Dolar (USD)
34.51
Euro (EUR)
36.17
Gram Altın
2982.64
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
23 Ekim 2022

Gazali akla karşı mıydı?

Anlaşılan o ki İmam Gazali’nin yaşadığı en büyük kriz ”şüphe” kriziydi. Bu krizi aşmak uzun sürmese de kolay olmadığını kendisi itiraf ediyor:

20 yaşımdan önceki buluğ çağıma yakın bir zamandan beri hep bu derin deniz dalgaları ile mücadele ediyorum…

Ebu Talip El-Mekki, Haris Muhasibi, Cüneyd-i Bağdadi, Beyazıd-i Bistami gibi tasavvuf öncülerinin eser ve sözlerini okuyan İmam Gazali meselenin bilmekle bitmediğini, bilakis asıl sorunun çözümü için “yaşamanın” gerekli olduğunu söyler. (el-Munkız, 100-102).

On yıllık bir inziva ve akabinde iki aylık “safsata krizi” dediği süreç sonunda kendine gelen İmam Gazali’nin tasavvufa yönelmeden önce şüphelerini gidermek için başka arayışlara girdiği de biliniyor. Başvurduğu yöntemlerden aldığı sonuçlara göre bir karara varmak isteyen Gazali önce:

‘Gelenek bize hakikatin bilgisini veriyor mu?’ sorusuna cevap aradı.

Gazali el-Munkız’da (s.8-13) bu soruya mealen, insanlar çeşitli dinlere, aynı dinde olanların farklı mezheplere ayrıldıktan sonra herkesin kurtulan fırkanın kendileri olduğunu düşündüğünü ve bunun hakikati temsil etmediğini söyleyerek cevaplıyor:

Hakikatle çelişmese de taklit olmasından dolayı bu tür bilgilerden kesin bilgi elde edilemez. Çünkü taklit insanların doğduğu aile, çevre, kültür ile varlık kazanır. Bundan da hakikatin çıkması beklenemez çünkü şüphe barındıran ilimden hakikat elde edilemez.

Sonra hakikate ulaşmak için duyuları sorgular Gazali:

Duyularımız kesin bilgi elde etmemiz için yeterli midir?

Önce duyuların bilgi verip vermediği konusuna yoğunlaşan Gazali r. duyuların kesin bilgi verme konusunda yeterli gelemeyeceğini kabul ederek, beş duyu organımızın aşamadığı duyular dünyası ile sınırlı olması onun kesin bilgi vermede yetersiz kaldığına inandığını itiraf eder. Çünkü duyularımızın en sağlamı olan ve “yıldızları bir dinar büyüklüğünde gören göz” aynı zamanda yanındaki “gölgeyi de duruyor sanması” gözün yetersizliğini ortaya koyuyor, der (el-Munkız, s.14-16).

Öyleyse duyulara bir sınır çekmek, hem aklın zaruri ve nazari bilgilerini hem mütevatir haberi duyu dışında bir bilgi kaynağı olarak kabul etmek demektir, der Gazali, (el-Müstasfa, C. I, s.132-133).

İmam Gazali bu aşamalardan sonra aklı sorgular;

Aklın sınırı neresidir? Aklın sınırının ötesi neresidir ve kendi alanında bilgi verebilen akıl alanının ötesinde de bilgi verebilir mi?

Bu sorulara özetle İmam Gazali, aklın sınırı vardır, ötesi nübüvvet ile bilinebilir, der. Böylece kesin bilgi elde etmede aklın da yeterli gelemeyeceğini söyler.

Bu izahlardan da anlaşılacağı gibi İmam Gazali farklı krizler yaşamış ve kesin bilgi için yeni arayışlara girişmiştir. Masum İmam konusunda da aradığını bulamayan İmam Gazali son olarak kesin bilginin kaynağını bulur:

Nübüvvet!

Gazali bu konuyu uzun uzadıya anlattıktan sonra (el-Munkız, 100-133) mealen ve özetle;

Sufilerin yolunu takip etmek suretiyle arınma ve ahlaklanmanın meydana geleceğini, bunun sonucunda da insanların melekût âlemini müşahede edebileceğini düşünür. Gazali, bu nurlanmanın kaynağı olarak da nübüvveti gösterir.

İnsanın idraki; Allah’ın seçtiği, insanları doğruya, en doğruya ulaştırması için görevlendirdiği (nübüvvet) ve nebiye gönderdiği “nur” ile anlam kazanır. Yanlışı barındırmayan bu yanılmaz bilgi ile bir yol belirlenir. Akıl burada terk edilmez; akıl duyuları besler ve akıl ile duyular nebevi nurun izinde yürür. Bu nurlarla müşahede edilir. İlahi ikram/keramet, keşf de Allah’ın görevlendirmesi olan Nübüvvet ile değer kazanır çünkü nübüvvet kesin bilgi elde etmeye vesiledir.

İmam Gazali, bu arayışında tasavvufu, -nübüvvetin izinde olmasından dolayı- “sığınak” olarak görür ve nebevi bilgilerin ışığında hakikatin bilgisini burada bulmak mümkündür, der.

Haftaya devam ederiz, İnşaAllah.