Gayrımenkulde rayiç değer problemi
Herkesin bildiği üzere ülkemizde
gayrımenkullerin satışından önce belediyeden, satışa konu gayrımenkulün rayiç
değerini gösteren bir belge alınır. Bu belge o gayrımenkulün belediyedeki emlak
vergisi vs gibi resmi iş ve işlemlerinde esas aldığı değerdir. Tapu bedeli de
bu rayiç değerden düşük gösterilemez. Tapu devrinde alınan harçlar da bu rayiç
değer üzerinden hesaplanır.
Öte yandan, uygulamada gayrımenkul fiyatlarına baktığımızda belediyedeki
rayiç değerin çok çok üzerinde bedellerle alınıp satıldığını herkes biliyor.
Buna rağmen sistemdeki bu çarpıklık göz göre göre sürdürülüyor.
Bu çarpıklığın ana nedeni genel olarak
kamu maliyesindeki vergi politikası ile ilgili bir sorun aslında. O da; “nasıl olsa herkes vergi kaçırıyor, öyleyse
vergi oranlarını yüksek tutalım yakaladığımız kadarını alalım” mantığı ile
bakılıyor olaya, amiyane tabirle kör tuttuğunu öpüyor…
Rayiç değerin düşük olmasının bir diğer sebebi
de piyasadaki enflasyonun aşırı yüksek olması nedeniyle fiyatlar genel
seviyesinin çok hızlı yükselmesi ve fakat resmi işlemlerde hala eski fiyatların
görünmesi, güncellemenin yapılmaması.
Bu çarpık yapılanma alım satımlarda da
sorun teşkil ediyor sürekli. Zira, özellikle kurumsal alıcılar satış bedelini
gerçek değeri üzerinden göstermek istiyor, böylece kredi, muhasebe, muvazaa
iddiaları vs gibi sorunlarla karşılaşmak istemiyor. Satıcı ise kendi alış
fiyatı ile satış fiyatı arasındaki değer artış kazancından kaynaklı vergiyi
ödemek istemiyor, ayrıca tapu harçlarının da yükselmesini istemiyor. Zira,
gerçekten ciddi rakamlar çıkıyor bu farklardan dolayı.
İşin ilginç yanı da herkes bu durumu
biliyor ve seyrediyor, kimse bu yanlışı düzeltecek bir sistem kurgulamıyor;
aynı gayrımenkul satış ilanlarında görünen satış bedelinin çok atında bir
rakamla satılmış gibi gösterilerek işlem yapılıyor. Bu konudaki çarpık sistem
de herkesi bu yanlışın içine çekiyor.
Vergi mevzuatında, bir gayrımenkule
belirli bir süreden fazla malik olan gerçek/tüzel kişiler gayrımenkulü dilediği
bedelle satabiliyor, bu durumda değer artış kazancı doğmuyor. Mesela şirketler
iki yıl bir gayrımenkule malik olursa, iki yıldan sonra değer artış kazancı
vergisi doğmuyor. Ancak tapu harcı tam ödeniyor.
Bu çarpık yapı çözülerek, gayrımenkul
sektöründe, ekonominin reel büyüklüğü üzerinden işlem görmesinin sağlanması
şart. Öncelikle, yüksek vergi oranları düşürülerek, vatandaşın vergi ödemekten
kaçmamasını sağlamak gerekiyor. Eş zamanlı olarak da vergi ödemeyenlerin, yani
vergi kaçıranların da sıkı takip edilmesi ve yaptırımların da sert olmasının
sağlanması lazım. Bunun ön şartı olarak oranların düşürülmesi ile işe
başlanması gerekir ki, insanlar mağdur olmasın.
Kanaatimizce bir revizyon yapılarak bu
çarpık yapıdan çıkmak lazım: Önce tapu
harçları oranı düşürülmeli ve değer artış kazancı vergileri de azaltılmalıdır.
