Gazete halkın okuludur
Bugün sıcak gündemi şöyle kenara
koyup, gazetenin ve gazeteciliğin ortaya nasıl çıktığına dair bir yolculuğa
çıkalım. Mâziden âtîye bir “basın tarihi”
okuması yapıp, tarihin tozlu raflarındaki bilgilerin ışığında hafızamızı
yenileyelim.
Bunu da gerçekleştirmenin en iyi yolu
Türkiye’de 1950 yılından bu yana yükseköğretim düzeyinde verilen gazetecilik
eğitimindeki “Türk Basın Tarihi”
dersi için İstanbul Üniversitesi
İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Belkıs Ulusoy Nalcıoğlu
tarafından hazırlanan “ders notları”
niteliğindeki eseri önümüze alıp, Tanzimat Dönemi basınından başlayarak Harf
Devrimi’ne (3 Kasım 1928) kadar olan dönemleri irdeleyelim. (Prof. Dr. Belkıs
Ulusoy Nalcıoğlu’nun ayrıca kaleme aldığı “Osmanlı’da
Muhalif Basının Doğuşu” isimli kitabı da basın tarihine ışık tutan çok
önemli kaynak eserlerden birisi.)
Gazetecilik Osmanlı Devleti’ne Batıya
göre bize 200 yıl gecikmeli gelse de çok yönlü değişim ve dönüşümlerde büyük
rol oynamış. 1828 tarihinde başlayan Türkçe gazetecilik deneyimleri, 1928 yılı
sonlarına kadar Arap harfleriyle gerçekleştirilmiş.
Bu bir asırlık dönemi Prof. Dr.
Belkıs Ulusoy Nalcıoğlu hanımefendinin kılı kırk yararak ortaya çıkardığı “basın tarihi” özetinden okumaya gayret
edelim.
Gazeteciliğin tarihi Babilonyalılara kadar dayanıyor
Namık Kemal’in bir ulusun ilerlemesinde başlıca
etken olarak gördüğü gazete, İbrahim
Şinâsî’ye göre halkı yetiştiren, eğiten bir fikir organı, Ebuzziya Tevfik’e göre medeniyetin
gelişip ilerlemesinde büyük tesiri olanbu bir vasıtadır.
İnsanlar çevresinde olup bitenleri
öğrenmek, kendi başına gelenleri başkalarına duyurmak, bunlar üzerinde düşünmek
ve düşündüklerini de iletmek gereksinimi duymuştur. Bu eğilim gazetecilik
mesleğinin doğmasına sebep oluştur.
İlk dönemlerde yalnızca devletin
aldığı yeni kararları, yürürlüğe girmiş kanunları halka iletmek amacıyla küçük
el ilanları şeklinde hazırlanan gazeteler, ticaretin gelişmesiyle birlikte
genellikle ticari etkinliklerin duyurulduğu el ilanları şeklini almıştır.
*
Gazetenin ilk ortaya çıkışı
Babilonyalılara kadar dayanmaktadır. Bu dönemde kamu ile ilgili olayları günü
gününe yazan ve bunları fırınlanmış çamur tabletler halinde duvar gazetesi
olarak şehrin çeşitli köşelerine asan görevlilerden söz edilmektedir. Louvre Müzesi’nde bulunan bazı Mısır
papirüslerinden daha o dönemlerde gazetenin var olduğu anlaşılmaktadır.
Hatta M.Ö. 1750’de, III. Thoutmes’in bakanlarından birinin,
bir gazetede çıkan yazıyı tekzip ettiği bilinmektedir. İşte bu türden tarihi
kalıtlardan, gazetenin geçmişinin M.Ö. 1750’li yıllara kadar gittiği
anlaşılmaktadır. Eski Yunan sitelerinde de tarihi olayların yazıldığı “Ori”ler, günlük olayların yazıldığı “Efimerit”ler ilkel gazete
niteliğindedir.
Bunun dışında M.Ö. 59’da Julius Caesar’ın (Jül Sezar) buyruğu
ile halkı ilgilendiren günlük önemli olayları kapsayan “Acta Diurna” adıyla bildiriler yayımlanmıştır. El ile yazılan bu
bültenlerde önemli toplumsal ve siyasal olaylar, iflaslar, idamlar, cenaze ve
düğün törenleri, yangınlar, kamuoyunu ilgilendiren anlaşmalar, hatta gladyatör
oyunlarına dair halkı ilgilendiren çeşitli haberlere yer verilmiştir. Bu
haberleri toplamak için özel kişiler görevlendirilmiştir. Bir çeşit duvar
gazetesi olan “Acta Diurna”lar
halkın görebileceği şekilde kentin belli başlı yerlerine asılmış, aynı zamanda
evlere ve diğer eyaletlere gönderilmiştir. Bu nedenle, Acta Diurna’yı bugünkü
modern gazetelerin atası, haberleri toplayan görevliler ise bugünkü
muhabirlerin ilk örneği olarak tarihteki yerini almıştır.
Bugünkü anlamda, mevkute olarak
tanımlayabileceğimiz, diğer deyişle düzenli yayım aralığına sahip ilk süreli
yayımlar 1600’lü yılların başlarında görülmüştür. Johann Carolus tarafından
1609 yılında Strassburg’da Almanca olarak yayımlanmaya başlayan “Relation aller Fürnemmen und
gedenckwürdigen Historien” (tüm prenslerin ve unutulmaz geçmişlerin
ilişkisi), dünyadaki ilk gazete
kabul ediliyor. Relation, Avrupa’nın çeşitli kentlerinde yapılan bilimsel
araştırmalar, çalışmalara ilişkin bilgiler içerdiği gibi, iç ve dış politika,
savaşlarla ilgili haberler de aktaran bir yayımdı.
