi cenaze namazları
kılınacak…
Peki, gıyabi
cenaze namazlarını kıldığımız Filistinli şehitlerimizi kim defnedecek? Kim kefenleyecek? Kim cesetlerini enkazdan
çıkaracak?
Bu ümmet cenazelerine de mi sahip çıkamayacak?
Cenazelerimiz ortada mı kalacak? Sokaklar
ceset dolu…
Evet, biz
gıyabi cenaze namazlarını kıldık, haklarımızı helal ettik…
Acaba Gazze bize hakkını helal etti mi?
Kudüs'ün hakkını ödedik mi?
Hâlâ nefes
alıp verebilenler için tek bir seçenek kaldı; ötenazi…
Dünya İslam âlimleri iki satırlık bir fetva
lütfederlerse yaralırların dünya acısı bitmiş olacak…
İmanın şartları uluslararası ilişkilerde
nedense işlemiyor… Diplomaside din dili başka…
Koca bir şehir açık cezaevi iken şimdi toplu
bir mezarlık oldu…
Napıyoruz?
Kaygıyla
izliyoruz… Kınıyoruz… Fasılasız ölüm
istatistiklerini takip ediyoruz…
Ortadoğu
daimi yangın yeri…
Evet,
Kudüs kırmızı çizgimizdi… Kırmızı çizgimiz kana bulandı…
Ulus devlet
kementi boynumuzu sıkıyor…
Türkiye'yi Misakı Milli sınırları ile sınırlı
olmadığını bilirdik ama bugün ne oldu bize?
Türkiye bu değil… Türkiye kendinden ibaret
değil… Siyasisi ve sivili ile iyi bir sınav veremediğimizi görüyorum… Tarih
bizi nasıl yazacak?
Hani kaderimiz birdi… Kederimiz birdi… Hatta
kefenimiz birdi… Kara gün dostu idik… Ümmetin çocukları kahrolurken biz
neredeydik?
Bugün sözün bittiği yerdeyiz… Sözün bittiği yerde söz vermeye hazır mıyız?
Suskunluğumuza
son vereceğimize… Zalimler karşısında dilsiz Müslüman olmayacağınıza… Son
nefesimize kadar Allah'ın davasından geri adım atmayacağımıza…
Mescid-i
Aksa'ya olan borcumuzu ödeyeceğimize… Kandillerini zeytinyağsız
bırakmayacağımıza…
Enbiya'nın
emanetine sahip çıkacağımıza… Nebevi mirası yaşatacağımıza... Rabbani vasiyeti kulak
ardı etmeyeceğimize… El-Aksa aşkıyla adanmışlık bilincini kuşanacağımıza söz
veriyoruz…
Gazze laboratuvarında hepimiz samimiyet testindeyiz…
Müslümanlık ve insanlık kalitemiz o laboratuvarda ortaya çıkıyor… Sonuçlarınızı
oradan alabilirsiniz…
Gazze diyor ki;
Bir bir titre… Bir terle… Bir tükür… Bir tepki ver… Bir tavır
al… Bir taş at… Bir yere tohum ek… Bir tarih yaz… İzlemeyi bırak, iz bırak…