Gazze 'Barışı'na doğru
Geçtiğimiz hafta Ortadoğu’da Gazze ‘barışı’ adına önemli görüşmelere tanıklık edildi. 18 Aralık Çarşamba günü, CIA Direktörü William Burns, Katar Başbakanı Muhammed bin Abdurrahman es-Sani ile Doha’da bir araya geldi. Bu görüşmenin odağında, uzun süredir devam eden İsrail-Hamas çatışmasını sona erdirecek bir “Gazze Barışı” anlaşması yer alıyordu. Aynı gün, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, Kudüs’te ABD’nin yeni başkanı seçilen Donald Trump’ın rehine işleri temsilcisi Adam Boehler ile bir toplantı gerçekleştirdi. Bohler daha sonra Mısırlı yetkililerle görüşmek üzere Kahire’ye gitti. Görüşmeler hâlâ sürüyor ve henüz resmi bir açıklama bulunmuyor. Ancak müzakerelere yakın kaynaklar, önümüzdeki günlerde bir ateşkes anlaşmasının imzalanabileceğini ifade ediyor. İsrail Savunma Bakanı Israel Katz da bu süreci destekleyen açıklamalarda bulundu ve İsrail’in “ateşkes anlaşmasına hiç olmadığı kadar yakın” olduğunu belirtti.
BİDEN'IN BARIŞ
PLANINA DAYANIYOR
Görüşmelerden sızan bilgilere göre, anlaşmanın temel hatları
ABD Başkanı Joe Biden’ın Mayıs 2024’te sunduğu barış planına dayanıyor ancak
genel olarak bu planda ne kadar değişiklik yapıldığı bilinmiyor. Biden’ın
planı, çatışmaların hemen sona erdirilmesini ve bölgedeki insani krizin
hafifletilmesini hedefleyen bir dizi öneriyi içeriyordu. Anlaşmanın ilk adımı
olarak, 6 hafta sürecek bir geçici ateşkes uygulanması planlanmıştı. Ateşkes
süresince, Hamas’ın elinde tuttuğu yaklaşık 100 rehineden bazılarını serbest
bırakması ve karşılığında İsrail’in Filistinli mahkumları bırakması
öngörülüyordu. Gazze’nin yeniden inşası da anlaşmanın önemli bir parçasını
oluşturmaktaydı. Uluslararası destekle yürütülmesi önerilen bu süreçte,
Gazze’ye yönelik insani yardımın artırılması ve altyapının yeniden inşası
planlanmıştı. Ayrıca, gelecekte kalıcı bir barışa zemin hazırlayacak daha
kapsamlı müzakerelerin başlatılması hedefleniyordu.
KUSHNER’İN “KARANLIK”
PLANI
Barış müzakerelerinde sıkça karşılaştırma konusu olan Jared Kushner’in
2020 yılında hazırladığı “Barıştan Refaha” planı ise, Filistin topraklarının
askerden arındırılmasını ve İsrail’in Yahudi devleti olarak tanınmasını
öngörüyordu. Plan, aynı zamanda Batı Şeria’nın yüzde 30’unun İsrail tarafından
ilhak edilmesi ve Ürdün Vadisi gibi stratejik bölgelerin İsrail kontrolüne
geçmesi gibi tartışmalı maddeler içeriyordu. Bu ağır koşullar nedeniyle plan,
Filistin liderliği tarafından reddedilmişti. Bugün Kahire’de devam eden
müzakereler, 30 Kasım’da başladı. 2 Aralık’ta Trump, Hamas’ın elindeki
rehineleri serbest bırakmaması halinde Ortadoğu’yu cehenneme çevireceği
tehdidinde bulundu.
HAMAS ESİRLERİN
LİSTESİNİ PAYLAŞTI
Biden’in planından farklı olarak geçici ateşkes süresinin 60
güne çıkarılması ve bu geçici süreçte Hamas’ın rehineleri serbest bırakması
öngörülüyor. Geçtiğimiz haftalarda Hamas, İsrail’e aralarında ABD
vatandaşlarının da bulunduğu ve önerilen anlaşma uyarınca serbest bırakacağı
esirlerin bir listesini verdi. Görüşmelerin en kritik maddelerinden birini, İsrail’in
Gazze’deki iki stratejik bölgede asker bulundurması talebi oluşturduğu
konuşuluyor. Netzarim Koridoru ve Philadelphi Koridoru olarak bilinen bu
bölgeler, Gazze’nin kuzey ve güneyini ayıran ve Mısır sınırı boyunca uzanan
önemli noktalar. Hamas, daha önce İsrail askerlerinin Gazze’den tamamen
çekilmesini talep etmişti. Ancak kaynaklar, Hamas’ın, İsrail’in nihayetinde
tamamen çekileceğinin garantisinin verilmesi durumunda, İsrail’in Gazze’deki
‘geçici varlığını’ tolere edebileceği belirtiyor.