Bilinenin aksine matbaanın mucidi Uygur Türkleridir
Uygarlık tarihini
değişikliğe uğratan en önemli buluşlardan kabul edilmesi gereken oynar harfli matbaanın
mucidi olarak her ne kadar Alman Johannes
Gutenberg gösteriliyor olsa da, Gutenberg’in bu yeni tip matbaayı geliştirdiği
iddia edilen 1440 yılından önce hem de asırlar önce Asya’da Gutenberg’in
hareketli harfleri kullandığı bu yöntemin Uygur
Türkleri tarafından kullanıldığı Doğu Türkistan’da yapılan kazılar
sonucunda bulunan tahtadan Uygur harflerinden açıkça anlaşılmaktadır.
Uygurların komşuları olan
Çinlilerin, henüz M.S. 2. yüz yılda, taş ve tahta kalıplara kazınan metinlerin
baskıyla çok sayıda kopyasının çıkarılması yöntemini kullandıklarına dair
bilgiler vardır. 19. yüzyılın sonunda Kansu
bölgesinde bir mağarada yapılan araştırmalarda Uygur Türklerinden kalan basılı malzemenin yanı sıra tahtadan
yapılmış Uygur harfleri de bulunmuştur.
Ancak bu yöntem, yani
oynar harfli baskı yöntemi yaygınlaşmamış, bu yolla çoğaltılan metinler daha
çok siyasî ve dinî içerikli metinlerle sınırlı kalmıştır. Bu yöntem asırlar sonra Avrupa’da Gutenberg’in de dâhil olduğu bir
kısım matbaa ustası tarafından yeniden ele alınarak geliştirilmiştir.
Ortaçağ Avrupa’sında oynar harfli matbaanın geliştirildikten sonra tam
anlamıyla işlevsellik kazanması iki asır sürmüştür.
El yazmalarına göre
metinleri hızlı ve ucuz çoğaltması üstünlüğüyle ortaya çıkan matbaa önce
Almanya’da, 15. yüz yılın sonlarına gelindiğinde ise Almanya’dan Avrupa’nın
diğer bölgelerine hızla yayılmıştır. Bu dönemde Kuzey Denizi’nde yoğunlaşan
ticaret, haber alma ihtiyacını artırmış, gazeteler, “keşifler çağı” ve sömürgecilikle birlikte denizciler kanalıyla
Avrupa’dan tüm dünyaya dağılmıştır.
Osmanlı döneminde yayımlanan ilk gazeteler
Osmanlı Devleti’nde Türkçe
bölümler içeren ilk gazete 1828’de ve tamamı Türkçe ilk gazete de 1831 yılı sonunda yayıma girebilmiştir.
Batı’da ise günümüz formatındaki gazeteler henüz 1600’lerin başında görülmeye
başlanmıştır.
Osmanlı döneminde ilk gazeteler
Fransız Büyükelçiliğince yayımlanmış olan gazetelerdir. Bunlardan ilki Bulletin des Nouvelles’dir.
(İstanbul,1795) 15 günde bir 6-8 sayfadan ibaret olarak yayımlanmıştır.
Yaklaşık bir yıl kadar yayımda kaldıktan sonra yayımı durmuş, bu gazetenin
yerine Gazette Française de
Constantinople (İstanbul,1796-98) yayıma başlatılmıştır. Bu gazete de 4
sayfa olarak ayda bir kez yayımlanmıştır. Osmanlı Devleti’nde yayımlanan
sonraki gazeteler de Osmanlı Devleti’nde yerleşik Levantenler tarafından
yayımlanmıştır.
Bu dönemde İngilizce henüz evrensel
dil konumunda Fransızca’nın yerini almamıştı. Osmanlı Devleti’nde de aydın
zümre arasında yabancı dil olarak Fransızca revaçtaydı. Yayımlanan gazeteler
sadece Türkiye’deki Levantenler tarafından değil, Fransızca bilen Türk aydın
kesim tarafından da takip ediliyordu. Osmanlı Devleti’nde gelişen siyasî,
ekonomik, toplumsal duruma ilişkin ayrıntılı ve birinci elden enformasyon
içeren bu yayımlar, Osmanlı Devleti’ne ilişkin bir kısım planları olan Avrupa
devletlerinde de ilgiyle takip ediliyordu.
Fransızca dışındaki dillerde
yayımlanan tüm diğer yayımlar, Osmanlı
topraklarında Türkçe gazeteciliğin başladığı 1828 senesinden sonra, bir kısmı
da bu tarih itibarıyla zuhur etmiştir. Anlaşılacağı üzere Osmanlı
Devleti’nde gazetecilik faaliyetleri Türk olmayan unsurlar tarafından ve Türkçe
dışında başlatılmıştır. Avrupa dilli basında yazan, çizenler de Avrupalıların
kendilerinin dışında genellikle yabancı dile hâkim azınlık vatandaşlarımızdan
olmuştur.
Türkçe İlk Gazete Vekâyî-i Mısriye
Türkçe ilk gazete olan Vekâyî-i Mısriye,
Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa’nın
isteği ve emriyle 4 Aralık 1828’de 4 sayfa olarak 15 günde bir yayımlanmaya
başlamıştır. Yayımcısı, İbrahim Paşa (Vali Mehmed Ali Paşa’nın oğlu)’dır.
Gazete 600 nüsha basılıyordu, ancak gazeteye rağbet yoktu. Yeterli aboneye
ulaşılamamıştı, bu sebeple devlet dairelerine çoğu ücretsiz olarak
dağıtılıyordu. Ancak çıkışından beş ay kadar sonra, devlet dairelerine
gönderilen bir genelgeyle, gazetenin memurlarca satın alınmasının zorunlu
olduğu bildirilmiştir. Hatta gazetenin abonelik bedelinin, memurların
maaşlarından peşinen kesilmesi öngörülmüştür.