Eş zamanlı olarak da herkese bir sefere mahsus emlak rayicini artırma imkanı
verilerek gerçek değerine erişmesi sağlanması lazım. Hazır vergi
affı/barışı vs ile ilgili bir kanun gündeme gelmişken bu konu da çözüme kavuşsa
isabet olur aslında. Şirketlerin bilançolarındaki gayrımenkullerin bedelleri de
reele döneceği için bilançolar bir tık düzelir, ekonomide de büyüme varmış gibi
görünür. Seçim öncesinde bu fırsatı da kaçırırlarsa şaşmam…
İkinci olarak: Emlak komisyonculuğu
lisanslı bir faaliyet haline getirildi, emlak danışmanlığı ihdas edildi.
Lisanslama idare açısından önemli bir işbirliği zemini sağlıyor. Zira lisanslı
faaliyette bulunan kişi ve kurumlar ile işbirliği yapılması, sistemin birlikte
yürütülmesini mümkün kılıyor. Fiziki olarak bu işi yapanlar kapsama alındı
ancak, online siteler üzerinden bu işin yapılması hala denetimsiz. İşte bu
noktada; gerek lisanslı emlak danışmanları (komisyoncular) gerekse online emlak
siteleri de sürecin paydaşı haline getirilmelidir. Kendilerinin yapacağı değerleme
veya emlak değerleme uzmanlarından alınan bir rapor ile gayrımenkule bir değer
tesbiti yapılması zorunlu hale getirilip bu değer ile satıcının talep ettiği
rakamın maliyenin açacağı online bir portala girilmesi zorunlu hale
getirilmelidir. İşlem bittiği yani satışın yapıldığı aşamada da kendisinin
bildiği satış bedelini aynı sisteme girmesi zorunlu hale getirilmelidir. Bu
işlemleri yapmaması mesleki ve mali sorumluluğunu da doğuruyor olmalıdır.
Bu yolla, blok zincir (block chain)
sözleşmelerin sisteme hakim olacağı zamana kadar idare edecek bir işleyiş
kurulabilir. Zira tapu işlemleri blok zincir ile son derece kolay, basit, reel
hale geliyor. Ancak şimdilik buna hazır değiliz, konvansiyonel bir sistem
kurularak işe başlanabilir.
Bu modelin kurgulanması halinde kimse
emlak danışmanları (komisyoncu) ile çalışmak istemez. Zira, vergi kaçırma
imkanını daraltıcı bir durum bu. İşte bu noktada da gayrımenkul satışının hatta
kiralamasının da bir emlak danışmanı olmadan yapılmasına izin verilmemelidir. Mesela,
İngiltere’de bir gayrımenkul ile ilgili işlem yapmak istediğinizde bunu
başınıza buyruk yaptırmazlar, sistemde her adımın izinin sürüleceği ve
takibinin yapılabileceği bir model işler. Bizde de bir modelleme yapılması
şart. Mesela; söyle bir model niçin olmasın? Tapu işlemlerinin hazırlıklarını emlak danışmanı kişiler yapmalı,
sözleşmeleri avukatlar hazırlamalı ve tapuda/noterde devri de vekaletname ile
avukatlar eli ile yapmak zorunlu hale getirilmelidir, ödemenin de noterler veya
avukatlar üzerinden resmi şekilde yapılması zorunlu tutulmalıdır ki, sistem
bütünlük ve güven içinde kayıp-kaçak oluşturmadan yürütülebilsin. Uyuşmazlıklar
azalsın, işlemlerin hukuki zemini dolu olsun, vergi kaybı azalsın, gayrımenkul
sektöründe ekonomi de reel büyüklüğüne erişsin, işler sistemli şekilde
yürütülebilsin. Dolandırıcılıklar da minimize edilebilsin.
Ülkemizde her alanda olduğu gibi bu
konuda da mevcut, sistemsizliğin sistem
olduğu çarpık yapının ortadan kaldırılması içi biraz efor gerekiyor. Ancak sistemsizlikten beslenenler olduğu gerçeğini
de gözardı etmeyelim…