ABBAS’IN DİRENİŞ
KARŞITI KONUMU
Bu görüşmeler sürerken, Batı Şeria’daki Filistin
otoritesinin güvenlik güçleri de El Kassam ve Kudüs Tugaylarına saldırarak
bölgede bu gruplara geçit vermeyeceklerinin altını çiziyor. Batı Şeria
yönetiminin direnişçilere yönelik saldırılarını yoğunlaştırması, şüphesiz
direnişe fırsat vermeyen bir Filistin devletinin İsrail tarafından kabulünü
kolaylaştıracaktır. Görüşmelerden sızan
taviz haberleri ve Batı Şeria’da yaşanan gelişmeler, Kahire’deki görüşmelerin
ana ekseninin Biden Barışı’ndan ziyade özellikle Trump’ın tehdidinden sonra
damadı Kushner’in 2020’de Trump’ın ilk döneminde önerdiği anlaşmaya daha fazla
yaklaşmış olabileceğini düşündürüyor. Neticede, Kushner’in Gazze barış planı da
ikili devlet çözümünü kabul ediyordu. En büyük şartlarından biri de Batı
Şeria’da silahlı direnişe geçit verilmemesi gerektiği, Batı Şeria’nın terörden
tamamen temizlenmesiydi. Bu anlamda Filistin yönetiminin görüşmeler sırasında
İzettin Kassam ve Kudüs tugaylarına yönelik operasyonları, Kushner’in önerdiği
koşullarla bir Filistin Devleti’nin kurulup, ABD ile İsrail tarafından
tanınmasını kolaylaştırabileceği izlenimini bırakıyor.
FİLİSTİNİ HİÇE
SAYDILAR
Kushner planı, Filistinlilerin Doğu Kudüs’ün başkent olduğu
bir Filistin Devleti isteğini görmezden gelmemekle birlikte, Doğu Kudüs’ün en
dış bölgesi olarak nitelenen Abu Dis’in başkent olmasını öneriyordu. Bu,
pratikte Filistin Devleti’nin başkentinin Batı Şeria’daki küçük bir köy olması
anlamına geliyordu ve Filistinlilerce bir şaka olarak bile dikkate alınmadı.
BÖLGEDE SİYASİ
DENGELER DEĞİŞECEK
Son dönemdeki gelişmeler, Filistin tarafını bu konuda da
tavizkâr davranmaya mahkûm mu edecek yoksa bölgede 50 yıl sonra Toprak kazanan
İsrail, bu kazanımdan sonra bazı tavizler vermeye mi razı olacak yaşayıp
beraberce göreceğiz. Önümüzdeki haftalar bize hangi seçeneğin ağırlık
kazandığının işaretlerini vermeye başlayacak… Ancak sızan haberler doğruysa ve
önceki süreçte buna şiddetle karşı çıkan Hamas, halihazırda İsrail’in
Gazze’deki ‘geçici’ varlığını kabul etmek zorunda kalmışsa, bu bile bölgedeki
ve siyasi dengelerdeki değişimini gözler önüne sermeye yeter. Gelecek günler, görüşmelerin sonuçlarını ve bu
tarihi barış sürecinin geleceğini belirleyecek. Ancak kesin olan bir şey var:
Suriye’de yaşananlar, Ortadoğu’da yeni bir dönemin kapılarını aralarken,
ABD’nin bölgedeki ‘barış’ çabalarını daha geniş bir çerçeveye oturtmaya
çalıştığını da düşündürüyor. Bu süreçte, Suriye ve Gazze barışlarının yanında,
Kuzey Afrika başta olmak üzere Afrika’da ‘istikrar’ı sağlamaya yönelik
politikaların da devreye girebileceğini düşünmemek mümkün değil.
TRUMP'IN HAMLESİ
MERAK EDİLİYOR
Gazze Barışının içeriği, Amerika’nın önce Suriye sonra Kuzey
Afrika ve Afrika’yı stabilizasyon çabaları ve Amerikan küreselleşmesine açılan
bir yolun başlangıcı olma ihtimalini taşıyor. Amerika’nın Ortadoğu stabilazyonu
projesinde bölge devletlerinin ortak güvenlik platformu oluşturmasına gelene
dek ilk fazda eğer Trump gelir gelmez Batı Şeria’yı İsrail’e ekler ve kalan
topraklarda direnişçilerden ‘arındırılmış’ bir Filistin devletini kurarsa, yeni
yerleşimlere verilecek alandaki Filistinli nüfusu Ürdün’e göç etmek zorunda
kalacak bu da Ürdün’ü ikinci Suriye yapacaktır. Arkasından Kuzey Afrika’nın
satabilizasyonu ile başlayacak Afrika stabilizasyonunda Mısır’ın akibeti de
belirsizleşecektir. Sisi’nin son günlerdeki açıklamaları, The Brookings
Institution başta olmak üzere pek çok oluşumun önerdiği Ortadoğu ve Afrika
Stabilizasyonu projelerinden haberdar olduğunu düşündürüyor. Bu süreçte en önemli ve şekillendirici
unsurlardan biri, şüphesiz ki Türkiye’nin ve bölge devletlerinin Filistin
direnişine verdiği destek olacaktır lakin ne yaşanırsa yaşanırsın iyi olan
muhakkak kazanacak, bu ah yerde kalmayacak, bu ah ile abad olacağını sananlar
berbat olacaktır.