Vekâyî-i Mısriye, öncelikle Türkçe
olarak kaleme alınıp sonra Arapça’ya çevrilen metinlerle, her sayfa biri Türkçe
diğeri Arapça olarak iki sütundan oluştuğu halde hazırlanmıştır.
Vekâyî-i Mısriye, içeriği itibarıyla
gerek günümüz ve gerekse kendi döneminin Avrupa’sındaki resmî gazetelerden
farklıydı. Zira onda bir resmî gazetede bulunması gereken divan kararları,
çeşitli talimatlar, yasalar gibi idarî konularla ilgili yazılar yanında,
çeşitli konularda makaleler, özellikle haberler ve ilanlar bulunabiliyordu.
Bununla birlikte Vekâyî-i Mısriye’nin esas amacı, Mehmed Ali Paşa’nın
yaptıklarının ve yapacaklarının duyurulması, bu doğrultuda idarecileri
yönlendirmek olmuştur.
İkinci Türkçe gazete Vekayi-i Giridiye
İkinci Türkçe gazete olan Vekayi-i Giridiye
ise 1821’de Mora’da başlayan Rum isyanını bastırmaktaki katkıları (1827)
dolayısıyla Girit Valiliği’nin de Mehmed Ali Paşa’ya verilmesi üzerine, Paşa
tarafından Girit’te girişilen ıslahatın bir parçası olmak üzere çıkarılmıştır.
Yayımına Ocak 1831’de başlanmıştır.
Gazete aynı nüshada, Türkçe-Rumca olarak iki dilde yayımlanmıştır. Hanya’da
Türkçe-Rumca olarak yayımlanmış olan Vakâyî-i Giridiye (Rumca adı: Kritiki
Efimeri) 1841’e kadar varlığını devam ettirmiştir.
Vakâyî-i Giridiye’nin yayım amacı,
Vakâyî-i Mısriye’de olduğu gibi yönetimin yeni icraatları, reform faaliyetleri,
yeni kurulan sanayi müesseseleri, eğitim müesseseleri, kurulan Divanlar ve
bunların karar ve faaliyetlerine ilişkin bilgileri halka bildirmek olmuştur.
Tamamı Türkçe ilk gazete Takvim-i Vekayi
Tamamı Türkçe ilk gazete olan Takvim-i Vekayi, Sultan 2. Mahmud’un isteği ve emriyle 1 Kasım 1831’de İstanbul’da
yayımlanmaya başlamıştır. Tamamı Türkçe ilk gazetedir. 2. Mahmud, 1821’de
Mora’da başlayıp uzun yıllar tam anlamıyla sonuçlandırılamayan Rum isyanı ve bu
uzun süreçte gelişen bir takım olaylar sonrası Türkçe bir gazetenin
gerekliliğine kâni olduktan sonra Takvim-i Vekayi’nin çıkarılmasını emir
buyurmuştur. Aynı gazetenin Fransızca, Farsça, Arapça, Ermenice, Rumca
nüshalarının da neşrini emretmiştir.
Özel sermayeli ilk gazete Ceride-i Havadis
William Churchill isimli İstanbul’da yaşayan bir
İngiliz tüccar tarafından 1 Ağustos 1840 tarihinde çıkarılan Ceride-i Havadis, özel sermaye ile
kurulan ilk Türkçe gazete olma özelliğini taşır. Müşterilerinin ekserisi toplumun
üst tabakasından kimselerle devlet ve vilayet memurlarından olan Ceride-i
Havadis, ancak birkaç yüz satar olup, üç yılın sonunda abone sayısı 150’ye
kadar düşünce kapanma tehlikesiyle yüz yüze kalmıştır. Churchill’in durumu
Saray’a bildirip destek talebi sonrası kendisine aylık 2 bin 500 kuruş ödenek
bağlanmıştır. Bu tarihten itibaren gazete, devletin sözcüsü durumuna gelmiş,
yarı resmî bir hüviyete bürünmüştür.
İlk özel gazetelerin yayıma başlaması ve Tercümân-ı Ahvâl
Takvim-i Vekayi ve Ceride-i Havadis
döneminde; monarşinin dışında bir yönetim şeklinin benimsenmesi gerekliliği
düşüncesi, hükümeti ve icraatlarını eleştirme ve denetleme düşüncesi, henüz
kimsenin aklında yer etmemişti. Ancak bu durum, Tercümân-ı Ahvâl gazetesiyle birlikte değişmiştir. Devletten
herhangi bir mali destek almadan, tamamen şahsi sermayeyle kendi gazetelerini
kuran ve kurdukları gazetenin daha kuruluşunda kamu görevi yapmayı, eleştirel
gazetecilik yapmayı kafalarına koyan, ileri görüşlü iki aydın Agâh Efendi ve İbrahim Şinâsî gazetenin sütunlarında siyasi makalelere yer vererek
fikir gazeteciliğini başlatan ilk Türk gazetecileri olmuşlardır.
İbrahim Şinâsî, Tercümân-ı Ahvâl’de
daha başlangıç yazısında, halktan kimselerin ülkenin menfaati gereği siyasi,
iktisadi, içtimai veya kültürel sahada, toplumun genelini ilgilendiren
konularda mevcut sorunları dile getirmesi ve bunlara çözüm önerileri üretmesi,
yorum getirmesi ve bu yorumlarını da sözlü veya yazılı olarak kitlelere
ulaştırmasının en doğal insanlık hakkı olduğunu ifade etmiştir.
Halkın içinden gelen Agâh Efendi ve
İbrahim Şinâsî, ilk sayısı 21 Ekim
1860’de yayımlanmaya başlanan Tercümân-ı Ahvâl’de, halkın, diğer deyişle
kamunun bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesine yönelik yayım yapmayı
amaçlamıştır.
