Dolar (USD)
35.21
Euro (EUR)
36.82
Gram Altın
2977.26
BIST 100
9724.97
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
28 Şubat 2021

"Gaybı Bilmek, Allah'a Mahsustur-2"

Kuran-ı kerimde elliden fazla yerde, Allahü Teâlâ’dan başka hiç kimsenin gaybı bilemeyeceği çok açık bir şekilde ifade buyurulmuştur. Bu âyet-i kerimelerden birkaçı mealen şöyledir:

“Gaybı bilmek, Allah’a mahsustur.” (Yunus 20)

“Göklerin ve yerin gaybı, Allah’a aittir.” (Hud 123)

“Göklerin ve yerin gaybı, Allah’a aittir.” (Nahl 77)

“De ki: Göklerde ve yerde gaybı, Allah’tan başka bilen yoktur.” (Neml 65)

“Gaybın anahtarları, Allah’ın yanındadır; onları O’ndan başkası bilmez.” (Enam 59)

“Allah’ın, gaybları en iyi bilen olduğunu hâlâ anlamadılar mı?” (Tevbe 78)

“Cinler gaybı bilselerdi, zelil edici azap içinde kalmazlardı.” (Sebe 14)

“De ki: Ben size, ‘Allah’ın hazineleri yanımdadır’ demiyorum. Ben gaybı da bilmem.” (Enam 50)

(Nuh aleyhisselam dedi ki:) Gaybı da bilmem!” (Hud 31)

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi gayb; akıl ve duyu organlarıyla bilinemeyen bilgiler ve hususlardır. Dolayısıyla hâmile bir kadına bakarak sadece akıl ve duyularla bu kadının bebeğinin erkek mi kız mı olduğunu bilmek gayptır ve bilinemez, biliyorun diyen yalan söyler. Fakat ultrason veya başka cihaz ve tekniklerle bilmek gaybı bilmek değil, gördüğünü bilmektir. Hakeza ne zaman yağmur yağacağını bilmek de gayptır ve bilinemez, ancak meteorolojik yöntem ve tekniklerle bunu görüp söylemek gayp değil, anlaşılan bir durumu bildirmektir. Yine çıplak gözle görülemeyecek uzaklıktaki bir varlığı dürbünle bakıp görmek, gaybı bilmek değidir. Aynı şekilde görmediğimiz ve dolayısıyla bizim için gayb olan bir memlekti, bizzat gidip görmenin de gaybı ile bir ilgisi yoktur.

Cinler de asla gaybı bilmezler. Onlar ancak gördükler şeyleri haber verebilirler. Dolayısıyla cinlerle irtibatlı olduğunu iddia eden kişilerin söylediklerinin bir kısmı dahi doğru ise, cinnin bizzat gördüğü şeydir, görmediğini ise asla bilemez. Binaenaleyh ister insan ister cin olsun kimse gaybı bilecek bir donanıma sahip değildir. Çünkü gayb âleminin anahtarları Rabbimizin yanındadır.

Bütün bu delillerden anladık ki; hiç kimse kendi şahsî ve beşerî donanımıyla gaybı asla bilemez. Peki, Sevgili Peygamberimiz hazret-i Muhammed’in gayb âlemiyle; özellikle de âhir zaman ve kıyamet alametleriyle alakalı haber verdiği ve çoğunu bildiğimiz bunca haberler nedir. El-cevap: Bütün bunlar, Allâmu’l-guyûb olan Rabbimiz bildirmesiyle yani vahiy iledir. “Onun size söyledikleri, kendisine vahyedilen vahiyden başkası değildir.” (Necim 4)

Allahü Teâlâ’nın gaybı, sadece peygamberlerine bildirebileceği ile alakalı mealen şöyle buyurulmaktadır: “O, bütün gaybı bilir. Gaybına kimseyi muttali kılmaz; Ancak razı olduğu Peygamber müstesna (Onlara bildirir). (Cin 26-27)

“Allah, size gaybı da bildirecek değildir. Fakat Allah, peygamberlerinden dilediğini seçer (gayptan onları haberdar eder). O halde Allah’a ve peygamberlerine inanın.” (Al-i İmran 179)

“Bunlar, gayb haberlerindendir; bunları sana vahyediyoruz.” (Al-i İmran 44)

“Bu, Sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir.” (Yusuf Suresi 102)

Bu durumda peygamberler; gaybı bilen kişiler olmayıp gaybdan haber alan kişilerdir. Yani bu seçkin zatlar; kendilerine bildirileni bilirler. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

“Bir gün Efendimiz aleyhisselamın devesi kayboldu. Münafıklar bunu fırsat bilip; ‘hani göklerden, Cennetten, Cehennemden bahsediyordu. Kaybolan devesinin yerini bile bilmiyor,’ dediler. Münafıkların bu sözü, Efendimiz aleyhisselama ulaşınca; “vallahi Ben, ancak Rabbimin bana bildirdiklerini bilirim. Şu anda Rabbim, bana devemin nerede olduğunu bildirdi. Devem, şu anda falanca yerdedir,” buyurdu. Tarif edilen yere gidildi ve deve bir ağaca bağlı olarak bulundu.” (Siretu İbni Hişam)

Bütün bunlar; Allah sübhânehü ve teâla bildirmedikçe, hiç kimsenin gaybı bilemeyeceğini ortaya koyuyor. Buna göre gaybı bildiğini söylemek ve gaybı bildiğini söyleyen kimseyi tasdik etmek çok tehlikelidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

“Falcının, büyücünün veya başka birinin gaybdan verdiği haberlere inanan, Kur’an-ı kerime inanmamış olur.” (Taberani)

“Kim de bir kâhine gider ve onun sözlerini tasdik ederse, Muhammed’e indirileni inkâr etmiş olur!” (Ebu Davud)