Agâh Efendi ve İbrahim Şinâsî’nin
girişimiyle Maârif Nezareti’ne yapılan başvuru, Meclis-i Maârif-i Umumiye’ce
onaylandıktan sonra Bakanlar Kurulu’na sunulmuş ve buranın da onayından
geçtikten sonra çıktığı padişah katından da izin alınmış ve gazetenin neşrine
başlanmıştır.
Tabii, Türkiye’de bu türden
gazetecilik daha önce yapılmadığından, padişahın ve yöneticilerin tepkisinin
kaçınılmaz olacağı önceden tahmin edilerek eleştiri dozunun oldukça sınırlı
tutulmasına özen gösterilmiştir. Ancak, bu sınırlı ölçüler dâhilinde de olsa
hükümet politikalarını eleştirmekten geri durmamışlardır.
Havadis-i Dahiliye, Havadis-i
Hariciye ve İlanat şeklinde üç
ana başlık altında yayımlanan Tercümân-ı Ahvâl çıktığı ilk andan itibaren halk
tarafından büyük ilgiyle karşılanmıştır. Tercümân-ı Ahvâl’in o güne kadar çıkan
Türkçe ve diğer gazetelerden fazla ilgi görmesi, şekil, dil, ve içerik
açısından geniş kitlelerin özlemine cevap veriyor olmasından; toplumsal, halka
ait konulara sıklıkla yer verilmesinden; hükümetin iç ve dış siyasetteki bazı uygulamalarına
yönelik eleştirilerde bulunabilmesinden kaynaklanmıştır.
Tercümân-ı Ahvâl’de siyasi haber ve
makalelerin dışında, şehrin alt yapı, ulaşım sorunlarına dair haberlere,
hırsızlık, cinayet olaylarının ayrıntılarıyla ve hikâyemsi bir üslupla kaleme alınmış
olduğu ilgi çekici haberlere de sıklıkla yer verilmiştir. Hatta mikro ekonomi
haberleri de yine gazetede yer bulmuştur.
Tefrika usulü de Türk basınında yine
Tercümân-ı Ahvâl ile başlatılmıştır. Şinasi Efendi’nin “Şair Evlenmesi” isimli piyesi Tercümân-ı Ahvâl’in ikinci
nüshasından itibaren yayımlanmaya başlamıştır. İlk başyazı usulü de bu
gazeteyle Türk basınına girmiştir. Tercüman-ı Ahvâl’de ilk başyazı “Politika-ı zamaneye dair bend-i mahsusadır”
başlığıyla 30. sayıdan itibaren yayımlanmaya başlamıştır.
Eleştirel yayıncılık hayata geçirilemedi
Takvîm-i Vekâyî devletin resmi yayımı olması
sebebiyle içerik olarak resmi söylemin dışına çıkılamamış, eleştirel yayımcılık
hayata geçirilememiştir. Sultan 2.
Mahmud’un sade bir dil kullanılmasını talep etmesi üzerine gazeteyi
hazırlayanlar bu hususta gayret göstermiş, fakat yeterince halka hitap
edebilecek bir düzeye inilememiştir. Takvîm-i Vekâyî’nin yayım aralığı, logonun
altında haftalık olarak belirtilmiş olmasına rağmen, bazen ayda bir
yayımlanıyordu.
Ceride-i Havadis de, iç ve dış havadis olarak iki ana
başlık altında haberler içeriyorsa da, yayımcısının yabancı olması dolayısıyla
dış basından haberlerin çevirilerini büyük oranda kullanmayı tercih etmiştir.
Devlet kademelerine yönelik herhangi bir eleştirel tutum takınması mümkün
olmayan bu gazetenin okur kitlesini büyük çoğunluğu üst kademelerde görevli
devlet memurları, eğitimli zümre oluşturmuştur. Ceride-i Havadis de haftada 1
yayımlanmaktaydı.
Bu türden yayımcılık anlayışı
Türkiye’de gazetecilik faaliyetlerinin gelişmesini sekteye uğratarak, pek çok
alanda olduğu gibi bu alanda da gecikmeye sebep olmuştur.
Kadına, çocuğa, mizaha, eğlenceye dair gazeteler
İlk resimli Türkçe gazete olarak anılan Ayine-i Vatan,
sıklıkla yayımına ara vermek zorunda kalan gazetelerden bir olmuştur. 17 Ocak
1867’de 14 ila18 sayfadan ibaret, resimli olarak yayımlanmaya
başlayan gazetenin sahibi Mehmed Arif Bey’dir. Gazete “Maârif ve Edebiyata Dair Konuları İçeren Gazete” ibaresiyle
Matbaa-ı Âmire’de basılarak haftada 1 yayımlanırdı. 27 Mayıs 1869 tarihli
sayısıyla yayımı son bulur.
Tanzimat Dönemi’nde
İstanbul’da Musullu Sami Efendi tarafından yayımlanan diğer bir gazete Utarid’dir. Sami imzasıyla ilk sayısı
14 Mayıs 1867’de neşredilen gazete, yalnızca beş sayı yayımlanabilmiştir.
Terakki gazetesinin ilk
sayısı 21 Kasım 1868 tarihlidir. Haftanın beş günü (Cuma ve Pazar günleri
hariç) yayımlanan bu siyasi gazetenin Cuma günleri verdiği mizah eki, Terakki
okurlarına ücretsiz olarak sunulmuştur. Türkçe
ilk mizah gazetesi Filip Efendi’nin kontrolünde çıkan Terakki gazetesinin,
Terakki başlığı altında “Eğlenceye Dair Gazetedir” ibaresiyle yayımlanan
bu dört sayfalık ekidir. Bu ekte gündemi meşgul eden siyasî, ekonomik, kültürel
meseleler oldukça ince bir mizah anlayışıyla irdelenmiştir. Türkiye’de ilk defa kadınlara mahsus bir
yayım hazırlayan gazete de Terakki olmuştur. 27 Haziran 1869 tarihli
nüshasında Terakki başlığının altında “Muhadderat
İçin Gazetedir” ibaresini yazmak suretiyle haftada bir, Pazar günleri
kadınlara özel bir nüsha çıkarmaya başlamıştır. Burada ilmî ve siyasî gündeme
dair bilgilendirici makaleler, genel anlamda kadın konulu makaleler (örneğin
İslâm’da kadının yeri, emziren kadınlara faydalı bilgiler, çocuk terbiyesi
vs.), hikâyeler ve kadın okurlardan gelen çeşitli mektuplara yer verilmiştir.
Mizah yayımcılığında çığır açan Terakki’nin ardından yayım hayatına başlayan Diyojen, Tiyatro, Şafak,
Kahkaha, Latife, Meddah, Geveze, Çaylak gazetelerinde siyasî, ekonomik gündem
takip edilerek mizahî bir üslupla eleştiriler dile getirilmiştir. İstanbul’un
alt yapı sorunları; ulaşım sorunları; eğitim sahasında yaşanan sorunlar;
pahalılık; esnafın içinde bulunduğu olumsuz şartlar; postaların
alıcılara son derece geç ulaşıyor olması gibi güncel meseleler bu mizah
gazetelerinde işlenmiştir.
Ebuzziya Tevfik, Muhib gazetesi için
Ebuzziya Tevfik, “Andon Efendi
tarafından çıkarılan ve memleketimizde görülen gazeteler içinde bunun kadar
isim değiştirmiş hiçbir gazete yoktur. Hatta bir senede iki-üç isim
değiştirdiği olmuştur. Türkistan, Memâlik-i Mahrûsa, Hülasat-ül Efkâr, Lisan-ı
Sıdk unvanlarıyla da olmak üzere beş defa isim değiştirmiş ve her defasında
2’şer 3’er nüsha olarak neşredilmiştir. Daha tuhafı şudur ki, gazetenin namı
değiştikçe sahibinin adı da değişirdi” şeklinde bilgi vermiştir.
Mümeyyiz isimli siyasi gazete Kırım
Türklerinden Sıdkı Efendi adında bir eğitimci-gazeteci tarafından ilk sayısı 28
Temmuz 1869 çıkarılmıştır. Dahili ve harici politika haberlerinin aktarıldığı
gazetede, çocuklara özel ilk Türkçe
süreli yayım gerçekleştirilmiştir. Mümeyyiz’in haftalık eki olarak haftada
bir gün Cuma günleri Mümeyyiz adıyla, ancak isminin hemen altında yer alan “Çocuklar İçin Gazetedir” ibaresiyle
yayımlanmıştır.
İstikbal, Vakit, Mecmua-i Maarif,
Ceride-i Vukuat, Sabah, Kevkeb-i Şarki, Vakayi-i Zaptiye, Ceride-i Askeriye,
Ceride-i Ticaret, Takvim-i Ticaret, Şark, Medeniyet/Musavver Medeniyet, Kamer,
İttihad dönemin diğer siyasi
gazeteleridir.
Türkçe yayımlanan ilk bilim dergisi Mecmûa-i Fünûn
Burada gazete yayımcılığına bir es verip dönemin ilk Türkçe
dergilerinden kısaca bahsedelim.
Bu dönemde gazetelerle birlikte
dergiciliğe de adım atılmış, Temmuz 1862’de Mecmûa-i Fünûn dergisi, Cemiyet-i
İlmiye-i Osmaniye’nin yayım organı olarak neşre başlamıştır. Mecmûa-i
Fünûn, Tahir Münif Efendi’nin sorumluluğunda düzenli olarak ayda bir yayımlanan ilk Türkçe dergidir.
Dergiyi yayımlayan cemiyetin maksadı; kitap telif ve tercümesi, umuma ders
verilmesi, mümkün olabilen her türlü vesait ile Osmanlı Devleti’nde ilim ve
bilimin yayılmasına çalışmaktır. Dergi 33. Sayıya kadar düzenli çıkarılırken,
34. Sayısı yaklaşık 16 ay sonra, 7 sayıyla devam ederek 47. sayısını takiben
kapanır.
Düzenli yayım aralığına sahip ikinci
Türkçe dergi ise Ocak 1863’de yayımına başlanan Mecmûa-i İber-i İntibah’tır. İlmî bir dergi olup, Ali Haydar Bey tarafından kurulan Cemiyet-i Kitabet isimli derneğin yayım
organıdır.
Jön Türkler yayımcılığa çok önem verdi
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine
doğru vukû bulan değişik gelişmeler yeni oluşumları beslemiş, bunun sonucu
olarak da Jön Türk hareketi
doğmuştur. Jön Türkler bir taraftan politik arenada yerlerini alırken diğer
taraftan ise Jön Türk yayımcılığına önem vermişlerdir. Bu bağlamda Jön Türk
hareketinin uzun yıllar liderliğini yürüten Ahmed Rıza’nın çıkarmış olduğu Meşveret
ve fikir ayrılığı sonucu harekete yeni lider olarak belirlenen Mehmed Murad Bey’in çıkardığı Mizan gazetesidir.
ABD mandasını kabul eden gazeteciler
Birinci Dünya Savaşı’nı
takiben Osmanlı Devleti’ne imzalatılan Mondros
Ateş Antlaşması sonrası işgale uğrayan Türkiye topraklarında Mustafa Kemal
önderliğinde başlatılan Kurtuluş Savaşı sürecinde Anadolu ve İstanbul basını
çok önemli bir fonksiyonu yerine getirmiştir. Bu dönemde Anadolu basınının
önemli bir kısmı Millî Mücadele’yi destekleyerek bu yolda kamuoyu oluşturmayı
hedeflerken, diğer taraftan İstanbul basınının bir kısmı da Anadolu’da
yürütülmekte olan mücadelenin Osmanlı Devleti’ni hızla sona götüreceği yönünde
yayımlar icra etti.
8 Ocak 1918’de ABD Kongresi’nde başkan
Thomas Woodrow Wilson’un yaptığı
konuşmanın ardından dönemin pek çok gazeteci ve edipleri bir araya gelerek Wilson Prensiplerini Cemiyeti’ni kurdu.
Bu cemiyetin üyeleri arasında Halide Edip Adıvar, Dr. Celal Muhtar, Ali Kemal,
Refik Halit Karay, Celal Nuri İleri, Necmettin Sadak, Velid Ebuzziya, Cevat,
Ahmet Emin Yalman, Mahmud Sadık, Yunus Nadi bulunmaktadır.
Cemiyet yöneticileri 5 Aralık 1918 tarihinde Amerika
Başkanı Wilson’a gönderdikleri 9 maddelik bir muhtıra ile resmen Amerikan
mandasını talep etmiştir.
Millî Mücadele döneminde İstanbul basını ikiye bölündü
İstanbul’da yayımlanan gazetelerin bir
kısmı, Anadolu’da yürütülen Kurtuluş Savaşı’nı destekliyor, ancak İstanbul’un
işgalinden sonra hem padişahın hem de işgal kuvvetlerinin sansürü yüzünden
cesur ve bilinçli bir yayım yapamıyorlardı. Gazetecilerde tam bir kararlılık da
söz konusu değildi. İstanbul’da, millî mücadele hareketini içten içe
destekleyip de kesin tavırlarını dilediklerince ortaya koyamayan gazeteler
olduğu gibi, tam anlamıyla millî mücadele karşısında duran gazeteler de vardı.
Yeni Tasvir-i Efkar (Ziyad Ebuzziya), İkdam (Ahmet
Cevdet), Vakit (Ahmet Emin Yalman ve
Mehmed Asım Us), Akşam (Kazım Şinasi
Dersan, Necmeddin Sadak, Falih Rıfkı Atay ve Ali Naci Karacan), Âtî-İleri (Celal Nuri İleri ile Suphi
Nuri İleri), Yeni Gün (Yunus Nadi), Alemdar (Refii Cevat Ulunay), Peyam ve Peyam-ı Sabah (Mihran Bey,
Ali Kemal) gazeteleri bu döneme damga vuran İstanbul
gazeteleridir.
Tasvir-i Efkar / İbrahim Şinâsî’nin
1862’de yayımlamaya başladığı, daha sonra yayımına son verilen gazete, 1908’de Yeni Tasvir-i Efkar adıyla Ebüzziya Tevfik tarafından devam
ettirilmiştir. 1913’de ölümünden sonra oğulları Velid ve Talha Ebuzziya
tarafından çıkarılmıştır. Velid Ebuzziya millî mücadeleyi destekler türdeki
yazılarından dolayı 1920’de Malta’ya sürülünce gazete kapanmış, 1921’de tekrar
yayımlanmaya başlamıştır.
İkdam / 1894 tarihinde yayım hayatına giren İkdam gazetesi Ahmet Cevdet tarafından
çıkartılmıştır. Ahmet Rasim, Hüseyin
Rahmi Gürpınar, Necip Asım, Teodor Kasap Efendi, Şinasi Hikmet bu yazar
kadrosunda bulunuyordu. Millî mücadeleyi destekleyen türde yayımlar yapıyordu.
1928 yılında kapanmıştır. Yakup Kadri,
Ankara’ya giderek, Mustafa Kemal ve İsmet İnönü ile röportaj yapmış ve İkdam’da
yayımlamıştır.
Vakit / İstanbul’da 22 Ekim 1917’de, Tanin’den
ayrılan Ahmet Emin Yalman ve Mehmed Asım Us tarafından
çıkartılmıştır. Yazı işleri müdürlüğünü önce Ali Naci Karacan, daha sonra Enis
Tahsin Til’in yaptığı gazetede Necmeddin Sadak, Kazım Şinasi, Hakkı Tarık Us
yazılar yazıyor, Reşat Nuri, Halide Edip, Ziya Gökalp gibi isimlerin yazılarına
da zaman zaman yer veriliyordu. Anadolu’da yürütülmekte olan mücadeleye destek
veriyordu. Mondros Mütarekesi’nden (1918) sonra birkaç kez kapatılmışsa da,
Muvakkit, Mütevakkit, Evkat gibi isimlerle çıkmıştır. Mustafa Kemal, Mehmed
Asım Us’un imzasıyla bazı düşüncelerini Vakit gazetesinden kamuoyuna
ulaştırabiliyordu. 1923’de Yalman, gazeteden ayrılarak Vatan gazetesini
çıkarmaya başlamıştır.
Akşam / İstanbul’da, Eylül 1918- Ocak 1982
tarihleri arasında yayımlanmıştır. Kazım
Şinâsî Dersan, Necmeddin Sadak, Falih Rıfkı Atay ve Ali Naci Karacan tarafından bir akşam
gazetesi olarak kurulmuştur. Kurtuluş Savaşı’nı destekleyen bir politika
izlemiştir.
Âtî-İleri / Âtî gazetesini Celal Nuri İleri ile Suphi
Nuri İleri birlikte çıkarmıştır. Gazete yayımlarında İttihatçıları ve
İstanbul hükümetini sert bir dille eleştirir ve millî mücadeleyi destekler. Âtî 19 Şubat 1919’da adını değiştirerek
394. sayıdan sonra İleri adıyla
yayımlanmıştır. Anadolu hükümeti tarafından maddi yönden destek görmüş, millî
mücadelenin İstanbul sözcüsü haline gelmiştir. Gazetede Mustafa Kemal’in göndermiş olduğu yazıların başka adlar
altında yayımlandığı bilinir. İleri adeta Millî Mücadele’nin İstanbul
sözcüsü konuma gelmiştir. İleri, 1924’te kapandı.
Yeni Gün / İstanbul ve Ankara’da Yunus Nadi tarafından 2 Eylül 1918 - 11
Mayıs 1924 tarihleri arasında yayımlanmıştır. Mütareke döneminde, Kurtuluş
Savaşı’nı desteklediği için İngilizlerce birkaç kez kapatılmıştır.
Alemdar / Refii Cevat Ulunay
tarafından 1911 yılında çıkarılan gazete, öncesinde İttihatçılara, daha sonra
da millî mücadele hareketini yönetenlere karşı bir tutum izlemekteydi. Hürriyet
ve İtilaf Partisi taraftarı idi. Mahmud
Şevket Paşa’nın öldürülmesinden sonra İttihatçılar tarafından gazetesi
kapatılmış, kendisi Sinop, Konya ve Çorum’a sürülmüş, 5 yıl sonra İstanbul’a
dönünce Alemdar’ı yeniden çıkartmaya başlamıştır. İngiliz mandasını destekleyen
gazetenin yazı kadrosunda Refik Halit Karay, Muammer Asaf, Mustafa Sabri gibi
isimler bulunmuştur.
Peyam ve Peyam-ı Sabah / 1876 yılında Papadopulos adında bir Rum tarafından
yayımlanan gazete (Sabah), 1884’de Mihran Bey tarafından satın alınmıştır.
Gazetenin sahibi Mihran Bey, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra, yayımlarını 1913’den
beri sürdüren ve İttihatçılara olan düşmanlığıyla tanınan Peyam gazetesinin başyazarı Ali Kemal’i gazetenin başına getirmiş
ve daha sonra iki gazete birleşmiş, gazetenin ismi de 1 Ocak 1920’de, Peyam-ı Sabah olarak değiştirilmiştir.Kurtuluş Savaşı başladığında gazete
Türk kurtuluş hareketinin karşısında yer almış Saray ve Şeyhülislâmlığın
destekçisi olmuştur.
Anadolu basınından Millî Mücadeleye tam destek
Millî Mücadele’ye tam destek veren
gazetelerin başında Erzurum’da yayımlanan Türk basın tarihinde Anadolu’da yayımlanan ilk Türkçe gazete
olma özelliğini taşıyan Envar-ı
Şarkiyye vardı. Yeni Adana, Kastamonu’da yayımlanan Açık Söz, millî mücadelenin ateşinin yakıldığı Sivas Kongresi
sonrası Mustafa Kemal’in kurulmasına öncülük ettiği ve bildireler yayımlayıp,
yazılar kaleme aldığı İrade-i Millîye
ve Hâkimiyet-i Millîye bu dönemde
çok önemli misyonlar yüklenmiş, kalemin gücü cepheye sürülmüştür.
Envar-ı Şarkiyye / 1867 yılında
Erzurum’da yayımlanmaya başlayan gazete, Türk basın tarihinde Anadolu’da yayımlanan ilk Türkçe gazete
olma özelliğini taşır. Abdülaziz’in
isteğiyle kurulan ve Erzurum Vilayet Matbaasında basılan gazete, millî mücadele
döneminde Ankara hükümetine destek veren bir tutum izlemiştir.
Yeni Adana / 25 Aralık 1918’de, Adana adıyla yayım
hayatına başlayan gazete Ahmed Remzi Yüregir ve Avni Doğan Beyler tarafından
çıkarılmıştır. Üç sayı çıktıktan sonra Fransız işgal yönetimince kapatılan
gazete, Temmuz 1920’de çok güç koşullar altında ve bu kez Yeni Adana adıyla yeniden yayıma başlamıştır. Kurtuluş Savaşı’nı
destekleyen, İstanbul hükûmetinin ve Fransızların propagandalarını etkisiz hâle
getirme amacını güden Yeni Adana’nın
birçok sayısı Karaisalı ve Pozantı tren istasyonlarında bir vagon içerisinde
hazırlanıp küçük bir pedallı makineyle basılabilmiştir.
Açık Söz / Kastamonu’da yayımlanan (15 Haziran
1919-14 Aralık 1931) gazete, millî
mücadeleyi destekleyen belli başlı Anadolu gazetelerindendir. Hüsnü Açıksöz, Ahmet Hamdi Çelen (sahibi ve başyazarı) ve Tahir Karauğuz tarafından kurulmuştur. Önceleri maddi imkânsızlıklar
nedeniyle haftada bir gün 300 adet olarak basılıyordu. İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın da yazılarıyla katkıda bulunduğu
gazete, 1921’den sonra haftada altı gün yayımlanmaya başlamıştır.
İrade-i Millîye / İrade-i Millîye gazetesinin ilk sayısı
14 Eylül 1919’da çıkmıştır. Erzurum ve Sivas Kongrelerinde alınan
kararların yayımlandığı İrade-i Millîye,
Sivas vilayet matbaasında, önceleri
haftada bir, daha sonra haftada iki ve ardından da günlük olarak
yayımlanmıştır. Gazete, İstanbul aydınlarının, ulusal bağımsızlık savaşının
safhalarından haberdar olabilmeleri düşüncesiyle gizli yollarla İstanbul’a
sokulmuştur. Sivas Vilayeti Baytar
Dairesinin kaşesini taşıyan zarflarla İstanbul’a sokulabilen gazetenin bütün
sayfaları Mustafa Kemal Paşa’nın bildirileri, yayımlamış olduğu beyannameler,
Heyet-i Temsiliye’nin kararları ile doludur. Mustafa Kemal, Sivas’ta olduğu
müddetçe gazetenin yazı işleri ile yakından ilgilenmiş, Ankara’ya hareketi
sonrası Hakimiyet-i Millîye gazetesini neşretmiştir.
Hâkimiyet-i Millîye / Haftada iki gün
yayımlanan gazete, Ankara Vilayet
Matbaasında, 1800’lü yılların başından kalma, kollu bir baskı makinesiyle
ve az bir hurufatla hazırlanmıştır. Mustafa Kemal gazetenin her işiyle yakından
ilgilenmiştir. Mustafa Kemal, gazetenin İstanbul’da da dağıtımın başarıyla
yapılabilmesi için tedbir almış, gazetenin her nüshasından 700 adedi İstanbul’a
gönderilmiştir. Amaç, bu gazetelerin Ayan ve Mebuslar Meclisleri mensuplarına
ve ayrıca halka ulaştırılmasıdır. Başyazıların çoğunda imza yoktur. Bu imzasız
yazıların Mustafa Kemal tarafından yazıldığı düşünülmektedir.
Mehmed Âkif’in Sebîlürreşâd’ı büyük ilgi gördü
Ayrıca Millî Mücadele’ye büyük kakı sağlayan Mehmed
Âkif Ersoy’un Sebîlürreşâd ve Şefik
Hüsnü’nün Aydınlık dergilerini de unutmamak gerekir.
Sebîlürreşâd’ın inanç, ahlak, ibadet, felsefe,
hukuk, eğitim gibi toplumun yaşamını düzenleyen her alanda İslâmiyet’in
etkisini arttırma, dini düşünceyi taklit ve hurafelerden arındırma, İslâm
âleminin uyanması ve çalışmaya başlaması ve bununla birlikte Türk- İslâm
anlayışı çerçevesinde batının yeniliklerini alma gibi fikir temelleriyle Mehmed Âkif Ersoy tarafından neşre
geçirilmiş yazar kadrosu çok geniş bir dergidir.
İşgal döneminde İstanbul basınının
hangi tarafta olacağından emin olmadığı bir dönemde, Sebîlürreşâd dergisi en baştan beri her türlü denetime, baskıya ve
sansüre rağmen tarafını belli ederek yalnızca Türkiye’de değil, birçok İslâm
ülkesinde büyük ilgi görmüştür.
Türkiye Cumhuriyeti’nin resmî haber ajansı Anadolu Ajansı
kuruldu
Ayrıca İstanbul ve Anadolu basınına
olarak; hem Anadolu’daki basına hem de İstanbul basınına, yürütülmekte olan
bağımsızlık mücadelesi ile ilgili süratli ve sürekli bilgi akışını sağlamak, iç
ve dış kamuoyuna, milletin birlik ve beraberlik içinde olduğu, milletin Mustafa
Kemal önderliğinde başlatılan Kurtuluş Savaşı’nı kazanma azminde olduğunu
duyurmak için 6 Nisan 1920’de Anadolu Ajansı kuruldu. Anadolu Ajansı (AA),
Türkiye Cumhuriyeti’nin resmî haber ajansıdır.
Mustafa Kemal, Cumhuriyet’in kurulmasından sonra da,
mütareke döneminde olduğu gibi kitle iletişim araçları üzerindeki denetimini
sürdürmüştür. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti çok genç bir devlettir, dolayısıyla
olası iç ve dış müdahaleler ve fikir ayrılıkları henüz tam oturmamış devlet
mekanizmalarına zarar verebilecektir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Ankara’da Hakimiyet-i Millîye, Yeni
Gün gazeteleri, İstanbul’da Vakit, Akşam, İkdam, Tanin ve Tevhid-i Efkâr, İleri
yayımlanmakta olan önemli gazetelerdendir. Daha sonra Ahmet Emin Yalman, Vatan gazetesini; Yunus Nadi, Yeni
Gün’ü kapatarak Cumhuriyet’i
çıkarmıştır.
Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki en ateşli tartışma konusu: Harf Devrimi
Cumhuriyetin ilanı sonrası
gazetelerde yoğun olarak işlenen konulardan birisi Latin alfabesine geçiş
konusu olmuştur. Alfabe tartışmalarındaki ilk kıvılcım, 1923 yılının Şubat
ayında İzmir’de toplanan “Millî İktisat Kongresi’ne
katılan işçi delegelerden İzmirli Nazmi
ile iki arkadaşının “Latin harflerinin
kabulü” konusunda kongreye bir önerge vermesiyle başlamıştır. Ancak bu
önerge, Kongre Başkanı Kazım Karabekir
Paşa tarafından “konunun daha çok
maarifi ilgilendirdiği” ve “Latin
harflerinin İslâm birliğini bozacağı” gerekçesiyle reddedilmiştir. Latin
alfabesini savunanların gerekçeleri ve Arap alfabesinde kalınması gerektiği
fikrinde ısrar edenlerin tartışmaları gündemi uzun süre meşgul etmiştir.
En nihayetinde, Harf Devrimi, 1 Kasım
1928 tarihinde 1353 sayılı “Yeni Türk
Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun”un kabul edilmesiyle 3 Kasım 1928 günü Resmî Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
*
Harf Devrimi ile birlikte toplum âdeta
akşam âlim yatıp, sabah cahil kalkmıştır. Bu öyle bir travma ki, nesilden
nesile devam ediyor.